BIST 9.239
DOLAR 34,56
EURO 36,57
ALTIN 2.926,89
HABER /  GÜNCEL

Erbil, Leyla Umar'la dertleşti

Annem, ona en çok ihtiyacım olan günlerde beni yalnızlığa itti. Babamın ise beni kucakladığını hatırlamıyorum.

Abone ol

Mehmet Ali Erbil'le ilk defa hastanedeki odasında tanıştık, incecik vücudu yatağının ortasında daha da küçük gözüküyordu. Ona uzaktan tarifi imkânsız bir sevgim ve ilgim vardı. Bir çok kişinin "aşırı" bulduğu neşesini ve şakalarını izlerken nedense kendi çocukluğum ve gençliğimi hatırlıyordum. Dün onu gerçek kişiliği ile tanıyınca bu hislerimde hiç yanılmadığımı anladım. Nitekim yaşam öyküsünü dinlerken yüzünde gördüğüm hüznü seyircilerine belli etmemek için ne büyük fedakârlıklara katlandığını derinden hissettim. Mehmet Ali Erbil'le buluşmamı sağlayan "sevdiği kişinin gerçek dostu" olan Türker İnanoğlu: "Mehmet Ali o kadar iyi kalplidir ki, Çarkıfelek'te yarışanların maddi durumuna bakarak, ne yapar yapar onlara kazandırır. Ona ben yaptığı işler karşılığında ücretini aylık olarak öderim. Mehmet Ali de şimdi yaşı ilerlemiş 10 kadar Karagöz kukla ustasını her ay maaşa bağlamıştır." İki kızından not: babamızı öpmeyin Mehmet Ali'nin iki kızına olan sevgisi basında izlediğimizin kat kat üstünde. "Kızlarımla hâlâ aynı yatakta uyurum" derken küçük kızının yazıp başucuna astığı kâğıdı gösteriyor: "Lütfen babamı öpmeyin..." Aynı emri veren Hataylı doktoru Jan Klod Kayuka: "Bu dördüncü krizi de atlattı ama bundan sonra hoşgörülü davranmayacağını. Aslında yatakta çok uysal ve iyi bir hasta; ama iyileşince tüm enerjisini harcıyor" diyor. Evim bile yok çıkıp otele gideceğim! Uslu uslu doktorunu dinleyen M. Ali sözü hemen değiştiriyor; kahkaha atarak: "Biliyor musunuz" diyor, "Cihangir muhtarı olan bir hanım iki kere, o sırada ziyaretime gelen iki eşimle beni çarşafın altına sokup kurşun döktü. Bir dahaki kurşuna sizi de bekleriz." Ve sonra onu sevenlere benim aracılığımla şu teşekkür mesajını iletti. "Azrail bana 'Seni bu sefer yurtdışında, sevenlerinin haberi olmadan yakaladım' derken 24 saat içinde herkesin haberi olduğunu hesaba katmadı. Dualar, fakslar, mektuplar, aklınızın alamayacağı sevgi mesajlarının Roma'ya ulaşması her insana nasip olmayan çok önemli bir moral gücü oldu benim için. Eskiden rolümü oynarken, çok ünlü olduktan sonra ölüm döşeğimde komaya girdiğimi ve hayranlarımın arkamda yürüdüğünü hayal ederdim. Bunu aynen Roma'da yaşadım; o anda ölümden başka hiçbir şey düşünmedim ama, hayret edersiniz hiç korkmadım. O kadar acı çekiyordum ki, korkmayı bırakın, sadece bulacağım huzuru düşünüyordum." Erbil'in özel yaşamında biraz daha dikkatli ve itinalı yaşayıp yaşamayacağını bilmiyorum. Ama bu sefer Türker İnanoğlu'nun 14 Nisan'da vizyona girecek "Ömerçip" adlı filminin çekimini bitirdikten sonra kendine çeki düzen vermeye hazırlandığını söylüyor. Beğendiği bir eser olursa özlediği tiyatroda da oynamak istiyor: "14 yaşımda en iyi tiyatro oyuncu ödülü alan biri için sahneden uzak kalmak beni gerçekten üzüyor" diyor. Hastaneden çıkınca nereye gideceğini soruyorum. "Evim yok ki... Arkadaşlarımın otelinde kalacağım." Özel yaşamında da evliliğim bitirme aşamasında olduğunu söylerken; "Ben bir kabahatliysem o iki kabahatli; benimle evlenmeseydi keşke... diyor. Hele Roma'da kaçamak yapma söylentilerine çok kızdığı belli: "Asla böyle birşey yoktu." Kumarbazlığın babasından miras kaldığını söyleyen Mehmet Ali: "Kumar bizde genetik ama yazılanlar kadar ne kazandırıyor ne de o kadar kaybettiriyor" ve hemen ilave ediyor: "Şu anda evim yok ama çocuklarıma bırakacağım evlerim var. Ticaretten anlamıyorum. Bundan sonra beni yoracak işler de almamaya niyetliyim. Kıbrıs'a 3-4 haftada bir gidince çok iyi para kazanıyorum. Onu bırakmayacağım, işimi seviyorum ama kendimi sevmem gerektiğinin farkına vardım." Yüzündeki mutluluk maskesini kaldırmaya karar verince; "Mehmet Ali", diyorum "ben sizin özel yaşamınızı, çocukluğunuzu hiç bilmiyorum. Mutlu bir ailede mi büyüdünüz?" Annemle onun hatırı için görüşürüm Sanki kalbindeki bir düğmeye basılmış gibi hafifçe yatağında doğruldu: "Dört beş yaşında iken annemle babam ayrıldı. Yeniköy'de oturuyorduk, iki kardeş Sarıyer'deki dede evine gönderildik. O dönemi çok iyi hatırlıyorum. Annem bir doktorla evlendi ve üvey babamın bizi ezmesine ses çıkarmadı. O davranış bende çok derin yaralar bıraktı. Benden 18 yaş büyük olan annem tam sevgiye, anneye ihtiyacım olan dönemlerde, bizi yalnızlığa itti. Babamı ara sıra görürdüm ama bana bir kere sarıldığını hatırlamıyorum. Annemle çok seyrek görüşürüz, hastaneye ilk krizimde gelmişti; hatırı için görüşürüz. O kadar katı ve acımasız değilim. Maalesef olamıyorum..." Mehmet Ali'ye sarılıp öperken bundan sonra sık sık görüşeceğimizi hissettim. O da bu hissimi paylaşmış olmalı ki, özel telefon numarasını verdi. Bir hafta sonra İtalyan Başkonsolosu Luciano Pezzotti ile elçilikte makarna yemek üzere sözleştik. Kaynak: Vatan Haber : Leyla UMAR Fotoğraf : Dilek ESKİ