BIST 9.227
DOLAR 34,36
EURO 36,51
ALTIN 2.872,78
HABER /  GÜNCEL

Erdoğan Arınç ve Babacan TİB fezlekesinde!

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilen 'Devlet büyüklerinin telefonlarının usulsüz dinlendiği iddialarına ilişkin düzenlenen fezleke'de Cumhurbaşkanı Erdoğan müşteki, Arınç ve Babacan ise mağdur olarak yer aldı.

Abone ol

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilen 'Devlet görevlilerinin kriptolu ve normal telefonlarının usulsüz dinlendiği iddialarına ilişkin düzenlenen TİB fezlekesi'nde müşteki olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin yer aldı. Başbakan Yardımcıları Bülent Arınç ve Ali Babacan fezlekede mağdur olarak yer buldu.

Gölbaşı Cumhuriyet Başsavcılığının, devlet büyüklerinin kriptolu ve normal telefonlarının usulsüz dinlendiği iddialarına ilişkin, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) ve Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) görevlisi 28 kişi hakkında yürüttüğü soruşturmaya ilişkin fezleke Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildi. Fezlekede, "müştekiler" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin olarak gösterildi.

İŞTE SUÇLAMALAR

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Başbakan Yardımcıları Bülent Arınç ve Ali Babacan, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, eski bakanlar Erdoğan Bayraktar, Binali Yıldırım, Recep Akdağ, Zafer Çağlayan, Efkan Ala ve İdris Naim Şahin, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın da arasında bulunduğu bazı kişilerin "mağdur" olarak yer aldığı fezlekede, şüphelilere "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak", "yönetmek ve üye olmak", "haberleşmenin gizliliğini ihlal", "devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak" ile "siyasal ve askeri casusluk" suçlamaları yöneltildi.

FEZLEKEDE NELER YER ALDI?

Fezlekede, kriptolu telefonların yazılımını yapan ve IMEI numaralarını bilen şüphelilerin, "kamuoyunda 17-25 Aralık olayları olarak bilinen, 17-25 Aralık 2013'ten önce ve yine Mart 2014'te yapılan mahalli seçimler öncesinde, devletin güvenliği veya iç ve dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken bilgileri temin ederek, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin görevini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek maksadıyla devletin idari, askeri ve yargı teşkilatında görev yapan üst düzey yöneticilerin konuşmalarını hukuka aykırı olarak kayda alıp, daha sonra montajlamak suretiyle görsel ve internet medyasında yayımlamak için örgüt kurdukları" ifade edildi.

"SUÇLARIN HİYERARŞİK BİR ÖRGÜT YAPISI OLMADAN İŞLENMESİNİN MÜMKÜN OLMAYACAĞI ANLAŞILMIŞTIR"

"Örgütün liderinin şüphelilerden eski TİB Başkan Vekili Osman Nihat Şen, yöneticilerinin ise İlhan Elieyioğlu, Adil Biçer, Barış Yaslan, Bülent Kocagürbüz, Ferhat Saraç ve Hasan Palaz olduğu" savunulan fezlekede, diğer şüphelilerin ise örgüt üyesi olduğu kaydedildi. Fezlekede, "Böylece, bütün şüphelilerin hiyerarşik bir yapı içinde eylem ve fikir birliği halinde hareket etmeye karar vererek, terör örgütü kurdukları, söz konusu suçların hiyerarşik bir örgüt yapısı olmadan, bireysel olarak işlenmesinin mümkün olmayacağı anlaşılmıştır" denildi.

"DEVLET OTORİTESİNİ ZAAFA UĞRATMAK..."

Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki örgütlerin silahlı olması zorunluluğunun aranmadığı ifade edilen fezlekede, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin bir kararında, "Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek amacıyla kurulmuş silahsız terör örgütü niteliğindeki Hizbut Tahrir örgütüne üye olmak suçundan" bir sanığın cezalandırılmasına karar verdiği nakledildi ve "Böylelikle, terör örgütünün silahsız da olabileceği anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, telefonların dinlenilmesi, kayda alınması ve montajlanarak kullanılması baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit anlamına gelmektedir" değerlendirmesinde bulunuldu.

"HÜKÜMET ÜZERİNDE BASKI KURARAK..."

"Cebir" kavramının ise manevi cebri de kapsadığı kaydedilen fezlekede, devletin üst düzey yetkilileri ile hükümet üyelerini dinlemek suretiyle devletin güvenliği, iç ve dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken bilgilerin elde edilmesi, açıklanması veya bu kayıtların montajlanarak kullanılması suretiyle hükümet üzerinde baskı kurarak, görevini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs edildiği için suçun yasal unsurlarının gerçekleştiği öne sürüldü.