BIST 9.725
DOLAR 35,20
EURO 36,75
ALTIN 2.968,40
HABER /  SAĞLIK

Ercan Yazgan'ı öldüren İskemik serebrovasküler hastalığı nedir belirtileri

Usta oyuncu Ercan Yazgan dün gece 71 yaşında tedavi gördüğü hastanede vefat etti. Ercan Yazgan'ın ölüm nedeni kayıtlara İskemik serebrovasküler olarak geçti. Peki nedir bu İskemik serebrovasküler hastalığı, belirlikeri neler, tedavisi mümkün mü, kimlerde görülür? İşte İskemik serebrovasküler hakkında bilinmeyenler

Abone ol

Usta oyuncu Ercan Yazgan dün gece hayatını kaybetti. Uzun süredir tedavi gören sevilen isim aldığı hastanede öldü. 71 yaşındaki Ercan Yazgan'ın ölüm nedeni olarak kayıtlara İskemik serebrovasküler hastalığı geçti. Peki nedir bu İskemik serebrovasküler hastalığı, kimlerde görülür, belirtliler neler?

TANIM: Serebrovasküler hastalıklar beyni besleyen damarların tıkanması veya kanaması ile ortaya çıkan, hasar gören beyin bölgesi ile ilgili belirtiler veren bir hastalık grubudur.

SIKLIK: Serebrovasküler hastalıklar ölüm nedeni olarak dünyada 3. sırayı alırken, sakatlık oluşturma yönünden birinci sırada yer almaktadır. Serebrovasküler hastalık sıklığı toplumlar ve cinsiyetler arasında farklılık göstermektedir. Bu farklılıkta genetik faktörler kadar, yaşan tarzı farklılıkları da rol oynamaktadır.

RİSK FAKTÖRLERİ VE KORUNMA. Risk faktörleri temel olarak, değiştirilemeyen ve değiştirilebilir risk faktörleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Değiştirilebilir risk faktörlerini tanımak ve bunlarla mücadele etmek hastalığı önlemede çok önemlidir.

Değiştirilemez risk faktörleri:
Yaş: İleri yaşlarda serebrovasküler hastalıklar daha sık ortaya çıkar ve daha ciddi seyreder.
Cinsiyet: Erkeklerde daha sık görülür.
Genetik faktörler: Bazı toplumlarda serebrovasküler hastalık daha sıktır.
Değiştirilebilir risk faktörleri:
Hipertansiyon: Kontrol altına alınmamış hipertansiyon serebral damarlarda harabiyet, plak oluşumu ve daralmalara neden olabilir. Yüksek kan basıncı damarların yırtılmasına neden olarak beyin içine kanamalara da neden olabilir. Düzenli antihipertansif tedavi ve diyet ile serebrovasküler olay sıklığını önemli ölçüde azaltmak mümkündür.
Hiperlipidemi: Kan yağlarının yüksekliği (kolesterol ve trigliseridler) serebrovasküler hastalık için iyi bilinen bir risk faktörüdür. Diyet, egzersiz ve bazı durumlarda ilaçlarla bu durumun giderilmesi gereklidir.
Diabetes Mellitus: Kan şekerinin kontrolsüz olarak yüksek syretmesi damar yapılarında ve kan pıhtılaşma fonksiyonlarında bozulmalara neden olarak serebrovasküler olaya neden olabilmektedir. İyi bir diabet kontrolü çok önemlidir.


Aterosklerotik damar hastalıkları: Hipertansif ve hiperlipidemik kişilerde sıklıkla rastlanan bu durum damarda oluşan plağın daha ilerdeki damarlara giderek tıkaması vaya bulunduğu yerde darlık- tıkanma oluşturarak beynin ilgili bölgesine kanlanmanın azalması veya durmasına neden olmaktadır.
Obezite (şişmanlık): Yukarda sözedilen diğer risk faktörlerine neden olarak serebrovasküler hastalık oluşmasına neden olabilmektedir.
Sedanter yaşam: Yeterli hareket ve egzersiz yokluğunun serebrovasküler hastalıklara neden olsuğu bilinmektedir.
Sigara: Serebrovasküler risk faktörleri arasında en yaygın nedenlerdendir.
Alkol : Sık ve aşırı miktarlarda alınan alkol kalp ritm bozukluklarına ve damar duvarı hasarına neden olabilmektedir.
Kalp hastalıkları: Kalp kapak hastalıkları, ritm bozuklukları, yetmezlikler pıhtı oluşumu ve emboli ile serebrovasküler hastalığa neden olabilmektedir.
Bazı metabolik bozukluklar: Troid hastalıkları ve homosisteinemi gibi bazı durumlar da strok için risk oluşturmaktadır.
BELİRTİLER: Serebrovasküler hastalık belirtileri beynin etkilenen bölgesine göre değişiklik göstermektedir. Bu belirtilerden önce uyarıcı belirtiler olabilir. Bunlar birkaç saat süren gelip geçici baş dönmeleri, görme kayıpları, konuşma bozuklukları, hafıza problemleri, vücudun bir yarısında oluşan uyuşma, karıncalanma, kuvvet kaybı durumları beyin kan akımında geçici azalmalar nedeniyle oluşabilir. Bu durumda yapılan incelemelerde serebrovasküler sistemde hastalık düşünülürse hasta ikinci bir atağı önlemek için koruyucu tedaviye alınabilir.
Hastalık belirtileri aynen gelip geçici belirtilerde olduğu gibi bilinç bozuklukları (hastanın sorulanlara cevap verememesi, etrafındakileri tanıyamaması, bulunduğu yeri bilememesi, uykuya eğilim göstermesi gibi.), konuşma bozuklukları (sorulanlara cevap verememesi veya sorulanları anlayamaması), görme kayıpları (özellikle bir tarafı görememe şeklinde) vücudun bir tarafında duyu kaybı veya güç kaybı, denge kaybı şeklinde ortaya çıkabilir ve birkaç saatte duraklayabildiği gibi ilerleme de gösterebilir. Bu belirtilere zaman zaman bulantı kusma, başağrısı, ajitasyon eşlik edebilir.
Bu belirtileri fark eden hasta ya da hasta yakını hiç gecikmeden en kısa zamanda hastaneye başvurmalıdır.
SEREBROVASKÜLER HASTALIK TANISI
Hastalık belirtileri ile başvuran bir hastada serebrovasküler hastalık tanısını koymakta hasta ve hasta yakınlarının vereceği bilgi çok değerlidir. Bu nedenle hastanın yanında olayın gelişimini en iyi bilen kişilerin olması tanının daha çabuk konmasına yardım eder.
Hastanın muayenesini takiben yapılacak görüntüleme tetkikleri gereklilik sırasına göre düzenlenir. Kranial tomografi en sık kullanılan ve tanıya oldukça yardımcı bir inceleme metodur. Bazı hastalarda duruma göre kranial MRI ve anjiografi de gerekebilir. Hastalığın nedenini bulmaya yönelik kan tahlilleri ve kardiak tetkikler de başvuru sırasında tamamlanır.
TEDAVİ: Hastalığın etkin tedavisi kalp krizi tedavisinde olduğu gibi en hızlı şekilde başlamalıdır. İlk üç veya altı saatte getirilen hastalarda uygulanabilen damar tıkanıklığını açmaya yönelik pıhtı eritici yöntemler tedavide oldukça yüz güldürücü sonuçlar verebilmektedir. Daha geç ulaşan hastalarda ise yine damarda tıkanıklığı önlemeye yönelik tedaviler (heparin ve türevleri, coumadin, antiagregan tedaviler), beyinde ödem varsa bu durumu gidermeye yönelik tedaviler uygulanmaktadır. Kanama durumlarında yaklaşım farklılık göstermekte nadiren cerrahi tedaviler de uygulanmaktadır. Ayrıca bu duruma neden olan kardiak, hematolojik diğer sistemik problemlerin de giderilmesi gerekir. Daha sonraki aşamada ise hastaların kaybettikleri fonksiyonlarını tekrar kazanmalarına yönelik rehabilitasyon girişimleri uygulanmaktadır.