Başbakan Erdoğan, 'iktidara beş yıllığına değil, üç dönem için, 15 yıllığına geldik. AKP'yi dünya markası yapacağız' dedi.
Abone ol 13 yıl iktidardayızBaşbakan Erdoğan, 'iktidara beş yıllığına değil, üç dönem için, 15 yıllığına geldik. AKP'yi dünya markası yapacağız' dedi
Tayyip Erdoğan 'Benim için seçimlerdeki oy oranı değil, bize oy veren insanların sayısıdır. Allah'a şükür ki, bu sayı artıyor. Ayrıca son seçimlerde çıtayı yüzde 42'ye yükselttik. Bunun altına düşemeyiz' dedi
Biliyorsunuz bizim karşı karşıya kaldığımız birçok konu var. Irak, arkadan Kıbrıs, komşularla olan münasebetlerimiz. Bunlardan inşallah başarıyla çıkacağız.
Şu anda zaten AK Parti'yi dünyada markası olma yoluna doğru taşıyoruz
AKŞAM'ın 'Merkez Sağda Tapu Kavgası' yazı dizisiyle ilgili olarak AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan sorularımızı yanıtladı.
Erdoğan'ın, sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle..
- Siyasette merkez sağ denildiğinde ne anlamamız gerekiyor?
ERDOĞAN: Önce bu sağ-sol kavramlarının yeniden tanımlanması yerine geçerliliğini yitirdiğini söylemeliyim. Siyaset kendine yeni tanımlamalar getiriyor ve bu kimliklere de oturuyor. Fakat tabi bütün bunlara rağmen ülkemizde şu anda hala yine o eski siyaset anlayışını devamını sahiplenmek suretiyle merkez sağ, merkez sol anlayışını koruma gayreti içinde olan siyasi partiler var.
- İnsanlar da kendilerini ifade için bu kavramları kullanıyorlar.
ERDOĞAN: O da olabilir. Ama bunu partiler de inkar etmiyor. Bir parti 'merkez sağın adresi benim' diyor. Başka biri 'ben de merkez sağın adresiyim' diyor. Demek ki o eski siyaset anlayışının kalıntısı olan bir yapı var. Ama bu kalıntının oranı, bu son seçimlerde kendini gösterdi, gayet düşük. Biz kendi partimiz açısından söylüyorum. Diyoruz ki; 'biz Türkiye'de siyasetin merkezini temsil ediyoruz ve bunu yeniden inşa ediyoruz.' Peki burada kimliğimiz nedir? Muhafazakar-Demokrat bir kimliktir.
- Ama kendiniz için 'sağ' demekten imtina etmiyorsunuz?
ERDOĞAN: Hayır ama 'Merkeze yakın sağ, merkeze yakın sol bizim çatımız altında toplanıyor' diyoruz. Sağın da, solun da aşırı uçları var. Biz bu aşırı uçlara açık, net biçimde kapalıyız diyoruz ama merkeze yakın olanları çatımızın altına toparlamaya davet ediyoruz.
- Aşırılıklar bağlamında, siz DEHAP ile Saadet Partisi'ne de eşit mesafede misiniz?
ERDOĞAN: Fark etmiyor.
- Bugün Türkiye'de merkez sağda bir boşluk var mı? AK Parti'nin merkez sağa oturduğu söylenebilir mi?
ERDOĞAN: Ben burada tabi şunu çok rahat söyleyebilirim. Merkez sağ, ekonomide biliyorsunuz o liberal anlayışı da kendinde ifade ettiğini, bulduğunu söylüyor. Olayın hakikaten düşünceden öte, yaşamsal bir bakış sergilediğimizde onu göremiyoruz. Ama şu anda biz liberal ekonomiyi savunuyoruz. Merkez sağda ise, aslında vatandaş kendini orada ben merkez sağın bir mensubuyum diye görüyor zaten.. Onun için de biz; 'merkez sağda olanlara bizim çatımız size açık. Merkeze yakınsınız siz. Ekonomik anlayışımız budur, siyaset yelpazesinde yerimiz muhafazakar demokrasidir. Buyrun bu çatı altına' diyoruz ve oraya kendilerini davet ediyoruz.
- Son yerel seçimlerde Milli Görüş'ten gelen arkadaşlarınıza büyük oranlarda şans tanıdığınızdan hareketle, AK Parti'nin bu kadroculuk anlayışıyla merkez sağda olamayacağı iddiaları var.
ERDOĞAN: Bu konuda tabi bir defa bazı ön kabuller, önyargılar var. Bu direkt bizi dışarıdan değerlendirenlerde var. Biz partimizi kurduğumuzda çok farklı siyasi partilerde geçmişte bulunmuş kişileri aramıza almak için davet ettik. Tabi o zaman bizim ilk çıkışımız bir iki arkadaşımız vardı bizden koptu.
- Meral Akşener gibi..
ERDOĞAN: Evet... Bizim ilk çıkışımız olduğu için halkımız tarafından belki vitrinde gördükleriyle bu değerlendirmeleri yapanlarla örtüşmüyor ama halkımız yüzde 34.4 vererek, bizim söylemimize itibar etmiş. O söylemin ruhunda kucaklama vardı. Belki vitrinde yoktu, olmayabilir. Ben de o vitrinde geçmişim itibariyle ne olduğum belli. Ben geçmişimle şu anda herhangi bir sorun yaşamıyorum ki. 'Geçmişimde oradaydım' diyorum. Türkiye'de siyaset yapan birçok insanın geçmişi itibariyle nerelerden geldiği belli. Burada aslolan dünyadaki gelişimi yakalayıp, bunu ülkemize adapte edebilmektir.
- Siz bunu yapabildiniz mi?
ERDOĞAN: AK Parti olarak bunu başardık. Biz bir süreci yaşadık. Bu süreci yaşarken de bir yerden kopmadık. Mesela biz siyasetten yasaklıydık diyelim. Bir siyasi parti kapandı, kapandığı anda bu boşta kalan arkadaşlarımızla birlikte oturup konuştuk ve partimizi kurmaya karar verdik. Niçin? Çünkü o eski anlayışla, o politikayla Türkiye'de siyaset yapılamazdı. Yürümüyordu.
- Eski kadrolarınızı tercih meselesine dönersek?
ERDOĞAN: Evet. Onlarda hakikat payı var ve bu seçimlerde biz onu biraz daha aştık. Bundan sonra daha da aşılacak.
- DYP, MHP, ANAP gibi partiler size göre siyasetin neresindeler?
ERDOĞAN: Onlar zaten kendi ifadeleriyle de sağda olduklarını söylüyorlar. Mesela bir tanesi de merkez sağda olduğunu.. Bazıları paylaşamıyor merkez sağı, 'ben de merkez sağdayım' diyor.
- Merkez sağda yeni yapılanma çabaları gözleniyor; şansları var mı?
ERDOĞAN: Biraz önce de ifade ettiğim gibi Türkiye'de sağ, merkez sağ bu bir söylem olarak devam edebilir ama halkımız, düşünceyi ve fikri uygulamada neticeyi görmek istiyor. Yani bu konuda da ciddi bir seçicilik yapıyor.
- Siz 'AKP başarılı olmazsa şansları, aksi halde yok' der misiniz?
ERDOĞAN: Bugüne kadar hep şunu gördüm. Çöküşe giden parti, bir daha belini kolay kolay doğrultamaz. Siyasi tarihimizde belini doğrultan çok çok müstesna olmuştur, o da geçici bir doğrultma olmuştur. O da yüzde 20'ler civarında olmuştur. Ben adeta siyasi partileri de tüzel kişilikleri de bir canlı gibi görüyorum.
- Yani?
ERDOĞAN: Partiler de doğar, büyür, gelişir ve ölürler. Bunlar gelişme büyüme sürecini geçmişlerdir. Şimdi hepsi ölüme doğru gidiyor, ömürlerini tamamladılar. Bu gerçek, yarın bizim için de geçerli.
- DP için 1950-57, AP'nin 1965-71, ANAP'ın 1983-86 dönemleri için 'Altın Yıllar' denir. AK Parti için tanınan vade ne olabilir?
ERDOĞAN: Böyle bir sene koymak yanlış olur ama ben şunu söylüyorum. Biz parti olarak üç dönem ülkemize ciddi bir hizmet vermek istiyoruz.
- 1960'dan bu yana iki dönemden fazla üst üste seçilmiş parti yok.
ERDOĞAN: Koalisyonla kıran var. Evet, evet tek başına yok.
- AP ve ANAP ikişer dönem kaldılar. Başka yok. DP üç dönemdi. DP'nin rekorunu mı kıracaksınız?
ERDOĞAN: İnşallah.
- Birbuçuk yıllık iktidarınızda 'eksi' olarak ne görürsünüz?
ERDOĞAN: Bir defa biz kurumsallaşma sürecini yaşıyoruz. Bu süreci büyük ölçüde tamamlamış durumdayız. Niye büyük ölçüde diyorum. Bir defa parti olarak idari noktada ilçeler, beldeler anlamında..
- Bu süreçten beklediğiniz nedir?
ERDOĞAN: Şu değerlendirmeler de yapılıyor bazen. 'Efendim, marka olmak kolay değil. Bazıları marka olabilmek için en az 4 tane seçim geçirmek gerek' diyor. Buna katılmıyorum. Teorisyenler bunu yazıyorlar, doğrudur diye bir şey yok. Yazanların çoğu da bunlar olduktan sonra yazıyor. Marka olup olmadığını, yaşandığı zaman görüyorsun. Bütün mesele o süreyi nasıl kullanıyorsun. O süreçte yaptıkların, doğurduğun sinerji, gerek dünyada gerek ülkende bu nasıl bu önemli. Bu bazı ülkelerde, bazı siyasi partilerin iktidarları döneminde uluslararası birçok anlaşmalar, oluşumlar vesairelere damganızı vurursunuz. O da sizi 'dünyada marka' olarak tanıtır. Bir de biz 'muhafazakar demokratlar' olarak ilk defa çıkıyoruz. Biliyorsunuz bizim karşı karşıya kaldığımız birçok konu var. Irak, arkadan Kıbrıs, komşularla olan münasebetlerimiz. Bunlardan inşallah başarıyla çıkacağız. Şu anda zaten AK Parti'yi dünyada markası olma yoluna doğru taşıyoruz.
- Son yıllarda seçmen eğilimlerindeki değişkenlik, sizi ürkütüyor mu?
ERDOĞAN: Bizim bir defa seçmenimizde veya seçmen tabanımızda bir istikrar var. Bilmiyorum sizin de dikkatinizi çekiyor mu? Takip ettiyseniz ben hiç oran filan vermedim. Kamuoyu araştırmacıları çok büyük oranları insanın nefsine hoş geliyor ama ben oran vermedim? Bu da tabi bizim 30 yıllık deneyimimiz. Türk siyasetinde bizim gibi böyle gençlik kollarından tırmanıp gelenlerin sayısı çok az. Bunu yaşayarak geldiğiniz zaman da, önde ne var ne yok bunu görebiliyorsunuz. Onun için biz hep istikrarı vurguladık. Nasıl ki hükümet olarak biz ekonomide bir güven ve istikrar yakalamışsak, siyasette de bir güvenin istikrarın adresi biz olmalıyız. Onun için, yüzde 34.4'ten yüzde 58'lere doğru açık ara bir çıkış bizim için tehlikeli bir gelecek doğurabilir.
- Tehlikeyi atlattınız mı?
ERDOĞAN: Tabi.
- Bu sizin için sağlıklı bir büyüme midir?
ERDOĞAN: Evet.
- Bir sonraki seçimler 42'nin üzerindeki bir hedef mi olacak?
ERDOĞAN: Şimdi çıta 42.
- Bunun altı?
ERDOĞAN: 42'nin altına düşemezsin. Öyle hizmet verecek, halkla öyle bütünleşecek, kucaklaşacaksın ki, halk seni düşürmeyecek. Bu arada ben oy oranını almıyorum. Bize kaç kişi oy verdi? Bir üstünde olmak. Yani oy oranlarına bakmadan, insanlarımızın sayısını artırmak aslolan. Bence bu çok önemli.