Erdal Eren'in son bakışı...
Bunca yıl geçti, sorumluların “Bir sağcılardan astık, bir solculardan, ayırmadık birbirinden” söylemleri dillerinde acı bir tat bıraktı mı merak ederim…
Adalet, er ya da geç, akar bulur yatağını…
Ki ilahi adalet mutlaka gösterir bu dünyada da yüzünü, mutlaka…
Gerisi öteki tarafta!
Ama iki-üç kişiden mi hesap soracak adalet? Dönemin siyasilerinin, işkenceci askerlerinin, gardiyanlarının yanına kar mı kalacak yaptıkları!
Aklımda Erdal Eren’in son bakışını ölümsüzleştiren Savaş Ay’ın anlattıkları…
“Dimdik duruyordu” diyor, “Başı dikti Erdal’ın…”
“Korkmuyordu ölümden…”
Cesur…
Davasının peşinde…
Yılmaz…
Bunca yıl geçti, sorumluların “Bir sağcılardan astık, bir solculardan, ayırmadık birbirinden” söylemleri dillerinde acı bir tat bıraktı mı merak ederim…
Acaba hiç yargılayıp asmışlar mıdır vicdanlarında kendilerini, hani bizim onları milyonlarca kere astığımız gibi, hani en yağlı urganlarla peşlerinden koştuklarımız rüyalarımızda…
Bir kez olsun akıllarına getirmişler midir Erdal’ın on yedi yaşındaki halini?
Erdal’ın buğulu gözleri delmiş geçmiş midir göğüs kafeslerini?
Annesi son bir sarılamadığı için oğluna giderken, vicdanları kalplerinin boğazını sıkmış mıdır, bir yumru gelip oturmuş mudur boğazlarına?
Yutkunabilmişler midir?
Kelimeler kifayetsiz kalmış mıdır o bir ipin ucunda sallandığında?
Bir damla olsun gözyaşı dökmüşler midir gizlice?
Pişmanlık diyorum, bir gıdım pişmanlık var mıdır içlerinde?
Kendi çocukları gelmiş midir gözlerinin önüne, sevdikleri?
Hani kılına dokunanı asacak kadar sevdikleri vardır insanın, işte öyle seviyordu Erdal’ı da annesi!
Hepsinin anneleri…
Bugün, mahkeme kapısına gelmişti o koca yüreğiyle Berfo Ana…
Elinde cancağızının koca resmi…
Hep aynı hali…
Hiç yaşlanmayacak hali gözbebeğinin…
Zaten çocuklar annelerinin gözlerinde hiç büyümezler ki!
Bir kemiğini istiyor oğlunun, anlıyor musun sadece minicik bir kemiğini!
***
Zaman aşımından düşmezse bile bu dava, sanıkların bir ayağının çukurda olmasından dolayı toprakla örtülür üstü…
Ama eminim ben…
Bütün işkenceciler, o zamanın bütün siyasileri bir kayanın üzerinde yatıyor her gece…
Sivri sivri kayaların…
Her gece uyumak için uzandıklarında çivili yataklarına...
Bütün o günahsız eller sırayla uzanıyordur boyunlarına…
Değil mi Kenan Paşaa?
twitter.com/nsrnylmz