Erdoğan Hristiyan Âlemine Kızgın
Uzun bir süredir Başbakan Erdoğan’ın, Türkiye ekonomisinin güçlenmesi üzerinden dış politikaya dair yaptığı “söylemler” dikkatimi çekiyor.
Bu söylemlerin satır aralarına baktığımızda, AK Parti’nin uluslararası siyasetine ilişkin iyi ipuçları yakalayabileceğimizi düşünüyorum.
Örneğin Erdoğan’ın son dönemlerde sık sık dile getirdiği “IMF’ye borç verir hale geldik!” ya da “…zaten AB ekonomisi çökmüş durumda. Onlar düşünsün artık…” gibi demeçlerinde, aslında “birikmiş mağlubiyetlerin” intikamını almak isteyen bir liderin hissiyatı var.
IMF’yi önünde diz çökerten bir kumandan edasıyla gurur duyuyor. Ve verdiği borcu, bir kırbaç edasıyla sallıyor.
Bir diğer söylemini ise dünkü “2013 Bütçe Yasa Tasarısı” görüşmelerinde dile getirdi. Özellikle başta Müslüman ülkeler olmak üzere, ağırlıklı olarak Osmanlı coğrafyası içerisinde yer alan devletlere yapılan "hibelerden" bahsetti.
IMF’ye borç verilmesi söz konusuyken, düşmanına dersini veriyormuş gibi konuşan Başbakan, tarihsel kardeşlerine ise babacan, şefkat dolu bir edayla; gurur duyarak kucak açıp yardım ettiklerini anlatıyordu.
Yani Erdoğan açısından IMF’ye ve Osmanlı coğrafyası ülkelerine yapılan yardımlar arasında "ciddi bir fark" var.
Bir tarafta uzun yıllardır karşısında galip gelinememiş, yaptıkları zalimliklere boyun eğilmiş bir batı, diğer tarafta ise benzer değerleri ve toprakları paylaştığı bir toplum var.
Bundan dolayı, bu topraklarda öğretilen tarih bilinci ile donanmış, batı politikalarına içerlenmiş bir liderin "bilinçaltı söylemlerine" tanık oluyoruz zaman zaman.
“Davos” ya da “Libya’da Nato’nun ne işi var?” gibi çıkışlarında aslında hep bu bastırılmış duyguların izlerini görüyorduk.
Anlayacağınız Erdoğan, onlarca yıldır batının uyguladığı tek taraflı politikalara kızgın. Osmanlı coğrafyasına karşı ise kendini onları koruyup-kollayan, yardımlarına koşan bir “abi” gibi görüyor.
Tarihsel liderlik bayrağını taşımak istiyor.
Ve bu istekler, ister istemez Başbakan’ın kullandığı cümlelerin arasında kendini gösteriyor.
Kıssadan Hisse 2013 TBMM Bütçe Yasa Tasarısı Görüşmeleri:
- *Bütçe görüşmeleri dedin mi, liderlerin birbirlerine seslerini yükseltmeleri ve kavgaları aklımıza gelir. Geçmişte hakaretler, vekillerin meclis sıralarına elleriyle vurarak kürsüde konuşanı protesto etmeleri gibi aksiyonlu vakalara tanık olurduk. Ama ne yazık ki bu sefer, istediğimiz ölçüde bunları yaşayamadık.
- *Sucuk muhabbeti dışında, liderlerden beklediğimiz gerilim dolu tartışmalar yoktu. Ama umuyorum görüşmelerin önümüzdeki günlerinde, beklentilerimizi karşılayacak kavgalar, tartışmalar mecliste hak ettiği yeri alacaktır.
- *Başbakan her bütçe görüşmesinde yılmadan yaptığı “2002 Aralık ayı ekmek, otomobil, beyaz eşya vb. kalemlerin satış rakamlarının bugünle mukayesesini ” eksik etmedi. Sıkılmadan, yorulmadan tek tek anlattı.
- *Bu nedenle bir saatlik konuşmasının büyük bölümünü istatistiklere ayırmıştı.
- *Kılıçdaroğlu, önündeki metnin içine gömülmeden, salonla bolca göz teması yaparak konuştu. Hatipliği adına önemli bir gelişim kaydettiğini gözler önüne serdi.
- *MHP lideri Devlet Bahçeli ise prompterda edindiği tecrübeleri, konuşmasıyla meclis kürsüsüne taşıdı. Her zamanki gibi vakurdu. Hiddetliydi. Ama beyefendiliğini ve sağduyusunu da hiç kaybetmedi.
- *Bahçeli yine dolaylı değil direk konuştu. Dokunulmazlıklar kalksın dedi. NATO’ya ise “hangi çılgın bizi koruyacakmış şaşarım!” gibi ifadeler kullandı. Başkanlık sistemi tartışmalarını, Kürt sorununa bağlayıp federasyon endişelerini belirtti.
- *Hele Bahçeli’nin Başbakan’ı eli çenesinde izlemesi yok muydu… Çok sempatik bir görüntüydü.
- *BDP yine meydan okudu. Parlamento değil, halkın kendisine gidelim dedi. Mustafa Sandal’dan “Suç bende, sever gibiyim” şarkısını tüm salona armağan etti.
- *Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın ilk resmi gezisini Türkiye’ye yapmış olması ise anlamlıydı.