Baykal'ın da gündeminde Gazze faciası vardı. Erdoğan'ın bu saldırıyı daha önceden bildiğini düşünen Baykal, Erdoğan'ı boş konuşmakla suçladı;
Abone olİNTERNETHABER
CHP Lideri Deniz Baykal'ın da gündeminde İsrail'in Gazze'ye yaşattığı zulüm ve yılbaşı gecesi yaşanan doğalgaz faciası vardı.
Baykal, Başbakan Erdoğan'ın, İsrail'in saldırısına ilişkin daha önce bilgisinin olduğunu ima etti. Olmert'in operasyon öncesi Başbakan Erdoğan'la görüşmesinin kafalarda soru işareti yarattığını söyleyen Baykal, Başbakan'ı bu görüşmeyle ilgili açıklama yapmaya çağırdı.
Ayrıca Başbakan Erdoğan'ın kanlı savaş için yaptığı açıklamaları boş bulan Baykal, "Başbakan gök gürültüsü gibi, gürlüyor ama yağmıyor" dedi.
Yılbaşında yaşanan ve 7 gencimizin ölümüne sebep olan doğalgaz faciası için de, ihmal sonucu bu acı kayıpları verdiğimizi söyleyen Baykal, "Ankara'yı yönetmeye böyle bir zihniyet yakışmıyor" diyerek Melih Gökçek'e de göndermede bulundu.
İşte Baykal'ın konuşmalarından satır başları;
2008 YILI ACILARLA GEÇTİ
"Bir büyük ekonomik krizin olumsuz sonuçları geride bıraktığımız yıl içinde ortaya çıkmaya başladı. Ekonomik durgunluk, işsizlik çok temel bir sorun olarak karşımıza çıktı. Piyasalar sıkıştı, çekler senetler ödenmedi. ağır borç yükü vatandaşı büyük sorunlarla karşı karşıya bıraktı.
İzlenen ekonomi politikasının açmazları kendisini açık bir şekilde ortaya koydu. Yolsuzluklar dolayısıyla Türkiye birden bire ülkenin nasıl yönetildiğini, resmi yetkililerin bu tablo karşısında nasıl büyük bir sorumsuzluk sergilediğini tespit etti. Türkiye'de hukukun adaletin nasıl işlemesi gerektiğini Almanya örneği gözler önüne sermiştir.
YEREL SEÇİMLER HALKIN TAVRINI GÖSTERECEK
2009 yılına iyi umutlarla giriyoruz. Umut ediyorum 2009 yılı milletimizin bu tablo karşısında hangi tavrı takındığının ortaya çıkmasına fırsat verecektir. Önümüzdeki yerel seçimler, umut ediyorum halkın bu konulara sessiz kalmayacağını gösterecektir.
GAZZE'DE YAŞANANLAR İNSANLIK TARİHİNE UTANÇ VERİYOR
Gazze'de yaşanan olaylar hiç kuşkusuz pek çok açıdan önem taşıyor. Bu yaşanan olayların bir tartışma götürmez siyasetten önce insani bir boyutu vardır. Bu olaylar bize nasıl bir insanlık içinde bulunduğumuzu göstermiştir. Bu yaşanan olaylar karşısında bu tabloyu izleyen milletler açısından durum bir kez daha görülmüştür. İnsanlık tarihinin utanç verici sahnelerinden birisi bu olay vesilesi ile yaşanmıştır.
Durumu siyasetle diplomasiyle izah etmek mümkün değildir. Ortada her hangi bir biçimde makul hale dönüştürülemeyecek bir tablo vardır. Gazze uzun bir süreden beri abluka altında. Elektrik yok, ulaşım yok, yemek yok, ilaç yok, insanlar kendi kaderine terk edilmiş.. Günlerce süren bir hava saldırısı, bombala sonrasında bir kara harekatı. İşlenen cinayetler, tankların ateşleriyle ambulansların hedef alınması, alışveriş merkezlerinin hedef alınması. Yaşlı genç bütün insanların ölüme maruz bırakılması.
Sonuç ne? 600'e yakın ölüm ve 3000 civarında yaralı. Bu yaşanan faciayı izah etmez. Bu tablonun ortaya çıkış şartları açık. Bu tablonun sonucunu hangi yürek kendisinide taşımaya güç bulabilir. Böyle bir acıyı yaşatmanın haklı hiç bir nedeni olamaz.
Bu olay hala devam ediyor. Ateşkes sözlerini telafuz etmeye diplomatlar cesaret edemiyor. Böylesine bir topyekün imha teşebbüsünün dünyanın gözleri önünde sergilenmesini görmek herkes için utanç vericidir. Bu olayın olmasına göz yumuluyor.
BU FACİAYA NEDEN SESSİZ KALIYORUZ?
Bu uygulamaya neden aciz kalıyoruz, neden sessiz kalıyoruz? Sanki ortada bir gizli mutabakat var. Belki gizli olmayan bir mutabakat var. Orada birileri herşeyin mubah sayarak kendi amacına ulaşmak için bütün insanlık suçlarını işleyebilecek ve herkes bu sonucun ortaya çıkmasına sessiz kalacak. Nereye getiriyor bu süreç bizi? Ortadoğu'da Filistin'de barışa daha yakın bir hale mi gelindi. İsrail şimdi kendinisini daha güçlü mü hissedecek?
BU YOLUN SONUNDA BARIŞ YOK
Bu yolun sonu hüsran, bu yolun sonu çıkmaz, buradan kimseye huzur barış yok! Bu yolun sonu karanlık. Bu yola girildi. Bu bir politika değil. Bu politikayla bir yere varılmaz. Filistin halkı Ortadoğu halkları içinde en eğitimli ve en aydınlık düşünceli bir toplum idi. Çalışkan, üretken, başarılı, aydınlık düşünceli insanlardı ve Arap dünyası içinde çok özel ve saygın bir konumları vardı. Ne oldu peki? 50 yıllık bir sürecin sonunda nereye getirdi bizi? Nedir bu tablo? Bu insanlar hangi noktadadır şimdi? Şiddet sadece Ortadoğu'da değil, Filistin'de de insanlara egemen olmaya başladı.
ŞİDDET TERÖRÜ DOĞURUYOR
Dünya çözümü hayata geçirmekte geciktikçe, bu çözümün kendisi tehlikeye giriyor. Çözümsüzlük şiddeti, şiddet terörü doğuruyor. Eğer bunu hayata geçirmekten aciz iseler, hepimiz bu tabloya teslim olmak zorunda kalıyoruz. Derhal bu faciaya bir son verilmelidir. Ateşkes sözünden ister hoşlanırlar ister hoşlanmazlar ama ateşkes siyasetin değil insanlığın bir talebi olmuştur.
Bütün ülkeler çok büyük suçlu konumundadırlar. Ben umut ettim ki 11 Eylül olduğunda bu ortam terörün bittiği bir süreç olacaktır. Terörü ortadan kaldıracak adımlar atacaklarını beklemiştim. Dünyada barş isteniyorsa Filistin sorununun çözümü derhal gerçekleştirilmelidir.
Bu tablo karşısında yapılası gereken şeyler ortada hepimiz bunları destekliyoruz. Bizim hükümetin bu konuyla ilgili tavrı konusunda altı çizilmesi gereken hususlar vardır.
OLMERT BAŞBAKAN'I BİLGİLENDİRDİ Mİ?
İsrail Başbakan'ı Olmert, Ankara'daydı Başbakanla görüşmeler yaptı. Bu görüşmeden hemen sonra bu facia ortaya çıktı. Hepimizin aklındaki soru şudur Sayın Erdoğan Olmertle bu görüşmeyi yaptığı sırada acaba Olmert, Başbakan'ı bu konuda bilgilendirdi mi bilgilendirmedi mi? Bu konuda BOP eş başkanına bilgi verildi mi verilmedi mi?
Bizim hükümet çevreleri konuşma sadece İsrail Suriye sorunlarıyla ilgilidir diyor. Şimdi biz merak ediyoruz? Buradaki bu görüşmede Başbakan'a bu faciayla ilgili bilgi verildi mi verilmedi mi? Eğer bilgi vermediyse gerçekten çok acı bir tablo var demektir. Ve çok şey sorulanmalıdır.
Eğer bilgi verdiyse Türkiye'nin o süreç boyunca sessiz kalıp daha sonra en ağır ifadelerle nutuk atması samimiyetten yoksun olduğunu gösterir. Bunun hangisi doğrudur bunu anlamak hakkımızdır.
'BAKKAL DÜKKANI' LAFINA DOKUNDURMA
Başbakan İsrail Türkiye ilişkileri konuusnda bugün grupta da söylemiş, ülke yönetmek bakkal dükkanı yönetmeye benzemez demiş.
Bunu söyleyen Başbakan bugün, Can dündar Milliyette bize hatırlatıyor şunları söylüyor idi İsrail ile ekonomik ticari ilişkiler konusunda. Diyorduki başbakan, bu terör karşısında, türkiye'nin israille imzaladığı M60 tanklarının modernizasyonuna ilişkin anlaşmayı derhal askıya alınmalıdır. Ve ondan bi kaç günsa gene diyorki eğer mevcut hükümet Türkiye'nin gücünün farkıdna değilse yazıklar olsun. Türkiye tanklarını mdernize etmek için İsrail'e muhtaç oluyorsa bu kara karar düşünelecek bir tablodur.
Türkiye İsrail ile can ciğer kuzu sarması. Öte yanda böyle olaylar kendisini gösterince Başbakan veriyor veriştiriyor. Bu ne perhiz ne lahana turşusu...
BAŞBAKAN GÖK GÜRÜLTÜSÜ GİBİ
Samimi olmak lazımdır, inandırıcı olmak lazımdır, tutarlı olmak lazımdır. Ama bizim hükümetimiz bu olaylar karşısında konuşuyor ama sonuç yok. Başbakan gök gürültüsü gibi gürlüyor ama yağmıyor. Başbakan'a soruyorum... Olmert'le ne konuştuğunu bize açıklamalıdır?
ULUSLARARASI YARDIM KAMPANYASI BAŞLATILMALI
Derhal Türkiye uluslararası bir yardım kampanyasını seferber etmelidir. Orada karanlıkta, soğukta hayatını geçirmek zorunda kalan insanlara evrensel bir yardım projesi harekete geçirilmelidir. Derhal ateşkesilmesi için Mısır'da Suudi Arabistan'da değil, Amerika'da Suriye'de ciddi bir kampanya açmalıdır.
Filistin halkına sahip çıkmak teröre sahip çıkmak değildir. Filistin halkıyla da dayanışma içinde olduğumuzu göstermek zorundayız. Hamas'ı tecrit edeceğiz, dışlayacağız diye izlenen politikalar, Filistinlililer'i de etkisiz bırakmıştır. Buradan alınması gereken çok ciddi sonuçlar vardır.
DOĞALGAZ FACİASI
Bizim ele almamız bir diğer konuda doğal gaz faciasıdır. Bu facianın da yine üzerinde durulması gerekir. Öncelikle insani yönü. 7 tane pırıl pırıl gencimiz bir gece çok anlaşılması mümkün olmayan bir manzaranın içinde sorumsuzluklar zincirinin içinde hayatlarını kaybetmişlerdir.
Bir defa bu gençlerin bir üniversitede okumak üzere buraya gelmiş, aileleri içinde bir kısmı ilk kez üniversitede okuma fırsatına ulaşmış, başarılı gençler olarak Bilkent üniversitesine kabul edilmiş gençler olarak hatırlamalıyız.
Hepimizin umudu olmayı hak eden gençlerimiz bir gece yılbaşı eğlencesi sırasında ölüme terk edildiler.
Bu konuda milletvekili arkadaşlarımız konuyla ilgilendiler. Savcı gelmeden arkadaşımız oraya gitti bilgi aldı ve bu olayın nasıl geliştiğini en kapsamlı şekilde öğrendi.
Şunlar gerçekler... O apartmanlardan birisinde doğalgaz zehirlenmesi durumu ortaya çıkınca gerekli ihbar üzerine saat 05:09’da doğalgaz yetkilileri geliyorlar. Birinci vaka bu. O ihbarı yapanlar kurtarılıyor. 3 daire daha var birisi boş. İki daire kalıyor geriye.
Birisinde daha sonra doğalgaz tehlikesinin ortaya çıkmadığı anlaşılıyor. Ama diğerinde bir doğalgaz faciasının yaşanmakta olduğu o saatlerde, daha sonra anlaşılıyor. Ölüm saati 6 – 6:30 arası. Bir saatten fazla bir zaman var.
Doğalgaz yetkilisi tek baca olduğunu görüyor. Herhalde o apartmanda diğer dairelerinde aynı şekilde yapılmış olduğu ortaya çıkıyor.
Genel müdürden öğreniyoruz ki ters rüzgar ihtimali var. Bunu doğalgaz yetkilileri görüyorlar. Ters rüzgar, tek baca ve ortada iki daire daha var. Birisinde tablo ortaya çıkmamış, öbüründe facia yaşanıyor.
Derhal soruşturma açılacak denilir, üzüntüler paylaşılır ve mahcubiyetler ifade edilir, insanlar teselli edilir. Bu anlamda hiç olmazsa konuya sahip çıkılır denilirken.. Ertesi gün bir genel müdür ortaya çıkıyor, gerçeklere tamamen ters, yalan söylemeye dayalı bir şekilde savunmaya çalışıyor. Herkesi geri zekalı zannediyor ve bunları söylediği yetmiyor arkasından, o çocuklara, içindeki ruhundaki bütün çarpıklığı yansıtan iftiralar yönelterek mazur göstermeye çalışıyor.
ANKARA'YI YÖNETEN ZİHNİYETE BAKIN!
Bu tablo Ankara’nın hangi zihniyetin elinde olduğunu bize gösteriyor. Demek Ankara’yı yöneten zihniyet bu imiş. O insanlar oraya tesadüfen gelmediler, tayin edildiler, desteklendiler. Kim yapıyor niçin yapıyor? Türkiye Cumhuriyeti’nin Başkenti böyle bir anlatış içinde olabilir mi? Hadi önleyemiyorsun, yüzünün kızardığını utandığını görelim hiç olmazsa.
Bu iş mutlaka çözülmelidir, bu zihniyet Ankara’ya Türkiye’ye yakışmıyor.
Sonra istifa etti. Bu olayın kapsamlı bir incelemeye tabi tutulup o insanların hangi ilişkiler içinde olduğu, hangi hukuksuzlukların parçaları olduğu örtbas edilir umudu içinde, o istifanın ortaya çıktığı anlaşıldı.
O arkadaş çok marifetli, Polatlı’dan başlamış Beypazarı’ndan çıkmış Kendi dosyasını yıllarca kapatmış. Gökçek’in dosyalarını kapatmış. Marifet çok. Bu işe ne olur bir son verelim.