BIST 9.627
DOLAR 35,25
EURO 36,66
ALTIN 2.965,33
HABER /  GÜNCEL

Erdoğan laikliği böyle tarif etti

Başbakan Tayyip Erdoğan İngiltere'de yayımlanan Financial Times'ın yazarı Vincent Boland'ın Türkiye'nin AB üyeliği ve AK Parti hükümetiyle ilgili sorularını yanıtladı.

Abone ol

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''17 Aralık'ın hem Avrupa Birliği, hem de Türkiye için bir dönüm noktası olacağını'' söyledi. Erdoğan, AB konusundaki görüşlerinin sorulması üzerine, ''Eğer AB bir Hıristiyan kulübü olmayacaksa o zaman Türkiye'yi kabul etmesi gerek. Türkiye bu birliğe değişik medeniyetlerin temsilcisi olarak girecek. AB liderlerinin de bu gerçeği gördüğüne inanıyorum'' dedi. Türkiye'ye yönelik itirazlar konusundaki bir soruya Erdoğan, Fransa ve benzeri ülkelerin kamuoylarında Türkiye'nin üyeliği konusunda ortaya çıkan kaygıların politik liderlik sayesinde aşılabileceği yanıtını verdi. Erdoğan, ''AB üyeliğinin Türkiye açısından taşıdığı tarihi önemle'' ilgili bir soru üzerine şunları kaydetti: ''Bu karar Türkiye'yi artık izole ve kapalı bir toplum olmaktan çıkarıp, dünyanın geri kalanıyla temas halinde, açık ve şeffaf bir toplum haline getirecek. Yalnız bir ülke artık pek fazla bir şey ifade etmiyor. Ülkeler diğer dost ülkelerle dayanışma içinde daha çok şey başarıyor.'' Bir başka soru üzerine Erdoğan, ''Dinle siyaseti karıştırmayı doğru bulmuyoruz'' diyerek, partisinin ''Müslüman demokrat değil, muhafazakar demokrat'' olduğunu söyledi. Erdoğan, ''Batıda bazı çevreler bizi Müslüman demokrat olarak tanımlıyor. Ancak bizim muhafazakar demokrasi anlayışımızda sadece toplumun temelini oluşturan Türk ailesinin değerleri, toplumun örf, adet ve geleneklerine bağlılık vardır. Bu demokratik bir tutumdur, dini bir tutum değildir'' diye konuştu. ''AK Parti'nin din temelinde kurulmuş bir parti olmadığını'' da belirten Erdoğan, ''Ben dinci bir parti olmadığımızı söylediğimde bazı kişiler bana (hayır siz dinci bir partisiniz) diye yanıt veriyor. Ne diyebilirim? Eğer partimizde dininin gereklerini yerine getiren kişiler varsa ve bu da birilerini rahatsız ediyorsa ben buna bir şey yapamam'' dedi. Kendisinin ve siyaset arkadaşlarının ibadet etmesini savunmak ve izah etmeye çalışmaktan bıktığını kaydeden Erdoğan, ''Hıristiyan bir politikacının ibadet etmesi ne kadar normalse burada da aynıdır. Bu da zaten laik devletin çizdiği sınır değil mi?'' diye konuştu. Türkiye'yi cumartesi günleri yayımlanan ''Magazin'' ekine kapak yapan Financial Times, yaklaşık 5 sayfalık yazıya, Erdoğan'ın Başbakanlık koltuğuna giden yolda karşılaştığı güçlüklere geniş yer vererek başladı. AB üyeliğinin Türklerin büyük çoğunluğu için Büyük Önder Atatürk'ün koyduğu modern Türkiye hedefine giden yol olarak görüldüğünü belirten yazar Vincent Boland, Türkiye'nin Avrupalı komşuları içinse ülkenin AB'ye kabulünün ''sembolik bir hareket'' olarak kabul edildiğini savundu. ''Bu, Avrupalılar için AB'nin Hıristiyan kulübü olmadığını gösterecek bir adım'' ifadesini kullanan Boland, Türkiye topraklarının yüzde 97'sinin Asya'da bulunduğunu ve halkının da yüzde 90'ından fazlasının Müslüman olduğunu hatırlatarak, ''bu üyeliğin, NATO üyesi ve müttefik Türkiye'nin Avrupa ailesine demir atmasını sağlayacağını ve Türkiye'nin bütün Müslüman dünyaya demokratik model oluşturacağını'' kaydetti. Türkiye'nin zaman zaman bazı uygulamalarıyla evrensel siyasi ve kültürel trendlerden ayrıldığını savunan yazar, buna örnek olarak Erdogan'ın 1999 yılında hapse atılmasını ve sonra Başbakan yapılmasını gösterdi. Bu çerçevede Türkiye'nin ''ikinci bir İran'' olup-olmayacağı, bir Avrupa ülkesi olup-olmadığı, değilse bunun AB'ye asla katılmamasını mı gerektirdiği sorularına yer veren yazar, ''Bu soruların çok sarih yanıtları yok. Çünkü Türkiye karmaşık, anlaşılmaz bir ülke. Görünüşte son derece modern, ancak bunun altında geleneksel bir yapı saklı'' iddiasında bulundu. Bu yapının kolay kolay değişmeyeceğini savunan Boland, ''Başbakan Erdoğan'ın siyasi çıkışının bütün bu tartışma ve çelişkileri somutlaştırdığını'' öne sürdü. ''Başbakan Erdoğan'ın Anadolu'nun bağrından, dikkat çekici ve yaygın bir görüşün temsilcisi Müslüman muhafazakar bir politikacı olarak çıktığını'' belirten Boland, ''Erdoğan'ın, 1980'den bu yana Türkiye'yi yöneten hükümetlerin yolsuzlukları ve Türkiye'nin ilerlemesine dair kaçırdıkları fırsatları protesto eden seçmenin oyuyla iktidara geldiğini'' yazdı. Erdoğan'ın Başbakan seçilmesinin Türk halkının İslami değerlerin yanı sıra Cumhuriyet geleneğini kucaklama arzusunun göstergesi olduğunu vurgulayan yazar, Başbakan Erdoğan'ın çocukluk yılları ve yetişme koşullarına da geniş yer verdi. Vincent Boland, Erdogan ile Başbakanlık'taki makamında kısıtlı bir sürede ve kalabalık bir ortamda söyleşi yaptığını hatırlattı. Yazısında, Türkiye'deki çok sayıda yazar, siyaset ve toplum bilimcinin Erdoğan'ı siyasetin en tepesine taşıyan koşullarla ilgili görüşlerine yer veren Boland, Ankara'da görüştüğü Erdoğan ile ilgili izlenimlerine de geniş yer verdi. ''Onu beklediğim gibi, son derece etkileyici buldum'' diyen Boland, Başbakanı uzaktan tanımanın zor olduğunu, zeki yüzünü ve seri hareketlerle çevresini izleyen gözlerini görüp onu tanımlayabilmek için, onunla tokalaşmak gerektiğini belirtti. Tarz ve davranışlarının Başbakan'ın ne kadar ciddi bir kişilik olduğunu gösterdiğini de kaydeden Boland, yazısına şöyle devam etti: ''Bu da onu seçmenin gözünde popüler yapan özelliklerinden biri. Zira Türkler artık yüzeysel politikacılardan bıkmış durumda. Oy veren de vermeyen de aslında ülkenin dümeninde ciddi bir kişinin bulunmasından memnun.''