BIST 10.025
DOLAR 35,20
EURO 36,73
ALTIN 2.965,92
HABER /  POLİTİKA

Erdoğan alışkanlıklarını sürdürürse...

ABD'nin önde gelen ekonomi gazetelerinde Wall Street Journal, Erdoğan'ın cumhurbaşkanı seçilmesine ilişkin tehditkar bir analiz yayınladı.

Abone ol

ABD'nin önde gelen ekonomi gazetelerinden Wall Street Journal'ın editörleri tarafından kaleme alınan cumhurbaşkanlığı seçim yazısında Erdoğan'a Washington ve Brüksel tehdidinde bulunuldu.

"İşler daha da kötüye gidebilir" diyen gazete, "Eğer Erdoğan bireysel hakları çiğneme alışkanlığını devam ettirirse Washington ve Brüksel'in ona karşı çıkması gerekir" uyarısında bulundu.

Gazete analizinde Erdoğan'ın İsrail'de 3 gencin öldürülmesini planlayan Hamas militanına da destek vermekle suçladı.

WSJ'de yayınlanan ve "Türkiye'nin yeni sultanı" başlıklı yazıdan bölümler şöyle:

Recep Tayyip Erdoğan, haftasonu yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki zaferini, "Demokrasinin zafer gecesi" olarak niteledi. Seçim sonucunu anlatmanın bir yolu bu. Diğeriyse, Erdoğan'ın sandıktaki başarısını, demokrasiyi sarsacak hoşgörüsüz politikalarını uygulamak için kullanması.

Türkiye pazar günü ilk kez halkın oylarıyla cumhurbaşkanını seçti. 11 yıl başbakanlık yapmış olan Erdoğan, seçimde oyların yüzde 52'sini alarak, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Milliyetçi Hareket Partisi'nin (MHP) ortak adayı Ekmeleddin İhsanoğlu'na 13 puan fark attı. Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) adayı Selahattin Demirtal ise oyların yaklaşık yüzde 10'unu kazanarak sonuncu sıraya oturdu.

Bazı muhalif medya organları, AKP'nin önemli şehirlerde belediyeleri elinde tutmayı başardığı Mart'taki yerel seçimlerde olduğu gibi seçimlerde hile yapıldığını ileri sürdü. Her ne kadar seçimlerdeki hile iddiaları hiçbir zaman göz ardı edilemeyecek olsa da, suçlamalara sığınmak, AKP'nin istihdam ve büyüme başarısıyla yarışabilecek ciddi bir söylemi olmayan muhalefetin sık sık başvurduğu bir yöntem. Erdoğan'ın popülerliğinin ana kaynağında da Türkiye GSYİH'nın son 10 sene 4 katına çıkması yatıyor.

YOU TUBE VE TWITTER'I YASAKLADI

Öte yandan Erdoğan ve AKP'nin, Türkiye'deki demokrasi kurumlarının altını oyup oymadığını tartışmaya artık neredeyse gerek duyulmuyor. Türk hükümeti geçtiğimiz aylarda YouTube ve Twitter'ı yasakladı, barışçıl protestoculara acımasız bir şekilde karşılık verdi; sadakati yetersiz bulunan binlerce hakim, savcı ve hukukçuları işten çıkardı ya da yerlerini değiştirdi ve Türkiye, Gazetecileri Koruma Komitesi'nden (CPJ), "2012 ve 2013 yıllarında dünya genelinde hapisteki gazeteci sayısının en yüksek olduğu ülke" ünvanını aldı.

Şimdiyse işler daha da kötüye gidebilir. Erdoğan, cumhurbaşkanlığını, daha enerjik bir idari makam hâline getireceğini söyledi. Cumhurbaşkanlığı görevini devretmeye hazırlanan ve daha liberal tavırları olan Abdullah Gül'ün artık Erdoğan üzerinde arabulucu bir etkisi olmayacak. AKP içindeki kimsenin Erdoğan'ın siyasi yetenekleri ve karizmasına sahip olmamasından ötürü de, muhtemelen Erdoğan, Türkiye'nin yeni başbakanına tepeden bakacak.

Umut ışığı olabilecek şeylerden biri ise, Türkiye'nin Kürt azınlıkla yıllardır devam eden gerilimin barışla sonuçlanması olabilir. Erdoğan, Kürtlerle barış sürecini başlattı ve Kürtlere birkaç yıl önceye kadar düşünülemez olan dil ve kültürel kimlik haklarını geri verdi.

YAPICI OLDUĞU SÖYLENEMEZ

Ancak ülkenin diğer yerlerinde Erdoğan'ın o kadar yapıcı olduğu söylenemez. Erdoğan'ın liderliğindeki Türkiye, Hamas'ın baş destekçisi hâline geldi. Türkiye bu yaz öldürülen üç İsrailli gencin kaçırılmasını planladığı şüphelenilen Salih el-Aruri'ye kapılarını açmıştı. Ankara aynı zamanda gaz karşılığında altın ticareti yaptığı İran'ın yaptırımlardan nefes almasını sağlayarak Tahran'la da yakınlaşma belirtileri gösterdi.

ALIŞKANLIKLARINA DEVAM EDERSE...

Bir NATO üyesi olan Türkiye, uzun bir süredir Orta Doğu'da Amerikan düzeninin kurulmasında kilit rolü oynamıştır. Erdoğan'ın Batı standartlarının şeffaflık ve ılımlılık değerlerinden uzaklaşmasından ne Obama Hükümeti ne de Avrupa Birliği suçlanabilir. Ancak eğer Erdoğan bireysel hakları çiğneme alışkanlığını devam ettirirse Washington ve Brüksel'in ona karşı çıkması gerekir.