BIST 9.725
DOLAR 35,20
EURO 36,81
ALTIN 2.967,35
HABER /  MAGAZİN

Erdal Beşikçioğlu, Emrah Serbes hakkında konuştu!

Erdal Beşikçioğlu, Behzat Ç’nin senaristi arkadaşı Emrah Serbes’i cezaevinde ziyaret edemediğini ama görüştüğünü söyledi.

Abone ol

22 Eylül’de İzmir-Aydın otobanında otomobiliyle aynı aileden 3 kişinin ölümüne neden olan Serbes, 6 gün sonra suçunu itiraf etmişti. Cezaevine girmeden önce Behzat Ç. dizisini yeniden ekrana getirmeye hazırlanan Serbes “Burada suçumun cezasını çekiyorum. Benim yüzümden 300 kişilik ekibin de ceza çekmesine gerek yok. Behzat Ç’yi her yerde yazarım” diyerek dizinin yeniden çekileceğinin sinyalini vermişti. Ekranda Behzat Ç. karakterine hayat veren Erdal Beşikçioğlu da Emrah Serbes ile telefonla görüştüklerini söyledi.

Erdal Beşikçioğlu önceki gece İlker Kaleli ve Burak Yamantürk’ün de aralarında olduğu arkadaş grubuyla Kuruçeşme Marina Balık’taydı. Mekan çıkışı muhabirlerin sorularını yanıtlayan Erdal Beşikçioğlu rol aldığı ve kendisine büyük şöhret getiren Behzat Ç. dizisinin senaristi Emrah Serbes’le ilgili ilk kez konuştu. Bir trafik kazasında 3 kişinin ölümüne neden olan ve direksiyonda olduğunu itiraf etmesinin ardından cezaevine giren Serbes’le görüşemediğini belirten Beşikçioğlu şunları söyledi:

“Emrah’ı cezaevinde görme fırsatım olmadı. Ama telefonla konuştum. Söylediklerini şimdi aktarmam doğru olmaz. O bizim özel ilişkimiz. Ama herkesin bir vicdanı var ve o vicdanın acısını çekiyor.”

EMRAH SERBES'TEN MEKTUP

Menemen Cezaevi’nde yatan Emrah Serbes, Posta’dan Alev Gürsoy’a yazdığı mektupla kaza sonrası ilk kez duygularını dile getirdi.

İşte olay yaratacak satırlar...

"Alev Hanım, Mektubunuza cevap yazmayı düşündüm ama elim uzun süre kaleme gitmedi. Erdal Beşikçioğlu ile yaptığınız röportajı okuduktan sonra kendimi iyi hissettim ve kısa da olsa bir cevap yazmam gerektiğini düşündüm.

Ben kendimi bildim bileli okuyup, yazıyorum. Behzat Ç.’yi de her yerde yazabilirim. Tek elle şınav çekerken de yazarım, kontrol kalemiyle de yazarım. Çünkü elimden gelen tek iş yazmak. Bunu bütün halkım bilsin, ben burada suçumun cezasını çekiyorum. Benim yüzümden 300 kişilik ekibin de ceza çekmesine gerek yok.

Evet, düşündüm, taşındım. Kullandığım ilaçları bıraktım, ailemle vedalaştım ve kazanın 6’ıncı gününde teslim oldum. Tanrı bile dünyayı altı günde yaratmışken benim altıncı günde teslim olmama neden şaşırdıklarını anlamıyorum.

Savcılığa teslim olduğumda Savcı Bey bana teşekkür etti, hakkımda bir soruşturma yürüttüğünü de o gün öğrendim. Hakkımda ne bir tebligat vardı, ne de yurt dışına çıkış yasağı. Beş yıllık Schengen vizem vardı, isteseydim yurt dışına çıkabilirdim ve hiçbir ülke de beni Türkiye’ye iade etmezdi.

Ama ben bu memleketin yazarıyım ve memleketimi seviyorum. İsviçre’de, Fransa’da ya da Almanya’da ölmek istemiyorum.

Ben bir kahraman değilim ama bahsettikleri gibi bir canavar da değilim. Ben sadece insanım. Benim yüzümden üç kişi hayatını kaybetti. Vicdan azabı ve utanç içindeyim. Suçluyum, pişmanım ve üzgünüm.

Cezamı çekmek istiyorum. Cezaevinde olmak bana iyi geliyor. Demir kapılar sertçe kapandığında, infaz memurları adımı bağırdığında, ayakkabılarımı çıkararak üst aramamı yaptıklarında, bütün bunları cezamın bir parçası olarak görüyorum. İnsanlardan tek ricam var, beni unutsunlar beni rahat bıraksınlar ve cezamı çekeyim.

Saygılarımla..."