Başbakan Erdoğan'dan sert mesajlar. Orhan Pamuk davası için Avrupalı parlamenterlere, rektör Aşkın davası için de CHP, YÖK ve TÜSİAD'ı eleştirdi.
Abone olBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan, toplumda bir zarar meydana getirecek şekle dönüşmemesi halinde her türlü düşünceye saygı duyulması gerektiğini belirterek, ''Çünkü demokrasi bir tahammül rejimidir'' dedi. Başbakan Erdoğan, CNN Türk'te canlı yayınlanan ''Eğrisi Doğrusu'' programına katılarak ülke gündemine ilişkin soruları yanıtladı. Erdoğan, yazar Orhan Pamuk davası dolayısıyla ortaya çıkan, Yeni Türk Ceza Kanunu'nun 301'inci maddesinin, Kopenhag kriterlerine uygun olmadığı yönündeki eleştirileri ve kaldırılmasına yönelik istekleri nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine ''Her talep sahibinindir'' görüşünü dile getirdi. Yeni Türk Ceza Kanunu'nun ülkede bu alanda söz söyleyebilecek tüm kişi ve kurumların görüşlerinin alınması sonrasında hazırlandığını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu: ''AB ilgilileriyle de bu konuda müzakeresini yaptık. O zaman bazı maddeler üzerinde, mesela 305, 'bununla ilgili şu şekilde olmaz, bu şekilde olur' gibi kendi uygulamalarını da ifade ettiler. Ancak 301'le ilgili 'bu Kopenhag kriterlerine terstir' veya 'AB ülkelerinde böyle bir şey yoktur' gibi bir şey söz konusu olmadı. Nitekim biz hazırlıklarımızı yaptık, bu iktidardan Kopenhag Siyasi Kriterleri olarak, bu da olurunu aldı. Ve böylece 3 Ekim'de bize 'evet' dendi. 1 Haziran'dan itibaren de bu süreç başladı. 1 Haziran'da başlayan bu süreçte ilk defa 301'le ilgili böyle bir süreçle karşı karşıya kalıyoruz. Burada bizim üzüldüğümüz nokta, sıkıntıya düşüren nokta şu; bu baskılar niye. İçeride ve dışarıda yargıyı baskı altına almadan, kanaatler söylenebilir. Benim AB noktasında verdiğim mücadele ortada. Düşünce özgürlüğü noktasında benim mücadelem ver. Bu konuda bizim iktidarımızın bir samimiyeti var. Bir düşünce eğer eyleme dönüştürülmüyorsa, toplumda hakikaten bir zarar getirecek şekle dönüşmüyorsa, buna saygı duymaya mecbursun. Çünkü demokrasi bir tahammül rejimidir.'' Özgürlüklerin sınırsız olmadığını kaydeden Erdoğan, herkesin yasalara ve anayasaya uymakla yükümlü olduğunu hatırlattı. Yargı sürecine müdahale etmenin yanlış olduğunun altını çizen Erdoğan, bunun anayasanın 138'inci maddesi ile güvence altına alındığını kaydetti. Başbakan Erdoğan şöyle devam etti: ''İlgili ilgisiz bir çok yerlerden çok farklı baskılar, bu Van'da da oldu, burada da oldu. 138'inci maddedeki ifade aynen şöyledir; 'Hiç bir organ, makam, merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz.' Durum bu kadar açık ve net ortadayken, Avrupa'dan gelenlere soruyorum; 'kendi ülkenizde kendi yargı organlarınıza bu şekilde baskı yapabilir misiniz' diyorum. 'Yok' diyorlar. 'Peki benim ülkemde nasıl yapıyorsunuz?' diyorum. Her yerde yargı bağımsız da bu ülkenin yargısı müstemleke mi? Nasıl yaparsın? Aynı şey Van'da. CHP gidiyor, Barolar Birliği gidiyor, YÖK gidiyor. Bütün yandaşlarını topluyorlar ve gidip burada baskı oluşturmaya çalışıyorlar. Bu baskı oluşturulurken anayasa ihlal ediliyor. Bu anayasa, bizim anayasamız değil mi? Niye ihlal ediyorsunuz?.'' -TÜSİAD'IN AÇIKLAMALARI- TÜSİAD'ın Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yücel Aşkın'a ilişkin açıklamalarını da eleştiren Erdoğan, ''Dün bakıyorsunuz, TÜSİAD toplantısında aynı şekilde, tabi tutukluluk süresini de bilmiyorlar maalesef, gözetim altında bu kadar uzun tutulamaz deniyor. Bu gözetim süresi değil. İnsana acımak başka bir şey, yargı sürecine müdahil olmak başka birşey. Yargı sürecine müdahil olmaya kimsenin hakkı salahiyeti yok.'' şeklinde konuştu. TÜSİAD'ın, ''hükümetin Orhan Pamuk davası ve yargı sürecine ilişkin siyasi sorumluluğu üstlenmesi gerektiği'' yönündeki açıklamasının hatırlatılması üzerine ise Erdoğan, şunları söyledi: ''Siyasi sorumluluğu da açıklasaydılar bari, bu kadar bu işi iyi biliyorlarsa. Neymiş o bilelim. Bu ülkede kuvvetler ayrılığı var. Yasamanın, yargının ve yürütmenin ayrı görevleri vardır. Bu kanun çıkarılmış bir kanundur. 1 Haziran'dan itibaren de yürürlüktedir. Bunun siyasi sorumluluğunu bize öğretmesinler. Onlar kendi sorumluluklarını bilsinler de anayasaya müdahil olmasınlar. O ifadeleriyle, o açıklamalarıyla TÜSİAD, orada o konuşmayı yapanlar, anayasa suçu işlemişlerdir.'' ''Anayasaya aykırı davranıldığı'' şeklindeki sözlerinin bir tür suç duyurusu şeklinde algılandığının hatırlatılması üzerine ise Erdoğan, değerlendirmelerin yerinde olduğunu ve ülkede boşluk yaratmaya kimsenin hakkı olmadığını kaydetti. Erdoğan, Orhan Pamuk ve Yücel Aşkın'a ilişkin olarak ''Beraat etmelerini temenni eder misiniz?'' şeklindeki soruyu ise ''Ben de şimdi 138'e girerim. Ben her zaman düşünce ve ifade özgürlüğünün başkasının özgürlük alanına girmeden kullanılmasından yanayım'' diye yanıtladı. Erdoğan, 138'inci maddenin düzeltilmesi gerektiği yönünde bir kanaat oluşması halinde bu düzenlemenin yapılıp, yapılmayacağı yönündeki soruyu ise şöyle yanıtladı: ''Bizim anayasamızın, kanunlarımızın bir çok maddeleri uygulama sırasında çıkan aksaklıklarla zaman zaman değiştirilebiliyor. Belki bunlar da zaman içinde değiştirilebilir. Ama bunun uygulaması daha yeni başladı. Hemen kalkıp ta bir şeyi delme, yarma hareketine girmek çok çirkin, çok yanlış. Yeni bir düzenlemeye giriyoruz, bu düzenleme içinde de kaldı ki Avrupalı dostlarımız bize methiyeler düzüyorlar.'' -ORHAN PAMUK DURUŞMASINDA YAŞANAN OLAYLAR- Erdoğan, Orhan Pamuk'un duruşması sırasında adliye önünde yaşanan olaylar ve sonrasına yönelik olarak da müfettişlerin gerekli incelemeyi yaptıklarını söyledi. Erdoğan, şöyle devam etti: ''Dışarıdaki önlemler bana göre yeterli değildi. Olay çirkin, böyle bir şeyi tasvip etmek mümkün değil. Demek ki orada bir zafiyet söz konusu. 'Ben oraya şu kadar polis gönderdim' ifadesi işi çözmez. Oraya asla kimseyi sokmamak suretiyle, böyle hassas olan bir duruşmada tedbirler ciddi manada alınmalıydı. Orada bir hata var. Arkadaşlarımız onu değerlendirecek, sonra da bakanlığımız gerekeni yapacak.'' Erdoğan, Orhan Pamuk davasıyla ilgili Avrupa Birliği'nden kendilerine resmi olarak ulaşan eleştiri ya da üyelik sürecini etkileyeceğine yönelik açıklama olmadığını da belirterek, şunları kaydetti: ''Kopenhag Siyasi Kriterleri'nin içinde böyle bir şey yok. Böyle bireysel olayların, hadiselerin bu süreci etkilemesi gibi bir şey olamaz. Bu işin yapısına ters. Bu tür bireysel şeyler her ülkede olabilir, oluyor. Ama tabi ki bunlar nedir ne değildir, konuşulur. Ben her zaman Avrupalı dostlarımıza şunu söylüyorum; 'gazete haberleriyle hareket etmeyin, işi kaynağından öğrenin, sorun öğrenin. Biz size bunu bir anlatalım. Ondan sonra gelmeniz uygunsa gelin, ama baskı yapmak üzere değil. Eğer baskı yapmak üzere gelirseniz, bu öncelikle AB'nin yapısına ters.' Gelip, basın açıklaması yapmak, mahkemeden sonra çıkıp çirkin, çirkin açıklamalar yapmak, bunlar doğru değil. Benim ülkemin kurumları var, bu kurumların üzerinde çirkin yaklaşımlar olmaz. Benim silahlı kuvvetlerim var, benim silahlı kuvvetlerimle ilgili çirkin yaklaşımlar olmaz.''