BIST 9.916
DOLAR 35,20
EURO 36,63
ALTIN 2.971,31
HABER /  POLİTİKA  /  AK PARTİ

Erdoğan gerçek ölü sayısını açıkladı

"Saldırının faillerine bedelini misliyle ödetiriz" diyen Başbakan Erdoğan'ın hedefinde halkı kışkırtmakla suçladığı CHP vardı.

Abone ol

Başbakan Erdoğan, CHP'yi 51 kişinin hayatını kaybettiği Reyhanlı'daki patlamaları fırsata çevirmekle suçladı. Reyhanlı'da CHP örgütünün halkı Suriye’den gelenler için  “bunlar buradan gitsinler” diyerek kışkırttığını söyledi.

Erdoğan, CHP'nin Suriye politikasını "Biz ana muhalefet partisi gibi çok farklı saiklerle eli kanlı canilerin yanında duranlardan değil mazlumun haklının yanından duranlardan olduk" sözleriyle eleştirdi. 

Partisinin grup toplantısında milletvekillerine hitap eden Erdoğan, konuşmasının büyük bölümünü Reyhanlı'daki patlamalara ayırdı.

Erdoğan, konuşmaya, Osmaniye yakınlarında F-16 uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilot Üstteğmen Hamza Gümüşsoy'a Allah'tan rahmet, acılı ailesine, yakınlarına, Hava Kuvvetleri, TSK ve millete bağşağlığı dileyerek başladı.

Saldırılarda hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınlarını kaybedenlere sabır, Reyhanlı, Hatay ve tüm Türkiye'deki vatandaşlara başsağlığı dileyen Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

ESNAFA MÜJDE

"Bomba yüklü 2 aracın infilak etmesi sonucu 51 kardeşimizi kaybettik, 39 kişi ailelere teslim edildi. 41 kişinin de kimlik tespiti tamamlandı. Çok büyük miktarda patlayıcı kullanılması nedeniyle Reyhanlı'da evler, işyerleri, kamu binaları tahrip oldu, önemli ölçüde maddi hasar oluştu. Yapılan tespitlere göre 452 işyeri, 293 konut, 62 araç ve 11 kamu binası patlamada hasar gördü. Valililiğimiz tasarrufuna 7,5 trilyon ilk etapta gönderdik. Esnafla ilgili olarak gerek vergi, gerek sigorta noktasında 1 yıl erteleme talimatını arkadaşlarımıza verdik.

SURİYE REJİMİYLE İRTİBATLI

Saldırı, arkasındaki güçler ve kullanılan taşeronlar itibariyle şu anda çok büyük oranda aydınlatıldı. Bu menfur hadiseyi gerçekleştirenlerin Suriye rejimiyle irtibatlı, Türkiye içinde bir örgüt olduğu, saldırıda yer alanların da Türkiye vatandaşı olduğu tespit edilmiştir. Bu kapsamda şu an itibariyle 13 kişi gözaltına alındı, sorgulamalar devam ediyor.

İHMAL VAR MI YOK MU ARAŞTIRILACAK

Güvenlik güçlerimiz ve istihbarat birimlerimiz olayı bütün boyutlarıyla aydınlatmak, tüm failleri ortaya çıkarmak, benzeri saldırıların gerçekleşmesini engellemek için büyük bir hassasiyetle çalışmaya devam ediyorlar. Bu arada Başbakanlık Teftiş Kurulu olarak da burada ihmaller var mı, nedir, kimler tarafındandır, bütün bunları araştırmak için Teftiş Kurulumuz, ayrıca çalışmalarını sürdürecektir.

BÜYÜK DEVLETLER AKLISELİMLE HAREKET EDEBİLEN DEVLETLERDİR

Acımız gerçekten büyük. Ancak gerek cumartesi, gerek pazar günü ifade ettiğim gibi meselenin üzerine soğukkanlılığımızı yitirmeden, aklı selim dışına çıkmadan, infiale kapılmadan ve infiale yol açmadan gideceğiz. Bu saldırıyı çok dikkati okumak, saldırının arkasındaki niyetleri çok hassas şekilde analiz etmek, tavrımızı da ona göre belirlemek zorundayız. Daha önce de ifade ettiğim gibi büyük devletler, böyle büyük provokatif hadiseler karşısında soğukkanlılığını muhafaza edebilen, aklıselimle hareket edebilen devletlerdir.

FAİLLERİNE BEDELİNİ MİSLİYLE ÖDETİRİZ

Biz bu saldırının altında kalmayız, er ya da geç bu alçakça saldırının faillerine bedelini misliyle ödetiriz. Allah'a hamdolsun bunu yapacak gücümüz de var irademiz de var, tecrübemiz de var. Ancak soğukkanlı davranacak, büyük devlet refleksiyle hareket edecek, bizi çekmek istedikleri tuzaklara da asla düşmeyeceğiz.''

TERÖRÜN TUZAĞINA DÜŞENLER

Bakınız bazı kesimler terörün tuzağına tekrar tekrar düşmekten kendilerini alamıyor. Törer yaptığı eylemle propagandasını yapmak ister. Kaos oluşturmak ister, onların üzerinden politikaları şekillendirmek ister. Terör ve terör örgütleri saldırının arkasından ortaya çıkacak manzaraya bakar kendilerin başarılı yada başarısız görür.

 Saldırı sonrası toplum korkarsa, işte o zaman amacına ulaşır, Toplum ikiye ayrılırsa, terör işte o zaman hedefine vasıl olur. Başta siyaset kurumu, medya bunların yaptığı açıklamalar, son derece hassas olması gereken kesimlerin terörün tuzağına düştüğünü görürsünüz.

SALDIRGANLARIN İSTEDİĞİ GİBİ SUÇLAMALAR YAPMAK FIRSATÇILIKTIR

Daha Reyhanlı'nın caddelerinde dumanlar tütüyor, Reyhanlı'nın sokaklarında feryatlar göğe yükseliyor, insanlar sokaklarda can mücadelesi veriyor, daha o anda henüz hiçbir şey belli değilken, birileri çıkıyor, sanki o saldırıyı beklermiş gibi, sanki böyle bir fırsatı kolluyormuş gibi sorumsuzca açıklamalar yapıyor. Yahu bu ne acelecilik, bu ne fırsatçılıktır. Hele durun bir hadiseyi anlayalım, hele durun gözyaşlarımızı dindirelim, cenazelerimizi defnedelim. Ondan sonra herkes eteğindeki taşları döksün. Herkes söyleyeceğini yine söylesin. Ama daha Reyhanlı sokaklarından kara dumanlar yükselirken, tam da saldırganların istediği gibi hemen suçlamalar yapmak, tahrik oluşturmak, en hafif tabiriyle fırsatçılıktır ve son derece çirkindir.

ÖSO'YA KARŞI SÖYLEMLER

Saldırganlar o iki aracı patlattıklarında, 50 cana kıydıklarında değil, bu açıklamaları yaptırdıklarında Suriyeli mültecilere, Özgür Suriye Ordusu'na, Türkiye'nin Suriye politikasına yönelik infiali oluşturduklarında küstahça tebessüm ettiler. İşte asıl o zaman sevindiler, o zaman maksat hasıl oldu dediler. Bunu görebilmek için illa terör uzmanı olmak gerekmiyor. 30 yılını terörle mücadele içinde geçiren bir ülkenin siyasetçisi de medyası da bunu artık görebilmeli, buna göre tavır belirleyebilmeli, bu tuzaktan uzak kalmayı becerebilmelidir.

ZALİM DİKTATÖR REJİMLE MESELEMİZ VARDIR

Suriye halkıyla zerre kadar meselemiz yoktur, bizim zalim diktatör rejimle meselemiz vardır. Suriye'de kanlı halk hareketlerinin olmaması için reformlar yapılmasını söyledik. Son bir umut Şam'a uyarılarımızı ilettik, bu altı ay devam etti. Bizim Şam ile irtibatını kesmemiz, Şam'ın acımasızca saldırmasıyla olmuştur.

Kendi halkına zulmeden rejimle iyimiz olmaz, zalimin yanında değil, mazlumun yanında yer alan hükümetiz. Suriye'de kanlı olaylar devam ederken, olayların sona ermesi için girişimlerimizi sürdürdük ve sürdürüyoruz.

ANA MUHALEFET PARTİSİ GİBİ ZALİMİN YANINDA DURANLARDAN OLMADIK

Biz, Anamuhalefet partisi gibi çok farklı saiklerle, zalimin, diktatörün, eli kanlı canilerin yanında duranlardan değil, sadece ve sadece hakkın, mağdurun, mazlumun yanında duranlardan olduk. Türkiye'ye yakışan sadece hakkın yanında durmaktır. Biz de bunu yaptık.

Bize ne Suriye'den' diyenlere, 'Bizim Suriye ile ne işimiz var' diyenlere, 'Mültecilere neden kucak açıyoruz, yabancıları neden topraklarımıza alıyoruz' diyenlere, seslenmek istiyorum: Bizim Suriye politikamızın iki ana ekseni vardır. Birincisi bölgede barış, huzur ve istikrarın Türkiye'yi çok ama çok yakından ilgilendirdiğine inanıyor, kendi huzurumuz, iç barışımız, kendi güvenliğimiz için bölgede barış istiyoruz. Türkiye, örneğin Filistin meselesine en başından itibaren kayıtsız kalabilir, görmeyebilir, duymayabilir, hiç ama hiç sesini çıkarmayabilirdi. Türkiye, Suriye meselesine de başından beri kayıtsız kalabilir, hiçbir şey yokmuş gibi davranabilirdi. Ama şunu herkes bilsin ki bölgedeki en küçük ateş dahi gelir Türkiye'yi bulur, dokunur.

KAPILARI KAPATMAK ÇÖZÜM DEĞİLDİR

Bu zor coğrafyada kapıları kapatmak, duvarlar örmek, sorunlara kayıtsız kalmak asla çözüm değildir. Çözüm olmadığı da görülmüştür. Bölgesine, dünyaya, özellikle de kardeşlerine kayıtsız kalan bir devlet, asla ve asla büyük devlet olamaz. Böyle bir devletin ekonomisi büyümez, refah seviyesi artmaz, böyle bir devletin saygınlığı, itibarı olmaz. Nitekim Türkiye, çok uzun yıllar kardeşlerine sırt çevirmiş şekilde yaşamış, olduğu yerde saymış, itibarı çok ciddi şekilde zedelenmiştir. Bugün Türkiye Cumhuriyeti'nin, Türk Lirası'nın, pasaportumuzun, ay yıldızlı bayrağımızın küresel bir saygınlığı varsa, bu aktif ve barışçıl dış politikamızın bir eseridir.

TÜRKİYE BOSNA'DAKİ KATLİAMA "BANA NE" DESEYDİ BUGÜN BOSNA'NI YÜZÜNE BAKABİLİR MİYDİ?

Kosova'da acı hadiseler yaşanırken, bana ne Kosova'dan deseydik, bugün Priştine, Prizren'in yüzüne bakabilir miydik? Halepçe katliamı sonrası Kuzey Irak'tan kaçan Kürt kardeşlerimize kucak açmasaydık bugün Erbil'in yüzüne bakabilir miydik? Lefkoşe'den bane ne, Karabağ'dan bana ne, Bakü'den bana ne deme imkanına sahip miyiz?''sorularını yönelten Erdoğan, ''CHP'nin, Boraltan Köprüsü'nde Stalin'in ordusuna teslim ettiği Türkiye'nin yanı başında kurşuna dizilen Azeri kardeşlerimizin acısını, bugün bile yüreğimizde taşıyoruz. Türkiye'ye böyle acı hatıralar, silinmesi zor lekeler bırakmaya hakkımız olabilir mi? AK Parti teşkilatının, bize gönül vermiş vatandaşlarımızın, 76 milyon aziz milletimin bilhassa şunu bilmelerini istiyorum: Biz Türkiye'nin çocukları, dünyanın çocukları için sorumluluk yüklenmiş bir iktidarız. Biz Türkiye ve dünyada çocukların, kadınların alçakça katledilmesine isyan ederek iktidara gelmiş bir kadroyuz. Böyle bir hareketiz. Çocuklar katledilirken susacaksak, o zaman AK Parti'ye ne gerek var? Bunu CHP yapabilir, MHP yapabilir, BDP yapabilir ama bunu AK Parti asla yapamaz. Kapımızı çalan misafirlere kapıyı kapatacaksak, o zaman bu harekete ne ihtiyaç var?

REYHANLI'DA CHP ÖRGÜTÜ "BUNLAR BURADAN GİTSİN" DİYOR

Bakın şu anda Reyhanlı’da CHP örgütü çalışmalar yaparak Suriye’den gelen kardeşlerimize karşı “Bunlar buradan çıksın, niye burada duruyorlar, gitsinler" diyor. Aklı selim sahibi kardeşlerimiz ise “onlar bizim misafirimiz” diyorlar. Siyasetimizde vicdan var, kalp var akıl var. AK Parti milletin kurduğu partidir. Bu millet misafirverperverdir, mazlumun yanındadır. Suriye'de her gün onlarca bebek katlediliyor. Suriye'de bize ne diyenler acaba çocuklarının yüzüne nasıl bakabiliyor.

KOMŞULARININ YÜZÜNE NASIL BAKABİLİYOR

İşte Banyas'ı izlediniz, gördünüz. O yavruların üst üste orada nasıl katledildiğini gördünüz. Annesinin kucağında onların nasıl şehit edildiğini, katledildiğini gördünüz. Suriye'de her gün onlarca masum kadın katlediliyor, tecavüze uğruyor. 'Suriye'den bize ne' diyenler, acaba çocuklarının yüzüne nasıl bakabiliyor?  Hele bu Banyas'tan sonra... 'Suriyeli mülteciler gitsin' diyenler, acaba komşularının yüzüne nasıl bakabiliyor? 'Türkiye, Suriye ile ilgilenmesin' diyenler, acaba vicdanlarına bunu nasıl izah edebiliyor? Biz ırkçı bir millet değiliz, biz bencil bir millet değiliz. Bizi büyük millet yapan, zor zamanlarda mazlumların yanında durmamızdır. Kim ne derse desin hakkı savunmaya, mazlumun yanında durmaya devam edeceğiz.

SİYASETİ BIRAKIR ÇEKER GİDERİZ

Annnesinin karnındaki gibi büzülmüş yatan, iki bacağı kopmuş bebekleri görmezden geleceğimize siyaseti bırakır, çeker gideriz. Bizim anlayışımız budur. Biz Türkiye'nin bebekleri için, dünyanın bebekleri için siyaset yapıyoruz. Onları görmeyeceksek siyaset yapmamızın bir anlamı yok.

BİZ HESAP GÜNÜNE İNANAN KADROYUZ

Suriyeli mülteciler gitsin diyenler komşularının yüzüne nasıl bakabiliyor. Biz ırkçı millet değiliz bencil bir millet değiliz. Kim ne derse dersin hakkı savunmaya devam edeceğiz. Bizim anlayışımız bu. Biz hesap gününe inanan kadroyuz. Hesabımızı alnımızın akıyla verebilmek için de Türkiye'nin, dünyanın mazlumları, bebekler için sesimizi yükseltmeye, onlar için çırpınmaya devam edeceğiz.

KILIÇAROĞLU CANİLERLE AYNI FOTOĞRAF KARESİNDE

Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Seçim sandığında başarı gösteremeyen CHP, demokrasi dışı yöntem ve odaklardan medet umarak, kaostan medet umarak buradan fırsat devşirmenin gayreti ve cüreti içinde oldu. Yeni Genel Başkan'ın yönetiminde CHP'nin bu arayışının çok farklı ama çok tehlikeli mecralara sürüklendiğini görüyoruz. Sokak sokak direniş çağrısı yapan, çözüm sürecini dahil bir ayrışma fırsatı olarak gören ve Alevi vatandaşlarımızı sürekli tahrik eden CHP Genel Başkanı, şu anda da Suriye'nin kanlı rejimine koşulsuz destek vererek çok tehlikeli bir oyun oynuyor. CHP'ye gönül veren kardeşlerime sesleniyorum; bu oyunun lütfen farkında olun. CHP'nin Genel Başkanı, Türkiye'nin düşmanlarıyla, Reyhanlı'yı kana bulayan canilerle aynı fotoğraf karesinde bulunmak, onların değirmenine su taşımak gibi vahim bir hata yapıyor. CHP Genel Başkanı, en kanlı terör örgütlerine karşı sessiz ve tepkisiz kalmak gibi adeta onları yüreklendirmek gibi bir tavrın içine giriyor. Daha Reyhanlı'da kara bulutlar dağılmadan çıktılar, Hükümet'i suçlayan, Suriye politikasını eleştiren sorumsuzca açıklamalar yaptılar. Adeta suçun üzerini örten, saldırganları kollayan, saldırıyı çok başka yerlere çekmeye çalışan bir tavrın içine girdiler. Buradan CHP yönetimine ve CHP'ye gönül veren kardeşlerime sesleniyorum; CHP Genel Başkanı'na ateşle oynadığını, topluma, siyasete ve demokrasiye çok ağır zarar veren tavır içinde olduğunu lütfen hatırlatsınlar ve onu uyarsınlar.

ÇÖZÜM YERİ MECLİSTİR

Türkiye'nin en basit meselelerde dahi ağır gerilimler, ayrışmalar yaşayan ülke haline getirilmek istendiğini işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:

''Arkasına halkı alıp muhalefet yapamayan CHP ve MHP gibi partiler, bu gerilimi, bu ayrışmayı körükleyerek, kaos ortamına zemin hazırlayarak buradan medet umuyor, buradan fırsat kolluyorlar. Biz CHP ve MHP yönetimi ile onların seçmenlerini, gönüldaşlarını hep ayrı tuttuk. Çünkü ben CHP'ye gönül veren kardeşlerimin de bu yanlışı anlayacaklarını görüyorum. MHP'ye gönül veren kardeşlerimin de genel başkanlarının hakaret dolu ve bu süreci adeta küfürle sürdürmesinin yanlışlarını gördüklerine inanıyorum.  İşte bugün de  bütün bu olaylara rağmen gerek şahsıma gerek partime yönelik hakaretleri yenilir yutulur değil, hep tahrik unsuru... Ama biz onun tahriklerine bugüne kadar nasıl aldanmadıysak yine aldanmayacağız. Çünkü benim milletim feraset sahibidir. Ona gereken dersi sandıklar geldiği zaman ona en güzel şekilde verecek.

GERİLİME PRİM VERMEYİN

Kime oy vermiş, kime gönül vermiş olursa olsun 76 milyonun tamamına buradan sesleniyorum; muhalefet tarafından tırmandırılan gerilime lütfen prim vermeyin. Bölücü, ayrıştırıcı dil üslup ve tavırlara asla aldanmayın. Terörün Türkiye düşmanlarının ekmeğine yağ sürecek açıklama ve yayınlara karşı lütfen dikkatli olun. Şurada çözüm sürecinde akademisyenler, medya mensupları, sanatçı, sporcu 63 akil insan, Türkiye'yi dolaşıyor. Dikkat edin, onların provoke etmek isteyen bakıyorsunuz 10, 20, 30 kişilik gruplar hep aynı tipler. CHP, MHP, yok bilmem şu, böyle marjinal gruplar bir araya gelmek suretiyle provoke etmenin gayreti içine giriyorlar. Ama ne yazık ki bunların yanında da yazılı ve görsel medya yer alıyor. Sanki halk bunlar gibi düşünüyor. Böyle bir şey söz konusu değil ama bütün o medyadaki tekniği kullanmak suretiyle bu olayları böyle göstermenin gayreti içine giriyorlar. Sıkıntı burada. Fakat şu anda halkın kahir ekseriyeti, büyük teveccüh göstererek, -hamdolsun yaptırdığımız kamuoyu araştırmalarıyla da bunu görüyoruz-, bu çözüm sürecine her şeye rağmen desteğini veriyor. Yalanlar, iftiralar, düzmece senaryolar üzerinden üretilen tahriklere benim milletim gelmiyor ve gelmeyecek. Bu tuzaklara benim milletim düşmeyecek. Demokrasilerde her meselenin müzakere ve çözüm yeri Meclis'tir.

BİZ ONLARI SEVİNDİRMEYECEĞİZ

Dikkat edin sokak değil, Meclis'tir. Meclis'in dışına çıkarılan, sokağa taşınan her mesele Türkiye'nin de demokrasinin de aleyhinedir. 76 milyon vatandaşımın her birinden tekrar tekrar rica ediyorum; bu gerilim tuzağına düşmeyin, tahriklere aldanmayın, soğukkanlılıktan asla taviz vermeyin. Tartışmak, ayrışmak, gerilim hatları oluşturmak dikkat edin teröristleri, saldırganları, Türkiye düşmanlarını sevindirir. Biz onları sevindirmeyeceğiz. Biz bir olacağız, diri olacağız, Allah'ın izniyle her zamankinden çok daha fazla diri olmak suretiyle bu acıları aşacağız. İnşallah Reyhanlı'daki yaraları saracak, Amerika dönüşü ilk işim Hatay ve başta Reyhanlı olmak suretiyle ilçelerin bir kısmını dolaşacağım. Reyhanlı'yı çok daha güçlü şekilde manen, madden inşa edeceğiz. Düşmana inat kenetlenecek, kucaklaşacak, düşmanı değil, dostlarımızı, kardeşlerimizi sevindireceğiz. ''

BAHÇELİ'YE NASIL YÜKLENDİ? AYRINTILAR SONKAKİ SAYFADA

[PAGE]

IMF'ye 23.5 milyar dolar borçla hükümeti devraldıklarını hatırlatan Erdoğan, Bahçeli'nin milliyetçilik anlayışını eleştirdi.

IMF'YE BORÇ BİTTİ

Hazine, Türkiye'nin IMF'e olan 412 milyon dolarlık borcun ödenmesi amacıyla Merkez Bankası'na talimatı verdi, Merkez Bankası IMF'ın değişik hesaplarına bu borcu aktarmaya başladı ve bu aktarma işlemi bugün tamamlandı.

IMF'den ilk borç 1961 yılında yapılan stand-by anlaşması ile Cemal Gürsel hükümeti tarafından alınmıştı. 1961'den bugüne kadar IMF ile 19 stand-by anlaşması yapıldı. Toplamda 56,5 milyar dolarlık borç ilişkisi kuruldu. Türkiye'nin IMF'e olan borcu 2001 krizi sonrasında rekor bir düzeye ulaştı. O günün rakamlarıyla, biz iktidara geldiğimizde, 23,5 milyar dolarla ile biz iktidarı devraldık. O günleri hatırlayın. Her ay IMF heyetleri Türkiye'ye geliyor, heyetin incelemeleri büyük olay oluyordu. İş dünyası, piyasalar, esnaf, çiftçi, hatta sokaktaki vatandaş IMF'den gelecek haberlere, heyetlerin görüşmelerine göre pozisyon belirliyordu.

BİZ MİLLİYETÇİYİZ DİYENLER

O dönemin DSP-MHP-ANAP Hükümeti IMF'den borç alabilmek için ciddi tavizler ve taahhütlerde bulunmak zorunda kalıyordu. 'Biz milliyetçiyiz, biz şöyleyiz, biz milletimizi çok seviyoruz.' Bahçeli, IMF'ye borçlanan kim, siz. IMF'e neyi ödediniz? Siz o dönem içerisinde stand-by anlaşmaları ile olsun, aldığınız talimatlarla olsun 3,5 yıl geçirdiniz. Yanlış yönetimlerin neticesinde bu ülkenin en önemli bankası Ziraat Bankası sürekli görev zararı yazıyordu. Sizden dolayı. Halkbankası çöktü gidiyordu, Vakıfbank ha keza öyle. Bütün bunlarla beraber enflasyon, yüzde 30.

Devletin borçlanma faizini yüzde 63'e ey Bahçeli siz çıkardınız. Yüzde 63 faizle Türkiye borçlanırken, bunun bedelini kim ödüyordu? Benim milletim ödüyordu. Bunu siz milletimize ödettiniz. Kamu borçlanmasına baktığımız zaman milli gelire oranı, yüzde 74. Ey Bahçeli, şu anda yüzde 36. Borçlanmada milli gelire oran şu anda burada ama siz bunu yüzde 74'e kadar çıkardınız. Bütün bunlar olurken devletin borçlanma faizi 6-6,5, buralarda dolaşıyor. Enflasyon ha keza buralarda dolaşıyor. Bütün bunlarla beraber biz şimdi 23,5 milyar doları ödemek suretiyle süreci sonlandırdık ve 19 stand-by anlaşmasını yapanlar artık bugün itibariyle son buldu.

ABD TEMASLARI

Başbakan Erdoğan, grup toplantısından sonra beraberindeki geniş heyetle ABD'nin Başkenti Washington'a hareket edeceğini ve orada resmi temaslarda bulunacağını söyledi.

Perşembe günü ABD Başkanı Obama ile görüşeceğini, ardından birlikte basın toplantısı düzenleyeceklerini kaydeden Erdoğan, öğle saatlerinde ABD Başkan Yardımcısı Biden ve Dışişleri Bakanı Kerry tarafından heyet onuruna verilen yemeğe katılacaklarını söyledi. Erdoğan, aynı günün akşamı Beyaz Saray'da Başkan Obama ile akşam yemeği yiyeceklerini, yemeğe iki tarafın da iki çalışma arkadaşı ile katılacağını belirtti.

Erdoğan, Washington'da Temsilciler Meclisi Başkanı, bir grup işadamı ve Türk toplumu temsilcileri ile de bir araya gelerek görüşmeler yapacaklarını söyledi. Washington temaslarını iki günlük çalışmayla tamamlayacaklarını dile getiren Erdoğan, görüşmelerde, Türkiye-ABD ilişkilerini, Suriye başta olmak üzere tüm bölgedeki ülkeler ile olan ilişkileri ele alacaklarını bildirdi. Erdoğan, "Bunun içinde Irak, Filistin-İsrail ilişkileri, Mısır, Libya gibi konuları görüşeceğimiz ama bunun yanında Türkiye-ABD arasındaki ekonomik ilişkileri görüşme fırsatı bulacağız. Ardından Kaliforniya'da Silikon Vadisi'ni ziyaret edeceğiz. O ziyaretten sonra da orada bulunan Türk ve İslam ülkeleri STK'ları ile toplu görüşme imkanı bulacağız" diye konuştu.

Konuşmasının ardından Başbakan Erdoğan'a, IMF'ye olan borcun bitmesi dolayısıyla çiçek takdim edildi. 

Erdoğan, grup toplantısı sırasında içeri giren Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı Jean-Claude Mignon ile de tokalaştı.