Başbakan Erdoğan Almanya'da gurbetçilere seslendi. Buradaki Türkler'i siyasal ve sosyal aktivitede yer almaya çağıran Erdoğan, gurbetçilere yeni bir tarif getirdi.
Abone olResmi bir ziyaret için gittiği Almanya'da Avrupa Türk Demokratlar Birliği (ATDB) Genel Merkezi'nin açılışını yapan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "İçindeki toplumla barışık, birlikte yaşama kültürüne sahip ve Avrupa'da kalıcı bir Türk toplumunun doğduğunu görüyorum" dedi. Erdoğan, "İnancına güvenen inanç hürriyetinden korkmaz. Düşüncesine güvenen düşüncesinden korkmaz. Onun için rahat olunuz, 'Uyum için acaba bir şeyler kaybeder miyim?' diye düşünmeyiniz. Sizler gettolar halinde yaşayanlar değil bu noktada huzurlu yaşayan Türk milletinin buradaki temsilcileri konumundasınız" şeklinde konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Almanya ziyareti sırasında Avrupa Türk Demokratlar Birliği Genel Merkezi'nin açılışını gerçekleştirdi. Açılışa, Yurtdışındaki Türklerden Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Aydın, Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan, Alman milletvekilleri Volker Beck, Dr. Rolf Mützenich, Martin Dörtmann, Avrupa milletvekilleri Cem Özdemir, Vural Öger, Dr. Werner Langen, Thomas Mann ve Erika Mann, Türkiye'nin Berlin Büyükelçisi M. Ali İrtemçelik, TAM Vakfı Direktörü Faruk Şen, DİTİB, ATİB, İGMG, İslam Federasyonları, ADDF, İslamic Relief, TİDAF, MÜSİAD, ATİAD, TD-IHK, TGD, Cem Vakfı, TÜSİAD, Düsseldorf ve Köln başkonsoloslukları yöneticileri ile kalabalık bir vatandaş topluluğu katıldı.
Almanya ve Türk milli marşlarının okunmasıyla başlayan açılışta Başbakan Erdoğan, önce sözü ATDB Genel Başkanı Fevzi Cebe'ye bıraktı. ATDB Genel Başkanı Fevzi Cebe yaptığı konuşmada, "Türkiye'nin AB'ye entegrasyonu sadece tam üyelikle gerçekleşebilir. Bu bağlamda hem sosyolojik hem siyasi ne yarım ne imtiyazlı olabilir" dedi. Avrupalı Türklerin uyumuyla ilgili olarak taleplerinin olduğunu belirten Cebe bunları, "2 dilli eğitim, çifte vatandaşlığın yürürlüğe girmesi, yabancı kökenlilerin dışlanmasını önleyici bir yasanın çıkarılması, kadın hakları, şehir planlaması, kamu idaresinin farklı kültürlere açılması, İslam'ın kamu hukukuna göre faaliyet gösteren bir kurum olarak tanınması, Türkiye'deki seçimlere ve AB'de yerel seçimlere katılma hakkı, AB'deki Türk gençlerine destek verilmesi, Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği" şeklinde sıraladı.
Cebe, "Sosyologların ortak kanaati, entegrasyonun pozitif destek ve benimseme yöntemiyle elde edilebileceği yönündedir. Yasaklar ve temel hakları kaldıran engeller, ancak asimilasyon ve paralel toplumların ortaya çıkmasına sebebiyet verir" diye konuştu. Kuzey Ren Vestfalya eyaletinin daha önce başka eyaletlerde olduğu gibi Müslüman öğretmenlere yönelik kılık kıyafetle ilgili yasaklayıcı düzenlemeler yaptığına dikkat çeken Cebe, "Bunun yanı sıra eyalet koalisyon protokolünde Türk kökenli öğrencilere bugüne kadar verilen anadil derslerinin kaldırılması öngörülmektedir. Bunlar kaygı vericidir" diye konuştu.
"SİZİ BURADA GÖRÜNCE ONUR DUYDUM"
Cebe'den sonra tekrar söz alan Başbakan Erdoğan, bütün davetlileri selamlayarak, "Aslında bugün tarihi bir olay için bir araya geldik. Yaklaşık 40 yıldır yerleşik olarak Avrupa'da yaşayan Türk toplumu kendisi için yeni bir var olma tarzı ve gelecek tayin etmiş durumdadır. Bu dönüşüm iradesinin somut tezahürü de bugün burada genel merkezini açacağımız sivil toplum örgütüdür. Sözlerimin en başında bu girişimin sahiplerini Avrupalı Türk Demokratlar Birliği'nin kurucularını vizyon ve cesaretleri sebebiyle kutluyorum ve alkışlıyorum. Ünlü düşünür Goethe'nin bir sözü var.
'Malını kaybeden bir şey kaybetmiştir, onuru kaybeden ise birçok şey kaybetmiştir. Fakat cesaretini kaybeden her şeyini kaybetmiştir' der. Sizlere şunu hatırlatmak isterim ki en zor alınan kararlar yenilik ve değişimle ilgilidir. En çok cesaret isteyen kararlar da bunlardır. Avrupa ülkelerinde yaşayan Türk toplumu yeni bir anlayış etrafında örgütlenirken, aslında yeni bir başlangıç yapma iradesini de ortaya koymuştur. Sizler aslında şu anda yeni bir başlangıç yapıyorsunuz. İşte ATDB bu cesur iradenin son örneğinden birisidir. Bu kurumun ilan edilen temel misyonu, bizim de hükümet olarak çok önem verdiğimiz bir fikri esas almaktadır. İnanıyorum ki sizler her şeyden önce uyum noktasında bir sıkıntı yaşamıyorsunuz.
Ama yine inanıyorum ki sizler bu noktada asimilasyon denilen bir unsuru da asla sokmuyorsunuz. Çünkü sizler çok güçlü bir medeniyetin mensuplarısınız. Bu medeniyetten herhangi bir kayba girmeniz mümkün değil. Bu medeniyette size ait özgüveniniz var. Bundan asla taviz vermeyiniz. Çünkü inancına güvenen inanç hürriyetinden korkmaz. Düşüncesine güvenen düşüncesinden korkmaz. Onun için rahat olunuz. Dolayısıyla 'Uyum için acaba bir şeyler kaybeder miyim?' diye düşünmeyiniz. Sizi burada görünce onur duydum.
Sizler gettolar halinde yaşayanlar değil bu noktada huzurlu yaşayan Türk milletinin buradaki temsilcileri konumundasınız. Burada geçirdiğiniz onlarca yıla rağmen, hatta 3. nesilde bile kimlik meselesinin aşılması yavaşlamıştır. Sizleri kaçınılmaz olarak öteki haline getirmiş meseleleriniz zaman içinde ağırlaşmıştır. Bugün artık hepinizin kabul ettiği bir gerçek var. Artık bu sorunları özgüvenle geride bırakma zamanı gelmiştir. Kendinize güveneceksiniz. Bunu ticaret, sanayi, ekonomi, bilimde her yerde görüyorum. Tavsiyem, bundan sonra dağın öte tarafında yaşayanlardan çok, dağın bu tarafında yaşayanları görmeniz" şeklinde konuştu.
3 EKİM MÜZAKERE SÜRECİ
3 Ekim'de müzakere sürecini hep birlikte başlattıklarını ve başardıklarını söyleyen Başbakan Erdoğan, "Artık AB üyesi ülkelerde, Avrupa kıtası içerisinde ne istediğini bilen, önünü gayet iyi gören, yarınlarını bilinçli bir şekilde planlayan bir Türk toplumu var. Bu 2. ve 3. kuşakla çok daha farklı bir güç kazanıyor. İçindeki toplumla barışık, birlikte yaşama kültürüne sahip ve Avrupa'da kalıcı bir Türk toplumunun doğduğunu görüyorum. Ekonomik ve sosyal, siyasal hayata kazanarak meselelerinize çözüm aramalısınız. Standartlarınızı yükseltmeye çalışmalısınız.
Almanya'da 60 bin işverenimize baktığımız zaman, bunun başladığını görüyoruz. Ancak bunun daha gelişmiş şekilde kendisini göstermesini temenni ediyoruz. Bir zamanla Türkiye ile yatılıp kalkılır, kulaklar hep Türkiye ile olurdu. Ama hemen burada yanı başınızda olup bitenlerden haberiniz olmazdı. Oysa ki önemsenmeyen o hadiseler sizlerin ve çocuklarınızın geleceğinde çok etkili olmuştur. Bu yüzden bugün burada okuyup iş güç sahibi olan ve yuva kuran çocuklarınıza rağmen birçok meseleniz hala çözüm beklemektedir. İhmal edilen sorunlarınız hala önünüzde duruyor. Ben diyorum ki, gelin bu kafa karışıklıklarından bir an önce kurtulalım. Kararınız net olsun, beyaza beyaz diyelim. Çünkü biz öyle bir milletin evladıyız ki bizde mertlik var, dürüstlük var. Bizde yalpalama yok. Öyle bir milletin evladıyız" açıklamasında bulundu.
Erdoğan, AB sürecinin 42 yıldır sürdüğüne işaret ederek "42 yılda biz bir yere geldik. Bu süre içinde neden acaba oyalandık? Şunu unutmayın, eğer yönetici veya yönetenler inandığı bir davanın gereğini yerine getirmezse, bunu sadece sözde ifade eder de yaşamazsa, bu neticeyi alması mümkün değildir. Aradan 42 yıl geçti, bizi alırlar mı almazlar mı? Öncelikle sen kendine güveniyor musun güvenmiyor musun, ona bakacaksın. Alsalar da almasalar da biz Türkiye'yiz. Hiçbir zaman bir milletin kararını bir kişi ile değiştiremezsiniz. Şu anda Türkiye'nin yüzde 70'i AB'yi kabulleniyor. Biz onun kamuoyu araştırmalarını yaptık, adımımızı ona göre attık. Türkiye AB yolunda bir şeyin iddiasını yapıyor. Nedir o? Biz dünyada medeniyetler arası çatışma istemiyoruz. Biz medeniyetler arası bir ittifak istiyoruz.
Eğer AB içerisinde Türkiye olursa medeniyetler arası ittifak olur. Eğer AB içinde Türkiye olmazsa, o zaman medeniyetler arası ittifak değil medeniyetler arası çatışmalar devam eder, sadece bir Hıristiyan kulübü olur. Biz başından beri bunu söyledik. Her yerde bunu ifade ettik" değerlendirmesini yaptı.
Başbakan Erdoğan, "Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı olarak, sizlere nasıl yardım ederiz, bunun gayreti içindeyiz. Bazı bireysel düşünceleri toplumun veya milletin düşünceleri gibi dayatmanın anlamı yok. Bunlardan kurtulmamız lazım. Azınlığın hukuku korunmalıdır. Önümüzde uzun bir süreç var. Bu süreçte birçok ihmal edilmeler olmuştur. Şu anda en temel hedef olarak gördüğümüz, özellikle çözülemeyen problemleri çözen bir yönetim Türkiye'de işbaşındadır. Avrupalı Türk Demokratlar Birliği'nin tavrı bu olmalıdır.
Burada ideolojiler asla belirleyici olmamalıdır. Bunun altını çiziyorum. Türkiye kökenli Avrupa vatandaşlarından söz edebilmeli, 'Avrupalı Türkler' diyebilmeliyiz. Bu güce kavuşmalıyız. Entegrasyon zor ve cesaret isteyen, fakat onurlu bir süreçtir. Küreselleşen dünyada bizler, barışın ve sevginin küreselleşmesi için ne yapabiliriz, bunun gayreti içine girmeliyiz. Türkiye'nin AB'ye üyeliği böyle bir anlam taşımaktadır. Mevlana Hazretleri'nin bir sözü var. Kültürler arasındaki farkları, farklı testilerdeki suya benzetir. 'Hele şu testileri kır nasıl sular birleşir' der. İnsanlık için hayırlı olan, farklılıkları derinleştirmek değil, bunları muhafaza ederken insanlık temelinde bir arada yaşayabilmektir. AB'de göçmen ve vatandaş olarak yaşayan 4 milyon civarında Türk bulunuyor. Bunların sosyal ve siyasal hayata katacakları, Türkiye'yi de güçlendirecektir. Türkiye'nin itibarı da artacaktır" dedi.