Başbakan Erdoğan'ın başdanışmanlarından Doç. Dr. Ertan Aydın, Project Syndicate için Erdoğan'ı konu alan bir makale yazdı.
Abone olBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın başdanışmanı Ertan Aydın, Türkiye'de Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı döneminde gerçekleştirilen kademeli, uzlaşmalı ancak ısrarlı reformların oluşturduğu modelin Arap dünyasındaki çatışmaları ve kutuplaşmayı sonlandırmanın yolu olduğunu savundu.
Yazıda ayrıca reformalara karşı eleştirileri Başbakan Erdoğan'ın ustalıkla idare ettiği tespiti de yapıldı.
Aynı zamanda bir siyaset bilimci ve sosyolog olan Doç. Dr. Aydın, Project Syndicate için kaleme aldığı "Turkey's Gradual Revolution" (Türkiye'nin Kademeli Devrimi) başlıklı makalesinde, Erdoğan'ın tepeden inme projeleri dayatan radikal devrimci bir tarz yerine daha mutedil, ihtiyatlı ve kademeli bir reform siyaseti izlediğini vurgulayan Aydın, MİT, TSK, Dışişleri, Danıştay, Yargıtay gibi kurumlardaki dönüşümlerin kurumların haysiyetini rencide etmeden, başını gözünü yarmadan gerçekleştirildiğini belirtti.
Aydın ayrıca Erdoğan'ın tüm bu kurumların dönüşümünü gerçekleştirirken kendi muhafazakar tabanını rövanşist bir hınç siyasetinden uzak tutarak, örneğin kamuda başörtüsü serbestisi için 10 yıl beklemeye razı ettiğini vurguladı. Bu tarz bir ihtiyatlı reformizmin tam olarak başta Arap dünyası olmak üzere tüm Müslüman dünyanın ihtiyaç duyduğu dönüşüm stili olduğunu belirten Aydın ayrıca bu dönüşümlerin çok partili demokrasi kural ve oyunlarının dışına çıkmadan yapılmasının da ayrı bir başarı olduğuna dikkat çekti.
USTALIKLA İDARE ETTİ
Aydın, "Demokratik reformlar paketi açıklandığında, aşırı milliyetçi gruplar Erdoğan'ı Atatürk'ün kurduğu cumhuriyetin değerlerine ihanet etmekle suçlarken, Kürt milliyetçiler paketi yetersiz görerek tepkilerini dile getirdiler. Bu kutuplaşmış tepki yeni değil. Erdoğan, iktidarı boyunca önde gelen üç laik muhalefet partisi tarafından çok fazla reform yapmakla, Türkiye'deki azınlıklar ve sivil toplum kuruluşları tarafından ise çok az reform yapmakla suçlandı" derken, Erdoğan'ın bu zorlu siyasi tabloyu "tavizler vererek uzlaşma sağlamayı amaçlayan tedbirli bir reform yaklaşımıyla" ustalıkla idare ettiğini belirtti.
Böylece, Erdoğan kademeli ancak ısrarlı çabaları muhafazakar destekçilerini ilerici değişimleri desteklemeye ikna etti. Gerçekten de cumhuriyet rejiminin müsadere ettiği gayri Müslimlere ait vakıfların mallarının iadesini destekleyen Erdoğan'ın (Batı medyasında çoğunlukla "İslamcı" diye nitelendirilen) destekçileri oldu".
DİĞER ÜLKELERE DE UYGULANABİLİR
Aydın bunun yanı sıra Erdoğan ve müttefiklerinin Yahudilere, Hıristiyanlara, Alevilere ve Kürtlere yönelik nefret suçlarına verilen cezaların artırılmasına destek verdiğini de hatırlatarak, "Müslüman olmayan azınlıklara yönelik kötü muamele Ortadoğu'nun genelindeki Müslüman partiler hakkında ortak bir eleştiri noktasıyken, Türkiye'nin sessiz devrimi, Erdoğan'ın halkın dini değerleriyle değişim ihtiyacını bir araya getiren taktiklerinin ilerici reformları desteklemek amacıyla diğer ülkelere de uygulanabileceğine işaret ediyor" dedi.
"Her demokraside böyle taktiklere ihtiyaç vardır" diyen ve ABD Başkanı Barack Obama'nın sağlık yasasını kabul ettirmek için ortaya koyduğu uzlaşı arayışını hatırlatan Aydın, iş Arap dünyasına geldiğinde Batılı gözlemcilerin devrim beklediğini her şeyin çarçabuk olması gerektiği imasında bulunduğunu savundu. Aydın, "Eğer bir ülkenin siyasi sistemi böyle bir dönüşüme hazır değilse yabancı güçler bu ülkeyi güç kullanarak demokratikleştirmeyi bile düşünebiliyor" diye yazdı.
Buna örnek olarak Arap Baharı'nın ardından doğan Mısır ve Tunus'la ilgili beklentileri gösteren Aydın, "Türkiye'nin Erdoğan iktidarı altında demokratikleşmesi daha az heyecanlı ve devrimci bir yolda ilerledi zira çok partili seçim sisteminin, anayasal denetimlerin ve kamuoyunun kısıtlamalarına maruz kaldı. Buna rağmen 10 yıl içinde Türkiye'nin demokrasisindeki gelişmeler hükümetin ayrılıkçı Kürt gruplarla uzun bir süredir devam eden kanlı çatışmasını sona erdirmeye yardımcı oldu" ifadelerini kullandı.
ÇEKİNGENLİK GİBİ GÖRÜNEBİLİR AMA...
Aydın, Erdoğan'ın kurumları başlarındaki yöneticileri zayıflatmadan reformize etmeye; bürokratları, muhalefet liderlerini ve genel kamuoyunu reformlara destek vermeye ikna etmeye çalıştığını belirten Aydın, "Bu yaklaşım tedbirli muhafazakar çekingenliği gibi görünebilir ancak hükümetin aldığı önlemlerin uzun vadede başarısını mümkün kıldı" ifadelerini kullandı.
Aydın şöyle devam etti:
"1980'lerde, Erdoğan hükümetinin son 10 yılda hayata geçirdiği reformların bazılarını önerdiği için bile tutuklanabilirdi. Elbette, eski Kemalist elitler üniter ve seküler cumhuriyetçi geleneğe sarılırken, Kürt milliyetçiler de Türk ulusal kimliğinin tüm ifadelerini siyasi kültürden silmeye çalışırken, reformlar sert eleştirilerin hedefi, her zaman da öyle olacak. Öyle bile olsa son anketler Türkiye'de seçmenin yüzde 50'sinden fazlasının Erdoğan'ın kademeli ancak fazlasıyla tartışmalı reformlarını destekliyor."
ÇOK DAHA ETKİLİ BİR SEÇENEK
Erdoğan'ın siyasi tarzının "hem Soğuk Savaş döneminin ideolojik çatışmalarını hem de maksimalist sosyal dönüşümün İslamcı vizyonlarını" reddettiğini de vurgulayan Aydın, "Etnik ve mezhepsel çatlakların ve çatışan siyasi projelerin pençesindeki bir bölgede, Erdoğan'ın demokratik reform tarzı daha az radikal ama nihayetinde çok daha etkili bir seçenek sunuyor. Arap dünyası kendi kutuplaşmalarını ve çatışmalarını iyileştirmek istiyorsa belki de ihtiyaç duyduğu böylesi tedbirli ve kademeli reformculuktur" dedi.