Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bir şiir okuduğu için yargılandığı dönemle ilgili ilk kez konuştu, "Birincil mahkemeden en üst mahkemeye kadar baktık ki bir çok şeyler orda dolanıyor. Avukatlarıma bir çok talepler geliyor..."
Abone olAdalet Akademisi'nde konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şiir okuduğu için yargılandığı dönemle ilgili "Ben Milli Eğitim'de talim terbiye kurulunun tasvip ettiği bir dörtlüğü okuduğum için hapse girdim. Birincil mahkemeden en üst mahkemeye kadar baktık ki bir çok şeyler orda dolanıyor. Avukatlarıma bir çok talepler geliyor. Anladık ki cüzdanla vicdan arasında dolanan bir yapı var" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Adalet Akademisi'nde yeni hakim ve savcılara hitap etti. BM'nin yapısını eleştiren Erdoğan, dünyadaki 196 ülkenin, 5 ülkeye mahkum edildiğini anlatan Erdoğan, "196 ülkeyi mahkum edemezsiniz, hatta 5 tane ülke de değil, bu ülkelerden bir tanesinin iki dudağı arasına tüm dünyayı mahkum edemezsiniz. Ama ne yazık ki şimdi dünya bu 5 daimi üyenin beşine veya bir tanesine mahkum. buna kimsenin hakkı yok. Öyleyse bu dünyada adalet var diyemeyiz. Kaldı ki ordaki temsiliyete baktığınız zaman üç kıtayı görürsünüz. Müslümanlar yok, gayrı müslim veya diğerleri. Peki bu adalet mi, Kıtalara baktığınız avrupa amerika asya var. Afrika niye yok." diye konuştu.
"ADALETİN BU MU DÜNYA?"
Irak ve Suriye'de yaşanan gelişmelere dünyanın duyarsız kalmasını da eleştiren Erdoğan, Orhan Gencebay'ın bir şarkısına da atıfta bulundu, Erdoğan şöyle konuştu:
"7 milyon insan evinden barkından kopmuş durumda, 350 bin insan ölmüş. Hani insan hakları, lafta. Ülkemizde binlerce sığınmacı var. 5.5 milyar dolar harcadık. Türkiye'ye şu ana kadar gelen yardım 250 milyon dolar. Sormazlar mı insana, 'Adaletin bu mu dünya' Bu konuda Orhan Baba soruyor, ama başkaları sormuyor"
"AFRİKA'YA GİTTİĞİMDE CİĞERİM YANIYOR"
Afrika'ya gittiğinde, oradaki insanların yaşam koşullarını gördüğünde ciğerinin yandığını söyleyen Erdoğan, Türkiye'nin Afrika ülkelerine yaptığı hizmetleri anlattı, Somali'de gördüğü manzaraları şöyle tasvir etti:
"Tenekelerin içinde yaşayan insanlar. Ağaç dallarını birleştiren, üzerine naylon çeken insanlar. İşte 2011'den sonra hamdolsun bizim STK'larımızla 200 yataklı bir hastane orada inşa ettik, 450 hemşireye hitap edecek bir eğitim kurumu inşa ettik. Tek imar projeye dayalı büyükelçiliği de biz inşa ediyoruz. Şimdi bu insanlara elini uzarısan adilsin. Kenar-ı Dicle'de bir kurt aşırsa bir koyunu, gelir adli ilahi sorar Ömer'e o bunu. Şimdi orada 10 bin konut ilk etapta yapma girişimine girdik. Orada bir insani yaşam imkanı sağlayalım. Hava limanı, sağolsun bir firmamız cesur davrandı ve yaptı. Bir duble yol oradaki bir Türk firması yaptı. Mogadişu limanını bir Türk firması işletimini aldı. Terörün estiği yerde bu icraatı yapmak adalete inanmış bir icraatın işidir. Zülmün alternatifi adalettir. Onun için de bu işin üzerine üzerine gitmek durumundayız"
"ZULÜM, BİR DİKENE SU VERMEKTİR"
Adalet Akademisi öğrencilerine Mevlana'nın adalet anlayışını da anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ben burada Mevlana'nın adalet tanımını ifade etmek istiyorum, Adalet nedir, ağaçları sulamak. Zulüm nedir, dikene su vermek. Adalet bir nimeti yerine koymaktır, su emen her kökü sulamak değildir. Zulüm ise bir şeyi konmaması gereken yere koymaktır. İşte buyrun Mevlana'dan adalet tanımı. Gerçekten de adaletle zulüm arasında böylesine ince bir çizgi vardır. Bir de buna adaleti tesis etmesi gereken insanların vicdanı yerine başka bir takım güç odaklarının emrine girmesi halinde ortaya çok endişe verici durumlar ortaya çıkabiliyor. Bilindiği gibi ülkemiz 17 Aralık'ta böyle bir girişimde bulundu. Emniyet içinde yuvalanmış bir çete bir darbe yapmaya teşebbüs ettiler. İnsanlık tarihi boyunca peşinde koşulan bir özlemin sembolü olarak bir kısım savcı ve hakim aracılığıyla ülkesine ihanet eden bir çete tarafından istismar ettiler. Bu dönemde hukukun değil başka birşeylerin emrinde olan insanların adaleti tesis etmesi mümkün değildir"
"ANLADIK Kİ VİCDANLA CÜZDAN ARASINDA DOLANAN BİR YAPI VAR"
İnsanın iradesini Allah'tan başka kimseye teslim etmemesi gerektiğini söyleyen Erdoğan, hakim savcı adaylarına şu tavsiyede bulundu, "Ne cumhurbaşkanına, ne başbakana, ne elinde sermayeyi tutan para babalarına, kimseye, hiçbir egemen güce iradenizi teslim etmeyin. O zaman yaradılmışların en şereflisi olan insan olursunuz. Bunu asla unutmayacağız. Hele hele sizler yarın çıkacağınız o makamlarda bunu ortaya koymanız lazım. Size hiç kimse herhangi bir hükmü vermede tesir etmemeli"
Adliyede bir zamanlar "Vicdan - cüzdan" diye birşeylerin konuşulduğunu ve bunun "Kahredici" bir ifade olduğunu da belirten Erdoğan, "Biz aslında bir kanun devletinin mensupları olmaktan öte geçmeliyiz. Bir hukuk devletinin temsilcileri olmalıyız. Hukuk başka bir şey, kanun başka bir şeydir. Ben hukuku savunurum, çünkü kanun nefse göre hazırlanmış bir yazılar silsilesidir. Ama hukuk öyle değil. Şu anda benim hukukumu bir yasal düzenleme koruyamıyorsa ben ona hukuk demem ki. Onları yaşadım, şahsımda yaşadım. Ben Milli Eğitim'de talim terbiye kurulunun tasvip ettiği bir dörtlüğü okuduğum için hapse girdim. Birincil mahkemeden üst mahkemeye kadar baktık ki bir çok şeyler orda dolanıyor. Avukatlarıma bir çok talepler geliyor. Anladık ki cüzdanla vcidan arasında dolanan bir yapı var"
HAKİM VE SAVCILARA "İTİBAR" UYARISI
Adalet sisteminin asgari şartlarda işlemesi için öncelikle hakimlerin ve savcıların zihnen ve vicdanen bağımsız olması gerektiğini sözlerine ekleyen Erdoğan, hakim ve savcılara "itibar" uyarısında bulundu:
"Vicdanını bir takım kişilere teslim eden birinden hakim de olmaz, savcı da olmaz. Vicdanının kapıları hukuka, adalete değil de başka yerlere açlıanların yaptıkları zulümdür. Çünkü onlar Mevlana'nın değişiyle dikenlere su vermeye başlamışlardır. Büyük Türkiye'de tüm toplumu bu kanser hücrelerinden kurtarmamız gerekiyor. 2071 vizyonumuzu hayata geçirmek için güçlü kurumlara ihtiyacımız var. Diğer sıkıntılarımız gibi bu meselenin çözümleri demokrasiden milli iradeye, milletimizin tercihlerine saygılı olmaktan geçiyor. Bu konuda soruşturmalarını hukuk adına yapan savcıların ve hükmünü millet adına veren hakimlerin yapması gerekiyor. Siyasetçi siyasetini, hakim savcı da kendi işini yapacak. Siyasallaşan her kurum gibi adalet teşkilatı da itibar kaybına mahkumdur. İtibarı olmayan adalet sisteminin gerçek anlamda işlevinin kalmayacağı açıktır. Biz yıllarca siyasetin itibarının yükselmesi için herşeyi yaptık. Sizlerden adalet teşkilatının yükselmesi için çalışmanızı rica ediyorum"
189 ADALET SARAYI YAPILDI
Türkiye'de adalet teşkilatını güçlendirmek için çok önemli değişiklikler yaptıklarını anlatan Erdoğan, 2010 referandumu ile yapılan değişikliklerin bir çete tarafından istismar edildiğini belirtti. Cumhurbaşkanı olarak diğer yasama, yürütme ve yargı erki arasındaki ahengi sağlamakla da yükümlü olduğunu belirten Erdoğan, "Yaşadığımız son dönemde, yasama ve yürütme gibi, yargının da ülkenin tüm renklerini yansıtması gerektiğini gördük. Bundan sonra da bu zenginliğin korunması için çalışacağımı belirtmek istiyorum"
Anadolu'da 12 yıl öncesinde "Adalet Sarayı" kavramının da olmadığını belirten Erdoğan, 189 adalet sarayı yaparak adalet mekanizmasının fiziki imkanlarını düzelttiklerini ifade etti. Erdoğan, Adalet Akademisi'nin de en kısa zamanda kendine yakışır bir konferans salonuna sahip olması gerektiğini anlattı.