Erdoğan dünya sahnesinde
Her an çıkabilecek olası Türkiye/Suriye savaşını sadece bizler değil tüm dünya da gözünü açmış izliyor.
Her an çıkabilecek olası Türkiye/Suriye savaşını sadece bizler değil tüm dünya da gözünü açmış izliyor. Türkiye ve Suriye sahnede. Ardından, Rusya, İran ve Irak. ’’Bu ülkeler Suriye’nin yanında yer alırsa nice olur Türkiye’nin hali?’’ diye cemkiriyoruz.
Türkiye bir çıkmazda ve çıkabilecek olası bir savaşa dair mantıklı ve rasyonel bir tahlil yapmak şu günlerde imkansız gibi görünüyor.
Suriye’nin Türk uçağını düşürmesinden sonra tüm dünya gözünü Türkiye’ye dikti. Türkiye’nin nasıl bir misillemede bulunacağına dair sorular sormaya başladı. Yabancı köşe yazarlarından bazıları, Türkiye’yi aciz olmakla suçlarken, bazısı Türkiye’nin konuşmakla vakit geçirdiğini, bazısı da Erdoğan’ın sabrının bir sınırı olduğundan bahsediyor.
Durum şu ki: İçeride, iktidarın savaş gönüllüsü olduğu ve ülkenin bir felakete sürüklendiği düşünülürken dış basında olaylar farklı cereyan ediyor.
Ülkemizde gazeteciler, bilirkişiler, köşe yazarları, Uludere ve Akçakale olaylarının belirsizlikleri gibi, şu an bu savaş senaryosunda da belirsizlikler hakim olduğunu bu noktada hiçbir rasyonel tahlilin yapılamadığını açıklıyorlar.
Aynı şekilde, yabancı basın organlarındaki köşe yazarları da, Türkiye uçağının düşürülmesi ile ilgili havada kalan soruların cevaplarını arıyorlar.
Ve merak ediliyor;
Türkiye etkin bir şeyler yapacak mı, yoksa savaş ilan etmeden Esed iktidarının yıkılışını hızlandırmak için çalışmalarına devam mı edecek?
Gelelim bugüne!
Dünyanın, ’’Türkiye bakalım nasıl bir misilleme yapacak?’’ diye seyre durduğu şu zamanlarda, Moskova-Şam seferini yapan yolcu uçağının Esenboğa Havalimanı’na indirilmesi sonrası gözler Suriye’ye çevrildi.
Suriye’den yapılan Bakanlık açıklamasında; uçağın durdurulmasının, ’’teröristleri barındıran ve Suriye topraklarını bombalayan Erdoğan hükümetinin düşmanca politikalarının bir başka işareti olduğu’’ belirtilmiş.
Farkındaysanız, ’’Erdoğan hükümeti’’ deniliyor.
Yani Esed, Türk halkının savaş istemediğini, Erdoğan hükümetinin düşmanca politikası olduğunu düşünüyor.
Diğer taraftan uçağın indirilişi, yolcuların sekiz saat bekletilmesi ve yine uçakta neler olduğuna dair bir belirsizlik hakimken, dış basın da mutlaka uçakta neler olduğuna dair kesin ve net bilgiler öğrenmek isteyecektir.
Evet, Erdoğan dünya sahnesinde.
Tüm dünya şu an bir tenis maçı izler gibi Türkiye ve Suriye’nin yani; Erdoğan ve Esed’in karşılıklı maçlarını izlemekle meşgul.
Erdoğan hükümetinin savaş sevdasında olduğunu asla düşünmüyorum. Bir askerin dahi öldürülmesi ülkeler arası gerginliğe yol açarken, biz hala ’’savaşacak mıyız, savaşmayacak mıyız?’’ tekerlemesindeyiz. Erdoğan sadece, dış politikada yanlış manevralarının sonucunu yaşıyor şu an. Dış politikada çelişkiler ve belirsizlikler yaşanması tesadüf değil.
Ve uluslararası politikalarda vicdan rol oynamaz. Erdoğan’ı ve Erdoğan hükümetini eleştirenler, onun yerinde olsalardı farklı davranmayacaklardı. Aynı hatalar yine yaşanacaktı.
Türk halkı savaş istemiyor. Çeşitli çıkar oyunlarını saymazsak dünya da, çıkabilecek bu savaşın çıkmasını asla istemiyor.Olası çıkabilecek bir savaşta Türk ordusunun zaten Suriye’yi yerle bir edeceği öngörülüyor.
Bakalım bu belirsizlikte Erdoğan nasıl adımlar atacak? Önümüzdeki günler nelere gebe? Erdoğan, bu krizi ya çok iyi yönetecek istediği liderliği yakalayacak, ya da, ya da…Halkın yükselen sesi vuku bulup, ülkeyi felakete sürükleyecek, göreceğiz…
Esed’in ki hayatta kalma mücadelesi. Belli ki kanının son damlasına kadar savaşmayı göze aldı.
Ülkenin pek çok bölgesinde hakimiyetini çoktan kaybetmiş olan Esed, kendini başarılı görüyor. İşte bu haliyle onu Kaddafi’ye benzetenler, sonunun da onun gibi olacağını düşünüyorlar.
Uluslararası sahnede bu büyük aktörlerin daha az taktiğe dayalı, daha etkili davranışlar sergileyerek, her gün akmaya devam eden kanı durdurması, sanırım tüm insanlığın arzusu.