Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Radyo Televizyon Gazetecileri Derneği ödül töreninde konuştu. Erdoğan, internet uyarısı yaptı bilgi kirliliğine dikkat çekti.
Abone olCumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'deki gelişmelerin uluslararası medya tarafından abartılarak verildiğini söyleyerek başarıların ise kasıtlı biçimde görülmediğini ifade etti. Gezi olayları ve 17-25 Aralık sürecinde yaşananları anlatan Erdoğan, 15 Temmuz gecesi yapılan yayınların utanç belgesi olarak hala hatırlandığını söyledi.
Erdoğan, Radyo Televizyon Gazetecileri Derneği 2018 Yılı Oscarları Ödül Töreni'nde konuştu. Erdoğan, dünyanın en dinamik basın sektörlerinden birinin Türkiye'de olduğunu söyledi.
İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından bazı satır başları;
"Değişim ve yenilik hayatın temel dinamiğidir. Dünyada sabit kalan unsur bizatihi değişimin ta kendisidir. Basın yayın sektörümüzü doğrudan ilgilendiren yeni iletişim teknolojilerinde baş döndürücü bir ilerlemenin yaşandığını görüyoruz. Teknolojiye bağlı olarak yeni iletişim araçları ortaya çıkıyor. 10-15 sene önce hayal bile edilemeyen bir çok yenilik bugün hayatımızın vazgeçilmezleri haline geldi. Sosyal medya gibi hala isimlerini telaffuz etmekte zorlandığımız bloglar, vloglar gibi yeni araçlarla tanıştık. Matbu gazetelerle beraber internet gazeteciliğinin hatta vatandaş gazeteciliğin yaygınlaştığını gördük. Her meslek dalı gibi gazetecilikte bu süreçte büyük bir dönüşüm yaşadı. İnternetin yaygınlaşmasıyla beraber bilginin kitleselleşmesinin önü açıldı. Bugün dünyanın en ücra köşesinde meydana gelen bir hadiseyi saniyeler içinde cep telefonumuzun ekranından takip edebiliyoruz.
"İnternet dev bir çöplüğe dönüştü"
Elbette bu yeni medya araçları fırsatların yanında çok ciddi riskleri tehlikeleri de beraberinde getiriyor. Hayatımızın hiçbir döneminde olmadığı kadar dezenformasyona maruz kalıyoruz. Bugün hiçbir denetimin hiçbir düzenlemenin olmadığı sosyal medyada yalan ve provokatif haberlerin hakimiyeti doğrulara göre kat be kat fazladır. İnternetin kendisi medyasıyla sosyal medyasıyla dev bir malumat çöplüğü oluşturdu. Doğru bilginin ve haberin yerini zanna, vehme, çarpıtma ve manipülasyona dayalı malumat alıyoruz.
"Mahremiyet ihlalleri ve itibar suikastçileri"
Bilgiye erişim kolaylaşırken insan ve hakikat arasındaki perde ne yazık ki kalınlaşıyor. Siber saldırılar şirketlerden devlet kurumlarına hatta seçimlere kadar hemen her şeyin güvenliğini tehdit eder boyuta geldi. Terör örgütlerinin propagandalarını yaymak yeni militanlar devşirmek için en sık istismar ettikleri alanların başında yine internet geliyor. Bireyin mahremiyetini ihlal gün geçtikçe ürkütücü boyuta ulaşıyor. Linç kültürü ve itibar suikasti sosyal medya ortamında çok büyük yaygınlık kazanıyor. İşin vahim tarafı çoğu zaman bu manipülasyonları kimin yaptığını bilgi kirliliğine kimlerin neden olduğunu bilemiyoruz. Provokatörler ve itibar suikastçileri internetin dehlizlerinde izlerini rahatça kaybettiriyor. Hayatı bir anda alt üst olan mağdurlar çoğu zaman hesap soracak muhatap bile bulamıyor. Yalan haber sadece insanı değil günümüz demokrasilerini de tehdit eden unsurlardan biridir. Dünyanın bir çok ülkesi gibi Türkiye ve Türk demokrasisi de bu tehditten azade değildir. Son altı yılda meydana gelen hadiseler bize bunu çok defa göstermiştir.
Gezi olayları ve 17-25 Aralık darbe girişimi
Sizlerde son yıllarda yaşadıklarımızı şöyle bir gözünüzün önünden geçirmenizi istiyorum. Türkiye'nin ekonomide rekorlar kırdığı, faizlerin en düşük seviyelere ulaştığı, IMF'e borcumuzun sıfırlandığı bir dönemde önce ağaç bahanesiyle Gezi olaylarının fitili ateşlendi. Kimi sözde sanatçıların da merkezinde olduğu bu olaylarla ülkemizin sokakları karıştırılmak istendi. Bilhassa sosyal medya gezi olaylarında adeta bir provokasyon üssü olarak kullanıldı. Ülkemizin hiçbir alakası olmayan nice yalan haberlerle milletimiz özellikle gençlerimiz galeyana getirilmeye çalışıldı. Sokaklarımız ateşe verildi, esnafımızın malları yağmalandı, içerisinde yolcuların bulunduğu belediye otobüsleri yakıldı, insanımız huzursuz edildi. Bundan başarı elde edilemeyince 17-25 Aralık'ta bu sefer farklı bir yol denediler. Yargı ve emniyet içerisindeki FETÖ'cüler eliyle hükümete yönelik bir darbe teşebbüsünde bulundular. Bu süreçte FETÖ, hem kontrolü altında tuttuğu basın yayın organlarından hem de sosyal medyadan demokrasimizi hedef alan yoğun bir karalama kampanyası yürüttü. Maalesef dönemin ana muhalefet partisi de FETÖ'nün bu yalan furyasına arka çıktı. Biz tüm gücümüzle milli iradeye sahip çıkarken, muhalefet grup toplantıları ve miting alanlarını FETÖ'nün propaganda kürsüsüne çevirdi. Türk demokrasisinin en çetin sınavlarından birinde ana muhalefet, muhalefet demokrasiyi korumak milli iradeyi savunmak yerine ne yazık ki FETÖ'nün siyasi uzantısı gibi davranmayı tercih etti. MİT TIR'ları ihanetinde olduğu gibi kimi medya mensupları da örgütün ajanlığını yapmakta behis görmedi.
"Utanç belgesi olarak halen hatırlıyoruz"
Kendilerini özgür ve tarafsız diye tanımlayan yabancı medya organları mesele Türkiye olunca gazetecilik yapmak yerine nasıl birer propaganda makinesine döndüğünü hep birlikte gördük.
Özellikle 15 Temmuz gecesi yapılan haberleri bir utanç belgesi olarak halen hatırlıyoruz. Darbenin başarısız olmasının getirdiği hayal kırıklığına ertesi gün atılan manşetlerde bizzat şahitlik ettik. Türk hükümeti aleyhine konuşacak insan bulamamaktan şikayet eden uluslararası basın kuruluşları bile oldu, bunları da gördük. Bir çok medya kuruluşu darbecileri aklamaya çalışırken Türk milletinin dünya demokrasi tarihine geçecek şanlı direnişi ısrarla görmezden gelindi.
"Türkiye'nin başarıları kasıtlı bir şekilde görülmüyor"
Dünyanın hemen hemen her ülkesinde karşılaşılabilecek sıkıntılar abartılarak manşetlere taşınırken, Türkiye'nin başarıları kasıtlı bir şekilde görülmüyor. Söz konusu milletimiz olunca bağımsızlığın yerini yandaşlık, doğrunun yerini çarpıtma, tarafsızlığın yerini ise önyargılar alıyor. Ülkemizdeki medya kuruluşları da manşetleriyle bu değirmene su taşıyor.
Gerçeği bilmek, doğru bilgiye ulaşmak her insanın en tabi hakkıdır. Gazetecilik hakikati ortaya çıkarma mücadelesi ise siyasetçinin görevi de gerçekleri söylemektir. Siz gazeteciler gibi siyasetçinin de en büyük sermayesi doğruluk ve dürüstlüktür. İtibarını ve inandırıcılığını yitirmiş medyanın ne topluma ne takipçilerine ne de insanlığa bir katkısı olabilir. Aynı şekilde milletiyle samimi bağ kuramayan bir siyasetçinin millete ve memlekete hayrı dokunmaz."