Danıştay’ın 146. kuruluş yıl dönümü töreninde Metin Feyzioğlu, siyasi bir konuşma yapınca kendisine tepki gösteren Başbakan Erdoğan, program...
Abone olDanıştay’ın 146. kuruluş yıl dönümü töreninde Metin Feyzioğlu, siyasi bir konuşma yapınca kendisine tepki gösteren Başbakan Erdoğan, programı terk etti.
’Danıştay’ın 146. Kuruluş Yıldönümü’ ve ’Danıştay ve İdari Yargı Günü’, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, danıştay idari ve yargı mensuplarının katılımıyla Danıştay konferans salonunda gerçekleştirildi. Açış konuşmasını yapan Danıştay Başkanı Güngör, Danıştay’ın, zamanın sınamasından geçmiş, gelenekleri oturmuş, kurum kültürünü geliştirirek, idarenin yargısal denetimini çağdaş standartlara uygun biçimde sürdüren kurum olarak, devletin vazgeçilmez bir yapı taşı olduğunu belirterek, "Danıştayın 146 yıldır varlığını ve etkinliğini sürdürebilmesi, devletimizin ve milletimizin adalete olan inancının en belirgin kanıtıdır" dedi. Danıştay’ın 10’u idri, 4’ü vergi olmak üzere 14 dava dairesi, 1 idari daire ve kurulları ile 2013 yılı içinde toplam 156 bin 375 dosya hakkında karar verdiğini anlatan Güngör, halen Danıştay’da karar bekleyen 190 bin 340 dosyanın olduğunu ifade etti.
Ağır işleyen yargı sistemi nedeniyle toplumda bir duyarlılığın oluştuğunun farkında olduklarını söyleyen Güngör, "Bu durumu aşabilme adına Başkanlığımızca hazırlanan ve idari yargılama usulünde değişiklik öngören kanun teklifinde hızlı ve adil yargılamaya olanak sağlayan önlemler bulunmaktadır. Bu teklif yasamanın gündemindedir. Bu vesileyle belirtmek gerekir ki, yüksek mahkeme olarak karar bağladığımız dosya sayısının çokluğuyla değil, verdiğimiz içtihatların hukuk oluşturma gücüyle anılmayı bekliyoruz ve diliyoruz" diye konuştu.
Hukuk devleti ve yargı denetiminin insan haklarının güvencesi olduğuna dikkati çeken Güngör, hukuk devletinin teminatlarından birisinin de yargı olduğunu ifade etti. Danıştay’ın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını yakından takip ettiğini vurgulayan Güngör, "Bugün idari yargı kararlarında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına daha sıklıkla ve yerinde atıflar yapılmaktadır. İdarenin eylem ve işlemleri karşısında kişilerin temel haklarını korumak idari yargının öncelikli görevidir. İdari yargı sadece mevzuat açısından değil, evrensel hukuk değerleri, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümleri Anayasamızı kapsamında hukuka uygunluk denetimi yapmaktadır. İdari yargı, tarihi birikimiyle idari işlem ve eylemlerin muhataplarının menfaat ve haklarının korunmasında anayasal teminata ve öneme sahip etkili ve erişilebilir bir başvuru yoludur. Bu nedenle idari yargı kararları üzerindeki hukuki değerlendirmeler bu etkinliği ve erişilebilirliği gözetir nitelikte olmalıdır" diye konuştu.
Her türlü içsel ve dışsal etkiden, yönetme ve yönlendirmeden uzak, kendi kurum ve kuralları çerçevesinde, tamamen hukuk devleti ilkesi ve adalet anlayışı içerisinde çalışan, makul sürede adil kararlar verebilen bir yargının herkesin ortak arzusu olduğuna dikkati çeken Güngör, "Bu nedenle bu konuda ilgili herkese çok önemli görevler düşmektedir. Yargının, somut bir olay hakkında, yasalar ve hukuk çerçevesinde karar verme sürecinde, herhangi bir gücün etkisi veya baskısı altında kalmaması, hukuka ve vicdani kanaate göre karar verebilmesini etkileyecek unsurlardan, hukuka güveni sarsacak tutum ve davranışlardan korunması gerekir" dedi.
Güngör, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Yargıçların ve yargı kurumlarının, verdikleri nihai kararların, pozitif hukuk gereğince anayasa ve yasalar çerçevesinde, tüm kişi ve kurumları bağladığını, o karara katılmasalar bile müdahale edemediklerini ve uymak zorunda olduklarını gözeterek, yargı yetkisini daha özenle kullanmaları gereklidir. Diğer taraftan yargı kararlarına ve yargıçlara eleştiri getirilirken, yargı ve yargıçlar idarenin yandaşı ya da idarenin faaliyetlerine sürekli engel çıkaran bir güç gibi değerlendirilmemelidir. Yargı sürecinin sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi için bir taraftan yasama ve yürütme, yasal yetkilerini kuvvetler ayrılığı ilkesine uygun kullanmalı, diğer taraftan da uygunsuz müdahalelerden kendilerini olabildiğince korumalı, bununla da yetinmeyip, iç dünyalarındaki duygu ve düşüncelerin etkisinden uzak kalarak karar verebilmeyi başarmalıdır. Yargıç, hukuka ve adalete önce kendisi inanarak yetkilerini özenli kullanmalı ve özgürlük alanlarını dahaltıcı yorum ve kıyaslamalardan kaçınmalıdır."
Adil olmanın önemli bir fazilet olduğunu belirten Güngör, "Ancak yargı mensupları için olmazsa olmaz gerekliliktir. Yargı yetkisini kullananlar, adil yargılama yaptığını, tarafsız kaldığını ve herkesin güvencesi olduğunu topluma hissettirmekle yükümlüdür" dedi.
"KARARLARIMIZI ELEŞTİRİLEMEZ GÖRMÜYORUZ"
Yargının değil, yargı kararlarının bilimsel ve teknik eleştirisine ihtiyaç olduğuna anlatan Güngör, "Yargı mensupları olarak kararlarımızı eleştirilemez görmüyoruz. Kararlarımızın bilimsel eleştirisine açığız, hatta bu hususta bir eksiklik dahi hissediyoruz. Yargı kararları taraf menfaatleri bakışı olmadan, objektif, bilimsel kriterlere göre değerledirildikçe hukukumuzun gelişeceğine samimi olarak inanıyoruz. Ancak yargı kararının eleştirisi ile yargı organının eleştirisi aynı anlam ve sonucu içermemektedir. Kimi zaman bu eliştiriler kararı aşarak yargıyı eleştirmeye dönüşmektedir" şeklinde konuştu.
Yargının saygınlığının zedelenmesinin bir ülke bakından yıkıcı etkilere yol açtığını belirten Güngör, saygınlığı zedenlenmiş bir yargının bulunduğu ülkenin iç barışını sağlamasının, ekonomik ve hukuki istikrarı devam ettirmesinin, giderek yönetilebilir olmasının kesinlikle mümkün olmadığını ifade etti. Güngör, "Hiç şüphesiz ki yargı kararları açık, anlaşılabilir, hukuki temele dayanan ve gerekçeli olmak durumundadır. Kararın zayıf ve belki de taraflı olduğu her durumda, konuyla ilgili akademisyenler ve hukukçular tarafından teşhis edilmesi ve eleştirilmesi mümkün ve gereklidir. Bu vesileyle, konuyla bağlantılı bir hususa da işaret etmek isterim işlem tesisi aşamasında gerekli ve yeterli özeni göstermeyen kimi birimlerin, yargıyı kamu yararına engel oluyormuş gibi göstermeleri kabul edilemez" ifadelerini kullandı.
Toplumun yargıdan beklentisinin adil yargılama ve davaların makul süre içinde karara bağlanması olduğunu söyleyen Güngör, "Hal böyle olunca, toplumun yargıya olan güveninin korunabilmesi, hakkın gerçek sahibine bir an önce teslim edilmesi açısından, yargılamanın makul sürede bitirilmesi son derece önemlidir. Yargı mensupları olarak bizler, davaların makul sürede bitirilmemesinin, yargıya olan güveni sarstığının ve davayı kazanan tarafın, bu gecikme sebebiyle bazen zarar gördüğünün de farkındayız. Bu duruma acilen çare bulunmasının kaçınılmaz bir zorunluluk olduğunun bilincindeyiz" diye konuştu.
"DANIŞTAY’IN, İDARİ GÖREVLERİ HER GEÇEN GÜN BİRAZ DAHA ERİYOR"
Danıştay’ın, idari görevlerinin her geçen gün biraz daha eridiğini anlatan Güngör, istatistiklerin bu gerçeği ortaya koyduğunu ifade etti. Güngör, "Danıştay’ın görüşünü alma yolu tercih edilirse, kamu yararına yönelik işlemlerde ortak akıl süzgecinden geçmiş, isabetli değerledirmeler yapılabilir. Hatta teknik hatalardan arınmış bir idari düzenleme ya da kanun tasarısı hazırlanması gibi faydalar sağlanabilir" dedi.
Güngör, konuşmasında şunları kaydetti: "Danıştayın yeni bina ve teknik ihtiyaçlarının karşılanmış olmasından ötürü yaşadığımız memnuniyete değinerek sözlerimiz tamamlamak isterim. Yer sıkıntısı çekilen, güvenlik zaafiyeti yaşamış, menfur bir saldırıyaa maruz kaldığımız binadan çıkarak, yeni, moderm ve geniş bir binaya kavuşmuş olmanın ferahlığını yaşamaktayız. Kurumumuza sağlanan bu imkanlarla daha verimli çalışmaya devam ediyoruz."
"DANIŞTAY’IN, SON DÖNEM KARARLARINDA, BAROLARIN VE TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ’NİN KANUNUN ANILAN MADDELERİNDEN KAYNAKLANAN DAVA AÇMA YETKİSİ SINIRLANMAYA BAŞLANDI"
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Feyzioğlu, Danıştay’ın son dönem kararlarında, baroların ve Türkiye Barolar Birliği’nin kanunun anılan maddelerinden kaynaklanan dava açma yetkisinin sınırlanmaya başlandığını belirterek, "Bu, avukatlık mesleğinin ve baroların tarihsel gelişimini, hukukun üstünlüğünün ve demokrasinin sağlanmasındaki vazgeçilmez rolünü görmezden gelmek, yurttaşı ve özellikle yurttaşların çevre hakkını savunmasız bırakmaktır" dedi.
30 Mart yerel seçimlerini hatırlatan Feyzioğlu, "Açıkça ifade etmek gerekirse, siyasetin dilinin keskinleştiği, buna bağlı olarak toplumda kutuplaşmaların arttığı bir süreç yaşadık. Artık yaraları sarma zamanıdır. Toplumun yeni gerginliklere tahammülü yoktur. Derslerimizi almalı ve yola devam etmeliyiz" diye konuştu.
Devlet içindeki olası gayrimeşru yapılanmalarla mücadele edilmesi ve yolsuzluk iddialarının derinliğine araştırılması gerektiğine işaret eden Feyzioğlu, bunun için tarafsız, bağımsız ve adil yargılama yapabilen, güvenilir bir yargıya ihtiyaç olduğunu ifade etti. Feyzioğlu, gayrimeşru yapılanmalarla mücadele refleksinin, Anayasa’ya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı düzenlemelerin yapılmasına sebebiyet vermemesi gerektiğini dile getirdi.
Feyzioğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Devlet içinde ve özellikle yargı ile emniyet teşkilatında bulunduğu iddia edilen gayrimeşru yapılanmalara ilişkin inceleme yapmak, durum tespitlerinde bulunmak ve çözümler geliştirmek üzere yasama organının meclis araştırması başlatmasını öneriyoruz. Böyle bir meclis araştırmasında herkes tabiri caizse eteğindeki taşları dökebilecek ve pek çok konu açıklığa kavuşabilecektir. Türkiye Barolar Birliği olarak, kesin hükümle neticelenmiş balyoz davasını özellikle sahte deliller açısından inceleyen raporumuzu hazırladığımızı ve yakında hem kamuoyuyla paylaşacağımızı hem de önerdiğimiz gibi meclis araştırması komisyonu kurulacak olur ise, bu komisyona da takdim edeceğimizi bilgilerinize sunuyorum."
BAŞBAKAN ERDOĞAN’DAN FEYZİOĞLU’NA TEPKİ
Başbakan Erdoğan, Türkiye Barolar Metin Feyzioğlu’na konuşmasını uzun sürmesi ve siyasi bir konuşma yaptığı gerekçesiyle, "Böyle bir edepsizlik olmaz. Van’da yapılan haberin var mı, edepsizlik yapıyorsun. Tamamen siyasi konuşma yapıyor. Böyle bir şey olabilir mi. Van’la ilgili baştan aşağı konuşmaların yalan Haksızlık. 25 dakika başkan konuşuyor, 1 saat sen konuşuyorsun" diyerek tepki gösterdi.
Feyzioğlu ise Erdoğan’a, "Kimseye edepsizlik yapıyor’ demeyin. Kendime yakıştırmam Sayın Başbakanım" karşılığını verdi.
Törene ilk gelen isim Başbakan Erdoğan oldu. Kılıçdaroğlu, salona girişinde Başbakan Erdoğan ile tokalaşarak kendisi için ayrılan yere oturdu. Ardından Genelkurmay Başkanı Özel geldi. Törene en son gelen isim Cumhurbaşkanı Gül oldu. Tören, İstiklal Marşı’nın okunması ve saygı duruşunun ardından, Danıştay Başkanı Zerrin Güngör’ün açış konuşmasıyla başladı.
TÖREN PROGRAMI TAMAMLAMADAN BİTİRİLDİ
Cumhurbaşkanı Gül’ün, 10 Mayıs 2013 ile 10 Mayıs 2014 tarihleri arasında Danıştay’dan emekli olan yargı mensuplarına plaket takdim edeceği bildirilmişti, ancak Başbakan Erdoğan ile Feyzioğlu arasında yaşanan gerginlik nedeniyle tören yarıda kesilmek durumunda kaldı.
(İHA)