Başbakan Recep Tayyip Erdoğan saldırgan İsrail'e karşı, varlığına değil. O bağımsız bir Filistin devleti istiyor.
Abone olOktay Sağlam
İNTERNETHABER.COM- Başbakan Erdoğan İsrail’e karşı neden bu kadar öfkeli? Kimi çevreler İsrail antipatisiyle açıklıyor bu kızgınlığı. İsrail Büyükelçisi Gaby Levy gibi bu nefreti dine bağlayanlar da var.
Erdoğan gerçekten "Yahudi düşmanı mı?" Milli görüş geleneğinden gelmesi bu tezi savunanların en temel argümanı. Ancak pratiğe bakıldığında onun Yahudiler ile mevcut İsrail yönetimini ayrı kefeye koyduğu çok açık.
AGRESİF İSRAİL
Hemen belirtelim Erdoğan’ın kafasındaki İsrail çok başka. Bugünkü yönetimle barışması mümkün görünmüyor. Yayılmacı, sürekli düşman arayan, komşularına hayat hakkı tanımayan, “kendi varlığını başkalarının ölümüne borçlu” bir ülke imajı çizen İsrail’den nefret ettiği çok açık.
ERDOĞAN DERSİNE ÇALIŞIYOR
Cemaati olmayan viraneye dönmüş kiliseler, sinagoglar restore ediliyor. Ayinlere izin çıkıyor. Devletin uzun yılar önce el koyduğu azınlıklara ait taşınmaz mallar iade ediliyor. Dışarıda gürleyen bir hükümetin elini içeride rahatlatan hamleler olduğu çok açık. Kısacası iktidar “ev ödevine” sıkı çalışıyor.
3 YIL ÖNCESİNDE ARABULUCU DEĞİL MİYDİK?
Bir de pergelin diğer ayağına bakalım. Hatırlayın 2008’in sonlarını. 2009 başındaki kanlı Gazze saldırısından hemen önce Türkiye, İsrail’in en önemli müttefiki değil miydi? Arabulucu rolüyle İsrail ile Suriye’yi “barışın eşiğine” kadar getiren hangi ülkeydi? Yine o dönemde insansız hava araçlarından 10 Heron için bu ülkeye 183 milyon dolar ödeyen yine bizdik. Dahası Medeniyetler ittifakı projesini yürüten iki ülkeden birisi Türkiye değil miydi?
İÇERİDE ÖZGÜVEN PATLAMASI
O halde ‘Erdoğan’ın İsrail’e karşı “acımasız eleştirileri” neden?’ diye sorabilirsiniz. İsrail’e karşı “sertlik göstergesindeki ibrenin” hiç düşmemesi tesadüf olamaz elbette. İç siyasette ve ekonomide “istikrarı yakalayan” bir iktidar, dış politikada tempo yakaladı.. Örnek vermek gerekirse iyi yemek yapması için aşçıya istenen malzemelerin verilmesi gibi bir şey.
ÇEVRESİNE SESSİZ KALAMAZ
Davutoğlu’nun görev başladığı 2009 yılından sonra “neo Osmanlı” yakıştırması boşuna değil. "One minute" çıkışından sonra vites büyüten Ankara geri dönülmez bir yola girdi. Erdoğan sonraki konuşmalarında sıkça Balkanları, Ortadoğu'yu ve Kuzey Afrika'yı hatırladı, hatırlattı.
Saraybosna, Kahire, Beyrut, Gazze ve Bağdat’ı Konya’dan, Edirne’den, Erzurum’dan Amasya’dan ayırmadı. Aynı toprakların uzantısı olarak gördü. Dini, kültürel ve tarihsel bağlarla örülü toprakların “merkez üssüne” Türkiye’yi oturttu.
GAZZE GÖNÜLLERE YAKIN OLUNCA
İşte bu denklemde 64 yıl öncesine kadar olmayan İsrail yoktu. Anadolu'da patlayan bombanın yol açtığı acının aynısını, Gazze’ye düşen bombalar sonrasında hissetti. Netenyahu hükümeti Osmanlı coğrafyasında “gül bahçesinde” gezintiye çıkan Erdoğan’ın eline batan “diken” görünümünde.
Hedefinde hep İsrail’in şahin politika güden hükümetleri var. Erdoğan hem Batı'ya hem de doğuya bakıyor. Yüzünü çevirdiği yabancısı olmadığı topraklarda, kafese sıkıştırılmış Gazze'de ölen çocukları görünce, "öfke kabarması" kaçınılmaz oluyor.