Erdoğan ancak böyle devrilir
Ben şu Çapul TV'nin konunun uzmanı isimleri anında ekrana çıkarmasına bayılıyorum. Gezi ayaklanması başladığından beri konuk seçimleri müthiş!
Ben şu Çapul TV'nin, konunun uzmanı isimleri anında ekrana
çıkarmasına bayılıyorum. Gezi ayaklanması başladığından beri konuk
seçimleri müthiş!
Mesela Taksim'de çiçek gibi çocuklar TOMA'lar tarafından sulanırken
hemen Kamer Genç'i yayına bağlayıp, "Bu konuda ne
düşünüyorsunuz?" diye sormuşlardı.
Gezi eylemcilerine ince taktikler vermesi için Muharrem İnce'yi
ekrana çıkarmaları da çok ince bir davranıştı!
Yabancı ülkelere darbe yardımı için el açılırken İhsan Eliaçık
ekrandaydı. Beyaz önlük giyinmiş sahte doktorlar Gezi'deki
çapulculara el altından malzeme yardımı yaparken, Zekeriya Beyaz,
"Caizdir" yorumu yapıyordu.
Önceki gece yine muazzam bir seçim yaptılar!
Ayşenur Arslan'ın sunduğu 'Medya Mahallesi' isimli
programın konusu "AK Parti nasıl devrilir?" idi.
Konuk ise Abdullatif Şener'di.
"Abdullatif Şener de kimdi?" demeyin şimdi!
Hani şu 367 garabeti yaşandığı günlerde darbe söylentisi üzerine
pılısını pırtısını toplayıp kaçan adamdan bahsediyorum.
Hani şu parti kurup Meclis'e girme hayali kuran.. Sonra kendi
köyünden topu topu 10 oy çıkınca kurduğu partisinin esamesi
okunmayan zatı muhterem...
Devrilen adamdan, devirme taktikleri aldılar anlayacağınız!
Bugüne kadar ortaya konulanlarla hükümetin devrilmiş olması
gerektiğini ifade ediyordu Şener. Anlatırken kendini öyle bir
kaptırmıştı ki, "Ben de yıkmak için istifa edip kaçtım, ama
fayda etmedi" dercesine hayıflanıyordu adeta...
Programın konuklarından biri de Uğur Dündar'dı. Programda esen o
beyin fırtınasını kelimelerle anlatmak mümkün değil. Devirme planı
izleyenlerde Cem Yılmaz etkisi bırakıyordu resmen!
İzlerken onların yerine ben utandım!
Biri bir zamanlar yaptığı haberlerle Türkiye'yi titretirdi. Diğeri
devletin para musluğunun başındaydı. Ayşenur Arslan deseniz Kanal D
ve CNN Türk'te kelimelerin kraliçesi ünvanının tek sahibiydi.
Halkın tekmesiyle yuvarlana yuvarlana taaa Çapul TV'ye kadar
düştüler. Orada bile halkın derdini, kederini paylaşmaktansa
hükümeti nasıl devireceklerinin planını yapmakla meşguller.
Alışmışlar işlerine gelmediğinde hükümet devirmeye ya. 70'lik rakı
şişesi devirir gibi iktidar deviriyorlardı. "Bu iktidar
nasıl devrilmez, niye devrilmez" diye zillet içinde kafa
patlatmaları bundan...
Abdullatif Şener beyefendi haklı!
Bugüne kadar ortaya konulanlarla hükümetin şimdiye kadar devrilmiş
olması gerekiyordu normalde.
Sokak iblisleri ülkenin 80 ilini yangın yerine çevirdi. Tek
yaptıkları, dış güçlerin önlerine koyduklarını birer sığırcık
edasıyla tırtıklayan para babaları servetlerini ortaya koydu. Ana
Muhalefet Partisi'nin mensupları bile sokak çeteleriyle birlikte
polisle, askerle savaştı.
PKK geldi olmadı, DHKP-C geldi olmadı.
Dış ülkelerden yardımlar istendi, dünya medyası bile kesintisiz
yayınlar yaptı, yine olmadı.
Sanatçı diye bugüne evlerimize aldığımız provokatörler halkı
galeyana getirdi. Cemaat bile türlü oyunlarla devreye sokulmaya
çalışıldı, ama başaramadılar. Aradıkları Sisi kılıklı bir
Genelkurmay başkanı bulunamayınca çuvalladılar.
Çünkü Menderes'i, Özal'ı, Eşref Bitlis'i, Vali Yazıcıoğlu'nu ve
hatta Muhsin Yazıcıoğlu'nu kirli emellerin sahiplerine içleri kan
ağlayarak kurban veren halk "Dik dur eğilme, Türkiye
seninle" feryadıyla liderine sahip çıktı.
İrtica, kapatma davası, türban, Balyoz, Ergenekon, Sarıkız,
Ayışığı, PKK bombaları birer birer ellerinde patladı. Devirmek
istedikçe AK Parti birer çığ gibi üzerlerine devrildi.
Elbette ki iktidarın yaptığı herşey doğru değildi. Elbette ki
toplumun tüm kesimlerini yaralayan hatalar yapıldı. Zannetmeyin ki
oy verenlerin tamamı koşulsuz şartsız AK Parti'yi
destekliyor.
Olan şey şu...
Bu ülkede kaç yanlışın, kaç doğruyu götüreceğinin kararını artık
halkın ta kendisi hesaplıyor, ona göre sandık başına gidiyor.
Hep söylediğim gibi...
Bu ülkenin en büyük sorunu iktidar değil, muhalefet... Vatan için
neler yapalım diyeceklerine, "Düzeni nasıl yıkar, darbeyi
nasıl gerçekleştiririz?" derdindeler.
Plan, proje yok. Halkı ikna edecek icraat yok. "En iyisi
bu" dedikleri lider, oy vereceği ilçenin adını bilmiyor,
gidip kendine oy dahi veremiyor. İşi gücü yurtdışına gidip yabancı
ülke başkanlarına, "Gelin bizim ülkemizdeki başbakanı
devirelim" diye yardım dilenmek.
Hal böyle olunca, "Cihan isimli at kadar olamadık be. O
devirdi, biz deviremiyoruz" diye dövünüyorlar. Erdoğan'la
değil de, halkın bizzat kendisiyle savaştıklarının farkında bile
değil sefiller.
Öyle bir tükenmişlik sendromu ki...
"Kanal İstanbul projesi, 3 Köprü projesi iptal
edilsin" diyen gezicilerle aynı safta yer aldıklarının
bile farkında değiller.
Allah biliyor ya!
Hani AK Parti devrilse, yapacakları ilk icraat Marmaray başta olmak
üzere bu devasa projeleri iptal etmek olacak!
Ülkeye bakın ki, darbe ve ayaklanma planları artık televizyon
ekranlarında canlı olarak yayınlanıyor.
Dikkatinizi çekerim!
Bu programlar bir "zalim diktatör"ün ülkesinde
yapılıyor. Dikkatinizi çekerim ki, bu diktatör Gezi eylemlerinin
finansörü olduğu net bir şekilde ortada olan Ali Koç'a bile barış
elini uzatıyor.
Yemek için değil ha! Plaket vermek için!
Öyle bir diktatör yani!
Benim bu beyin fırtınasına yakalananlardan biri olan Uğur abiye şu
"zalim diktatör"ü devirmesi için
naçizane bir önerim olacak.
Malumunuz, Uğur abi geçmişte Kemal Kılıçdaroğlu ile AK Partili
Dengir Mir Mehmet Fırat'ı ekrana çıkarmış ve Fırat'ın siyasi
hayatını bitirmişti. Benim önerim şu:
Uğur abiciğim.
Siz de gördünüz ki bu iş sokak eylemleriyle, yakıp yıkmayla
olmayacak. Hele Abdullatif Şener'le hiç olmayacak. Bence Edirne de
yapılan Kırkpınar Güreşleri'ne Erdoğan'ı davet edin. Şöyle yarma
gibi sağlam bir güreşçi tutun. 5 dakikada kündeye getirip
devirmezse, ben de adam değilim!
Ya da...
Halk vakti zamanı geldiğinde Erdoğan'ı terörle değil, darbeyle
değil, hileyle değil, demokratik yollarla devirdiğini dünyaya
duyuracak nasılsa..
Sizi de habersiz bırakmazlar, emin olabilirsiniz!