Başbakan Erdoğan'ın Mısır, Tunus ve Libya gezisinde gördüğü geniş ilginin sebeplerine dair Jonathan Head'in gözlemleri.
Abone olYol kenarlarındaki dev ilan panolarında, Türkiye baş bakanının elini kalbine götürmüş, ortak bir gelecek vaat ederken gösteren fotoğrafları vardı.
Kendisi, Kahire'nin neresine giderse gitsin, kendisini yakından görmek isteyen coşkulu kalabalıklarca karşılandı.
Recep Tayyip Erdoğan'ın adeta bir popüler müzik yıldızı gibi muamele görmesi, siyasetçilerin Orta Doğu'da uzun zamandır karşılaşmadıkları bir tablo.
Batı Şeria'da duvarlara yapıştırılmış Erdoğan posterlerini görmek mümkün. Filistin'de bazı çocuklara onun isminin verildiği biliniyor.
Bir Türk liderin Arapların öncüsü mertebesine çıkarılmış olması sıra dışı bir durum.
Donmuş ilişkiler canlandı
Erdoğan neredeyse hiç Arapça konuşamıyor ve Kahire'de Türkçe konuşan birine rastlamak çok güç.
Artık Mısır'da dört yüzyıl sürmüş Osmanlı hükümdarlığının izleri oldukça azalmış durumda.
Modern Türkiye Cumhuriyeti eski kolonilerinden sancılı bir şekilde ayrıldı: Arabistanlı Lawrence tarafından kışkırtılan Arapların kendisini "sırtından bıçakladığını" düşündü.
Birkaç yıl öncesine kadar da Arap komşularla olan ilişkileri dondurulmuş vaziyetteydi.
İsrail karşıtlığı etkeni
Erdoğan'ın yüksek popülaritesini, İsrail'e açık bir dille saldırmasına bağlamak zor değil.
İki buçuk yıl önceki Davos zirvesinde, İsrail cumhurbaşkanı Şimon Perez'e "siz öldürmeyi iyi bilirsiniz" demesini arından, anında kahraman ilan edildi.
İsrail tarafından on yıllardır aşağılanmakta olduğunu düşünen Arap toplumunun sempatisini kazanmak için yapılması gereken, daha doğru bir şey yoktu.
Ancak Erdoğan’a duyulan sempatinin sebepleri bununla sınırlı değil.
Samimiyet algısı
Kahire'de, “Türk ilahlarını” yakından görebilme şansını bekleyen Mısırlı genç eylemciler, onun samimiyetine dikkat çekiyorlar.
Erdoğan'ın kalbinden yani içten konuştuğunu söylüyorlar, ve bunu kendi liderlerinde asla görmediklerinden bahsediyorlar.
Aslında haklılar. Recep Tayyip Erdoğan, kurnaz ve ihtiyatlı bir siyasetçi ama aynı zamanda duygusal, bazen gözyaşlarına hâkim olamayan birisi.
Çoğu zaman yaptığı sert çıkışlar birdenbire, düşünülmeden ortaya çıkıyor ve danışmanlarını zor durumda bırakabiliyor.
Gazze'de acı çeken Filistinliler hakkındaki öfkesi sahici görünüyor.
Ancak Erdoğan öfkelenirken seçici davranıyor. Mesela, şahsi dostluğu bulunan Ahmedinecad'ın İran'da sebep olduğu acılara o kadar da öfkelenmiyor.
Yine de Arap gençliği için, Erdoğan ile kendi boynu bükük liderleri arasındaki bu tezadın canlandırıcı bir etkisi var.
Bu fark, enerji dolu Erdoğan ile Mısır'ı yönetmesine rağmen halkı tarafından ender olarak görülen, duyulan Mareşal Tantavi yan yana geldiklerinde açıkça ortadaydı.
Türk olmak "havalı" oldu
Bu durum, NATO'nun doğu ucundaki bu gergin coğrafyada, uzun zamandır tek başlarına kalmış oldukları hissiyle yaşamış olan Türkler için memnuniyet verici.
Türk olmak birden bire havalı bir şey haline geldi. Her ne kadar kimse sizin dilinizi konuşmasa da.
Türk yapımı televizyon dizileri tüm Orta Doğu'da en çok izlenenler arasında. Türk şirketleri, Avrupa'yla ticaret yapmanın verdiği tecrübeyle, yeni Arap ve Afrika pazarlarına yayılıyorlar.
Bazıları, daha da ileriye giderek, bu süreci Yeni-Osmanlıcılık olarak adlandırıyorlar.
Herşey yolunda mı?
Öyle görünüyor ki Türkiye için her şey, gerçek olamayacak kadar, yolunda gidiyor.
Tüm İsrail karşıtı tehditlerine rağmen Erdoğan hükümeti, Amerikan füze kalkanı sisteminin bir kısmının Türkiye'nin doğusuna kurulmasını kabul etti.
Füze kalkanının tahmin edilen amacı, İsrail'i İran füzelerinden korumak.
İran'la olan dostluk ise bir anda serin rüzgârların etkisinde kaldı.
Bu arada, demokratik Türkiye modelini huşuyla izleyen Arapların, ülkenin Kürt bölgelerinde süren savaş ya da dünya üzerindeki hapisteki gazetecilerin birçoğunun Türkiye'de bulunması hakkında sorular sorması çok zaman almayacaktır.
Tüm seçim zaferlerine rağmen, Başbakan Erdoğan ülkesinde ihtilaf yaratan; sevildiği kadar korku duyulan bir lider.