AK Partili 10 milletvekilini yayınladıkları deklarasyon nedeniyle, grup toplantısında eleştiren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yılbaşında erken seçime gidiyor.
Abone olGeçtiğimiz seçimlerde barajın altında kalarak Meclis'e giremeyen partileri sevindirecek olan haber, hükümete yakınlığıyla bilinen Yeni Şafak yazarı Taha Kıvanç imzalı... Kıvanç'ın bir dostunun izlenimlerine dayandırdığı yazısına göre, deklarasyoncu milletvekillerinin arkasında bazı bakanlarda var... İşte Kıvanç'ın yazısı... Hareketin fazlası... Başbakan Tayyip Erdoğan’ın her geçen gün biraz daha ortaya çıkan bir özelliği var: Kızınca kızgınlığını içinde tutmuyor, derhal muhatabına yansıtıyor. Sadece ikili görüşmelerde veya dost sohbetlerinde değil, kızdığı konu bütün partiyi ilgilendiriyorsa Ak Parti Grubu’nda, herkesin duymasını istiyorsa daha geniş topluluklar önünde dillendiriyor rahatsızlığını... Bu hafta grupta yaptığı konuşmayı izleyen bir gözlemci dostum, başbakanın kızgınlığının boyutlarını fark edince, “Önümüzde erken seçim var” dedi bana... Çoğunu kendi elleriyle listelere yazdığı milletvekili arkadaşlarından memnun aslında Başbakan Erdoğan; ancak kafasında epey tilki dolaştığı ve birkaç hamle sonrasını görme alışkanlığı edindiği için gelişmelerden rahatsız. İktidarını sakatlama çabaları kulağına geldikçe buna tepki verme ihtiyacı hissediyor. Tepki vermediğinde esas, müzakere tarihi alınır alınmaz seçime gitme planı yaptığını düşünmeye başlarım... ‘Truva atı’ yazısını yazmış biri olarak Tayyip Bey’in rahatsızlığını çok iyi anlıyorum elbette. YÖK Yasası üzerine kopan fırtınadan hareketle yazdığım o yazıda, “Birileri bu iktidarın sonunu getirmek için ayağının sürçmesini bekliyor” tezini işlemiştim. Tezi gündeme getirme sebebim de, son seçimde Meclis dışı kalmış bir parti genel başkanının, “Ak Parti hükümetinin sonu geldi; aralık ayında Avrupa Birliği (AB) defteri kapandığında AKP'nin de defteri Türkiye'de dürülecek” sözüydü. Şöyle demiştim yazıda: “Bir iktidarın sonunu Meclis'te temsil yetkisi bile bulunmayan bir başka siyasî parti nasıl getirir? Hiçbir siyasî partinin bir iktidarı Meclis dışından bitirmeye gücü yetmez. Doğrudan hücumlarla alınabilecek sonuç değil bu. Bir iktidar, hele bütün geleceğini tek bir gündem maddesine (AB) bağlamış bir iktidarsa, o hedef yerine gelmediğinde bayağı sarsıntı geçirir; iktidarda ve siyasî hayatta sonunu getirecek gelişmelerle karşılaşabilir; ancak bunu tek bir parti yapamaz...” Başbakanı son kızdıran olay, dört eski DEP milletvekilinin Yargıtay tarafından tahliye edilmesi sonrası boy veren ‘isyan’ manzarası. 10 milletvekili, Leyla Zana ve arkadaşlarını ‘başbakanvekili’ sıfatıyla kabul eden Abdullah Gül’ü suçlayan bir deklarasyon yayınladı. Tayyip Erdoğan’ın, grup kürsüsünden, “Kimse benden daha milliyetçi olamaz” deme ihtiyacı hissettiği bir söylemle hem de... Ak Parti yönetimi, deklarasyonun altında 10 imza olmasına rağmen, bir ‘kalkışma’ olarak gördükleri hareketlenmenin daha kalabalık bir oluşumu zorladığının farkında. İmzacılar içerisinde bir TBMM başkanvekili ile bir komisyon başkanının bulunması yönetimdekileri hayli şaşırtmış durumda. İmzalarını koymasalar bile hareketlenmenin başını bazı bakanların çektiğine dair duyumlara yönetimin ilk tepkisi inanmamazlık olmuş... Doğrusu inanmakta ben de zorlandım. Ancak, bu tür hareketlenmelerde hep olduğu gibi, iki taraflı oynayanlar bilgilendirme görevini de aksatmadan yerine getiriyorlar. Hangi sendika binasında ne sıklıkla toplanıldığından toplantılara katılan akademisyenlerin ad ve unvanlarına kadar bilgiler, daha toplantı bitmeden, işitmesi gerekenlere iletiliyor. Şöyle bir göz attığım imzaları iyice incelediğimde, Tayyip Erdoğan’ın, “Aday olabilmek için kırk aracı koyanlar şimdi isyanları oynuyorlar” söyleminin sebebini daha iyi anladım... Hareketlenenlerin taktiği eski: Kralı değil en güvendiği kişiyi hedef seçmek... Satrançta da öyledir, veziri kolayca aldığında “Şah-mat” çekmek çocuk işidir. Ancak hedef seçilen kişinin Abdullah Gül olması hareketlenenler açısından bir talihsizlik; çünkü Ak Parti Grubu içerisinde DEP çizgisinde olmakla suçlandığında üzerinde kalacak en son kişi dışişleri bakanı. Nitekim deklarasyonu Ak Parti lideri dışında kimse ciddiye almadı; onunki de partisinin geleceği adına ‘ciddiye almak’... Kıbrıs’la başlamıştı hareketlenme. En iyi bildiği varsayılan coğrafyada meydana gelen gelişmeleri bile öngörmekte çuvallamasıyla tanınan bir akademisyen, hareketli gruba, “Kıbrıs’ı satıyorlar” ile başlayıp “Rumların karşı çıktığına aldanmayın, oyun oynuyorlar, göreceksiniz, referandumda ‘Evet’ diyecekler” demeye kadar varan bir dizi yâveyi kabul ettirmişti. Onun dediği olsaydı, esas deklarasyon Kıbrıs referandumu ertesi yayınlanacaktı. “İmzaları yok, ama bazı bakanlar hareketlenmenin içinde” bilgisini edinince meraklandım elbette. Bu bilgiyi verenler, “Kim o bakanlar?” sorum karşısında susmayı tercih ettiler. Birden fazla olduğu belli de, kaç bakan son gelişmenin içinde, öğrenemedim. Kimilerine göre, bakanlar ve koltuk sahibi olanlar, hiç değilse bazıları, konumlarını korumak için hareketlenmiş görünüyorlar. Geçmişte, bazı başbakanlar için, bu yöntem işe yaramıştı. Ben Tayyip Erdoğan’ın üzerinde ters etki yapacağına inanıyorum bu taktiğin. Meclis tatil sonrası toplandığında pek çok makam için seçim yapılması gerekecek; arada hükümette revizyon da söz konusu olabilir. Bakalım, imzacılarla onların arkasında yer aldıklarına inananlardan makam-mevki sahipleri yerlerini koruyabilecekler mi? Gözlemci dostum, Tayyip Bey’in söylemine bakıp, “Yılbaşı sonrası erken seçimi bile ihtimal dışı sayma” ihtarını tekrarladı.