BIST 9.869
DOLAR 35,07
EURO 36,57
ALTIN 2.950,40
HABER /  MEDYA

Erdoğan cemaat savaşını kazanabilir mi?

Ruşen Çakır'a göre bu savaşın kazananı yok hem de Erdoğan'ın bu durumu lehine çevirmesi daha zor.

Abone ol

Başbakan Erdoğan'a yapılan eleştiri ve saldırılar Erdoğan'ın işine mi yarıyor? Bu güne kadar olayları kendi lehine çevirmişse de artık bu sorunun cevabı Vatan si yazarı Ruşen Çakır'a göre artık olumsuz.

Ruşen Çakır bu soruları masaya yatırdı: Peki bu yaklaşım hâlâ geçerli olabilir mi? Her eleştiri ve saldırı yine Erdoğan’ın işine mi yarıyor? Bazılarının iddia ettiği gibi Gezi direnişi Erdoğan’a yönelik desteği sahiden artırdı mı? Daha önemlisi, son günlerdeki rüşvet/yolsuzluk iddiaları ve buna bağlı olarak Fethullah Gülen cemaatiyle süren savaşa rağmen, AKP (ve dolayısıyla Erdoğan) önümüzdeki yerel seçimlerden de yara almadan mı çıkacak?

HER GÜN BALKONDAN KONUŞSA BİLE...

Sanmıyorum. Böyle düşünmemin birçok sebebi var. Sıralamaya çalışayım. Önce Gezi üzerine iki nokta:

1) Gezi direnişi, Erdoğan’ın muhafazakâr camiadaki gücünü artırmış olabilir ama bu olayın belki de ilk kez AKP iktidarının sanıldığı kadar güçlü olmadığını ortaya çıkardığını unutmayalım.

2) Gezi’nin orta ve uzun vadede Erdoğan’a indirdiği en büyük darbe, kentli orta sınıfın önemli bir bölümüyle, Alevilerle ve solcularla, yani “diğer yüzde 50“in ciddi bir kısmıyla son bağlarının da iyice kopmasına yol açmasıdır. Artık Erdoğan her gün “balkondan” konuşsa bile bu kesimlerin ilgisini çekme ihtimali iyice azaldı.

BU KEZ CEHAPE ZİHNİYETİ DEĞİL

Rüşvet/yolsuzluk soruşturmaları ve buna bağlı olarak tırmanan cemaat-hükümet çatışmasına bakacak olursak:

1) Erdoğan ve partisiyle hükümeti daha önce de yolsuzluk suçlamalarına maruz kalmıştı. Bu suçlamaların öznesi hep “öteki”, yani (eski) sistem ve onun uzantısı olan medya, Kemalistler, ulusalcılar, “CeHaPe zihniyeti” vb. idi. Ama bu sefer durum farklı: Suçlama kampanyasını aynı toplumsal ve manevi iklimden bir yapı, yani Gülen cemaati yürütüyor.

2) Bu soruşturmaları yürüten (ve kısa sürede hemen hepsi tasfiye edilen) bürokratların çoğu AKP’ye oy veren kesimlerin, Ergenekon vb. soruşturmalardaki rolleri nedeniyle göklere çıkarılan isimler.

3) Hükümetin bütün engelleme çabalarına rağmen cemaat, rüşvet/yolsuzluk iddialarını sosyal medya üzerinden sistemli bir şekilde kamuoyuna iletiyor. Malzemenin çoğunu oluşturan, soruşturma kapsamında mahkeme kararıyla kaydedilen telefon görüşmeleri ve onların tapeleri doğrudan Başbakan’ı, birinci dereceden aile fertlerini ve kendisine çok yakın isimleri hedef alıyor.

4) Rüşvet/yolsuzluk soruşturmasıyla doğrudan ilişkisi olmamakla birlikte, hükümetin medyaya doğrudan müdahale ettiğini açık bir şekilde gösteren telefon kayıtları da bir tür bonus.

KAZANANI OLMAYAN SAVAŞ

Erdoğan ve destekçileri, soruşturmalardaki iddialara cevap vermek yerine cemaati şeytanileştirmeye, yani ötekileştirmeye çalışıyorlar. 

Benzer bir şekilde Gülen cemaati de, Erdoğan ve AKP hükümetine yönelik suçlamalarını meşrulaştırmak için bunların İslami çizgiden uzaklaşmış olduklarını, örneğin dünkü Zaman Gazetesi’nde ileri sürüldüğü gibi, “Neo-Kemalistler”e dönüştüklerini kanıtlamaya çalışıyorlar. 

Lakin her iki odağın birbirini “tekfir” çabasının kısa vadede sonuç vermesi mümkün gözükmüyor. Bu da “kazananı olmayan savaş“ tezinin bir kez daha doğrulanması anlamına geliyor.