Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök, gazetecilerin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı benzettikleri lideri beğenmeyince meslektaşlarını yerden yere vurdu
Abone olHürriyet gazetesi yazarı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Arap Baharı" gezisinde başbakanın heyetinde bulunan gazetecilerden bu soruyu sormalarını istedi:
ALLAH YAZDIYSA BOZSUN |
Uçakları tekerlek bile kesemeden tarumar oldu, Nasır hüngür hüngür ağladı. Allahaşkına, şimdi oturup, İsrail'e meydan okuyan Başbakan "Tayyip Erdoğan'ı" bu Arap liderine mi benzetiyorsunuz? Allah yazdıysa bozsun. Aralarındaki tek benzerlik, belki ikisinin de "Halk içinden" gelmiş olmalarıdır. Nasır da Erdoğan gibi yoksul bir mahallede doğmuştur. Babası, İskenderiye'de bir posta memuruydu. |
"Başbakan'ın yanında bulunan gazeteci arkadaşlardan bir ricam var. Sayın Başbakan'a benim adıma bir soru sorabilir misiniz? Sizi Nasır'a benzetiyorlar. Bundan memnun musunuz?"
Hürriyet gazetesi yazarı Özkök, bugün Erdoğan'ın "arap baharı" gezisinine ilişkin bir ayrıntıyı köşesine taşıdı. Gazetecilerin Erdoğan'ı ortadoğu'nun darbeyle iktidara gelen en bilinen diktatörlerinden Cemal Abdülnasır'a benzetmesine tepki gösteren Özkök, "Merak ediyorum; çünkü, benzetmeyi yapanlar, bunu öyle harikulade sunuyorlar ki kim olsa koltukları kabarır, egosu bir daha inmemek üzere şişer. Başbakan'ın bu benzetmeden çok mutlu olacağını tahmin etmiyorum" diye yazdı.
ERDOĞAN NEDEN NASIR'A BENZEMEZ?
Özkök yazısında bu iki ismin neden birbirine hiç benzemediğini madde madde şöyle sıraladı:
ERDOĞAN'A ÖVGÜ DEĞİL HAKARET... |
"İleri demokrasiye" geçtiğini iddia eden Türkiye'nin Başbakanı'nı, övüyormuş gibi, askeri darbeyle işbaşına gelmiş, tek parti anayasası hazırlamış, İsrail karşısında, "halkının hâlâ üzerinden atamadığı" iki askeri hezimete uğramış ve en önemlisi arkasında ekonomik açıdan enkaz bırakmış bir lidere benzetmek bence hakarettir. Erdoğan'ı ille de birine benzetmek istiyorsanız, Türk tarihine bakın. Orada benzetecek çok daha gurur verici örnekler bulabilirsiniz. |
- Bir kere, Nasır, imam hatip lisesinden değil. Normal sivil bir okuldan da değil. Askeri okuldan mezun.
- İktidara serbest seçimlerle gelmemiş. Arkadaşlarıyla birlikte kurduğu "Hür Subaylar Örgütü" aracılığıyla yaptığı kansız bir darbe ile gelmiş. Yani Türkiye'de olsa "Ergenekon'dan içeri atılacak" bir siyasi çizgi.
- Konumunu, bugün AK Parti'nin "Tahrir Meydanı'nda" desteklediği "Müslüman Kardeşler" üzerinde baskı yaparak ve onları sindirerek kuvvetlendirmiş.
- 1956 yılında tek parti esasına dayalı bir anayasa yaparak cumhurbaşkanı olmuş.
- Kendi kişisel otoritesine dayalı bir diktatörlük kurmuş. Bu tarafıyla "Mübarek'ten" hiç de farkı yok.
- 1967'de İsrail gemilerine ve İsrail'e giden bütün gemilere Akabe Körfezi'ni kapattı.
- Şimdi geliyorum, en trajik olaya. 1967 yılında "Altı Gün Savaşı"nda onun yönetimindeki Mısır, tarihinin en büyük askeri hezimetine uğradı.