BIST 10.025
DOLAR 35,21
EURO 36,74
ALTIN 2.962,11
HABER /  GÜNCEL

Erbil bu habere şok oldu

Şovmen Mehmet Ali Erbil'in dedesi kim? Düne kadar kimsenin bilmediği sırrı öğrenen şovmen Erbil, neler yaptı? İşte şovmen'in sır dedesinden ayrıntılar:

Abone ol

İddiaya göre ünlü şovmen Mehmet Ali Erbil’in dedesi bir Menemen Onayları sonrasında asılan bir Nakşibendi şeyhi. Dedesini polis sanan mehmet Ali Erbil de haberi duyunca adeta şok olmuş ve " Ne yani dedem Menemen olaylarına mı karışmış benim?” diyerek hayretini gizleyememiş... E haklı, damdan düşer gibi böyle bir haber almak insanı gerçekten şok eder..

Vatan Gazetesi'nin Çikolata ekinde yer alan haber, Kaynama Noktası isimli köşenin yazarı Ahmet Salih'in imzasını taşıyor. Habere şaşıran Mehmet Ali Erbil ise dedesinin bir polis olduğunu zannettiğini belirtiyor.

Erbil soyadı Mehmet Ali Erbil’e dedesi Şeyh Es’edê Erbîlî’den miras. 23 yaşında Nakşibendi tarikatına katılan ve müridi olduğu Şeyh Tahaye Heriri Nakşibendi’den “mevlana” unvanı alan dede Erbil, Kürtçe gazeller yazan dini, siyasi bir kişilikmiş. Şeyh Erbil, Menemen olaylarında müritleriyle birlikte idam edilmiş.

Vatan gazetesi köşe yazarı Ahmet Salih, bu konuda Kaynama Köşesi'nde şu bilgileri aktarıyor:

Hep modern kent hayatını, kentteki gündelik yaşamı anlatıyor bu köşede diye, sanmayın ki özel hayatımda, entelektüel dünyamda da ilgi alanlarım senkroniktir, bu denli günceldir. Tam tersine özellikle de edebiyat söz konusuyla 20. yüzyıldan, hatta 20. yüzyılın ilk yarısından öteye pek geçemiyorum, geçmiyorum. Daha çok oralarda sevdiğim yazarlar, filozoflar. Postmodern dejenerasyon beni entelektüel açıdan rahatsız ediyor. Önceki jenerasyonların yaşantıları daha heroyik, daha heyecan verici, daha umut verici geliyor bana.

Önceki jenerasyonlar deyince; bizimki gibi geçmişiyle pek yüzleşmemiş, yüzleşmeye de pek niyetli görünmeyen bir ülkede hiç ummadık anda öyle şaşırtıcı tarih, yakın tarih bilgileriyle karşılaşıyor ki insan.
Mesela geçenlerde öyle ilginç bir bilgiye ulaştım, öyle bir iddiayla karşılaştım ki, bir ailenin hayatının jenerasyondan jenerasyona nasıl farklılaştığına, nasıl ideolojik bir peçe ile örtüldüğüne iyi bir işaretti. Yakın tarihin içinde nasıl gizler barındırdığına.

Daha önce Mehmet Ali Erbil’in soyadına dikkat etmiş miydiniz? Şimdi mi ettiniz? Evet, haklısınız. Erbil şehrinden geliyor bu soyadı. Kuzey Irak’taki Erbil.
Peki sizce ünlü şovmenin dedesi kimmiş?

Kürt tarihi araştırmacılarının elde ettiği bulgulara göre, Mehmet Ali Erbil’in dedesi Şeyh Es’edê Erbîlî imiş. 96 yaşında idam edilmiş bir şair. Kürtçe gazeller de yazmış, dini-siyasi bir kişilik.

Şimdi Şeyh Es’edê’nin hayat hikayesine bakalım önce: “1835 yılında Erbil’de doğdu. Medresede eğitim gören Erbîlî, 23 yaşındayken Nakşibendi tarikatına katıldı ve müridi olduğu Şeyh Tahaye Heriri e Nakşibendi’den ‘mevlana’ ünvanını aldı. İstanbul’a göç eden şair, Kalemi Dergahı’nın şeyhi oldu. Sultan Abdülhamit tarafından tekrar Erbil’e sürgün edilen şair, 10 yıllık mecburi iskandan sonra affedilince İstanbul’a döndü. 1930’daki Menemen Olayları sırasında tutuklandı. Oğlu Şeyh Ali ve bazı müritleriyle birlikte idam cezasına çarptırıldı. Ocak 1931’de, vücuduna şırınga ile zehir enjekte edilerek öldürüldü.”

DEDESİNİN ŞİİRİ

Yazar Selim Temo’nun, araştırmacı Müfit Yüksel’den aktardığı bu hayat hikayesi bu ay ki Esmer dergisinde yer aldı.

Ama Şeyh Es’ede’nin Mehmet Ali Erbil’in dedesi olduğu bilgisi, aynı çevrelerden başka bir kaynaktan geldi bana. Mehmet Ali’yi aradım hemen. Sağolsun, onca işinin arasında zaman ayırdı ve cevapladı sorumu.


Bu bilgiyi, kendisi için de birçok giz taşıyan ailevi geçmişlerine ilişkin bu iddiayı yayımlamamda bir beis görmediğini söyledi. “Doğum tarihi, yeri, ölüm tarihi, hepsi doğru ama bize dedemin polis olduğu söylenirdi” dedi.

Sonra da şaşkınlıkla sordu: “Yani dedem Menemen olaylarına mı karışmış benim?”

Ve benden dedesinin bir şiirini okumamı istedi. Ben de ona “Kürtçe Gazel” başlıklı şiirinin Türkçe çevirisini okudum. Duygulandı. Teşekkür etti.
Bu tarihi bilgi beni şu açıdan ferahlattı: “Kim ne derse desin bu ülkedeki toplumsal bütünlüğün, kardeşliğin bozulması mümkün değildir.”...

kaynak: