BIST 9.390
DOLAR 34,43
EURO 36,27
ALTIN 2.836,35
HABER /  GÜNCEL

Erbakan'ın TV'sine sürpriz destek

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a yakınlığı ile bilinen Yeni Şafak yazarlarından Yusuf Kaplan, SP lideri Necmettin Erbakan'ın TV 5'ine övgüler yağdırdı..

Abone ol

İslâm'ın üçüncü medeniyet dalgası geliştirme sürecinin eşiğindeyiz. Önümüzdeki haftalarda kapsamlı bir tarih felsefesi yaparak bu mesele üzerinde dişe dokunur bir şeyler söylemeye çalışacağım. Şimdilik şu kadarını söylemekle yetiniyorum: İslâm'ın birinci medeniyet dalgasının tohumları, Medine Toplumunun ve devletinin kurulmasıyla birlikte başlayan, Mekke'nin fethiyle birlikte doruk noktasına ulaşan bir süreçte ekildi; Emeviler, Endülüs Emevileri ve Abbasilerle birlikte dünya medeniyet coğrafyasının merkezi demek olan Akdeniz'in dört bir tarafında meyvelerini verdi. Moğolların 13. yüzyılda İslâm coğrafyasını kasıp kavuran yarım asırlık saldırı ve işgalleriyle Bağdat düştü; İslâm medeniyetinin Doğu cephesi çöktü. Batı cephesinde ise 1326'da Kurtuba'nın düşmesi, Endülüs'ün büyük bir kaosun içine sürüklenmesiyle, iki yüz yıl içinde de Avrupalı barbarlar tarafından tarihten silinmesiyle sonuçlandı. İslâm medeniyetinin yaşadığı bu temelde siyasî buhran, Osmanlı'nın tarih sahnesine çıkmasıyla aşıldı. Osmanlı tecrübesi, İslâm'ın ikinci medeniyet dalgasının hayata geçirildiği tecrübenin adıydı. 20. yüzyılın ilk çeyreğinde, Osmanlı'nın durdurulmasıyla birlikte İslâm dünyası birincisinden de şiddetli ve travmatik bir medeniyet buhranı yaşamaya başladı. Bizim kendimizi, hem İslâm'a, hem de hâkim kültüre yani Batı'ya kapatmamızla ortaya çıkan epistemolojk ve ontolojik kırılma yaşandı. Ancak 20. yüzyılın son çeyreğine gelindiğinde Fas'tan Malezya'ya kadar bütün bir İslâm coğrafyasının yeniden silkinmeye, yeni bir medeniyet sıçramasının işaretlerini vermeye başladığını görüyoruz. İşte Batılılar, bu sürecin, İslâm'ın üçüncü medeniyet dalgasına dönüşmesinden korktukları için Soğuk Savaş'ı sona erdirdiler ve İslâm coğrafyası üzerine var güçleriyle ve panik psikolojisiyle "çullanmaya" karar verdiler. Batılıların saldırılarını püskürtmenin yollarını araştırmak zorundayız. Güçlü, köklü, ufuk ve çığır açıcı bir ilim, düşünce, kültür, sanat ve siyaset geleneği geliştirmek ilk yapılması gereken iştir. Bu zorlu bir süreçtir. Bu süreçte medyayı aslâ ihmal etmemek gerekiyor. İşte TV5, İslâm'ın üçüncü medeniyet dalgasının hayat bulması sürecinde üzerine düşen mükellefiyet ve mesuliyeti yerine getirmek üzere kuruldu. 31 Aralık'ta TV5'in yeni yayın dönemini başlatmak üzere muhteşem, klas bir TV5 Gecesi düzenledik. TV5'in genel yayın yönetmeni olarak TV5 Gecesi'nde TV5'in vizyonunu, ufkunu ve vizyonunu özlü bir şekilde özetleyen kısa bir konuşma yaptım. Bu konuşmayı buraya alıyorum. "TV5 olarak bir ilke ve ilkeye imza attığımızın farkında olarak bu muhteşem geceyi düzenlemeye karar verdik. İlke şu: Yılbaşı, bize ait bir şey değil. Noel Baba figürleri ve sefih yılbaşı seremonileri bizim kültürümüzde yok. Biz, bu geceyi, tıpkı diğer günler ve geceler gibi kendimizle muhasebe, murakabe zamanı olarak değerlendirmeliyiz. Rabbimizi hatırlamalı, Rabbimizi hatırlayarak kendimizi hatırlamalı; kendimize çeki düzen vermeliyiz. Ülkemizin, İslâm medeniyet coğrafyasının ve dünyamızın sorunları ve geleceği üzerine düşünmeli; yeni fikirler ve vizyonlar geliştirme gayreti içinde olmalıyız. İkinci olarak, bu geceyi, televizyonumuzu, yeni logomuzu, yeni ekran yüzümüzü ve jeneriklerimizi tanıtmak için de bir imkan olarak değerlendirme kararı aldık. Son olarak, 1 Ocak Mekke'nin fethine çıkıldığı tarihtir. 11 Ocak ise fethin gerçekleştirildiği tarihtir. Bu geceyi, Mekke'nin fethini, fethin anlam ve önemini de hatırlamak ve hatırlatmak amacıyla düzenlediğimizi hatırlatmak istiyoruz. Televizyonumuzun misyonu ve vizyonu ile fetih hadisesi arasında kopmaz irtibatlar var. Nasıl Hz. Peygamber, Mekke'nin fethiyle birlikte İslâm medeniyetinin temel taşlarını döşemişse, biz de O'nun izinden giderek, O'nun bin bir çileyle yeşerttiği Peygamberî soluğu, misyonu ve ufku toplumumuza ve televizyonumuzun ulaştığı bütün coğrafyalara ulaştırmayı gaye edindik. Sadece ülkemizin ve İslâm dünyasının değil, bütün dünyanın eskimez, pörsümez ve muhkem peygamberî soluğa, belki de, her zamankinden daha fazla ihtiyaç hissettiği bir zaman diliminde yaşıyoruz. Şu ân dünyamız, büyük bir kaosun eşiğinden geçiyor. Korkunç savaşlara ve vahşî cinayetlere sahne oluyor. Haritalar, özellikle de İslâm dünyasının haritaları yeniden çizilmeye çalışılıyor. Bu nedenle İslâm dünyası, büyük bir kuşatmayla karşı karşıya. Bu kuşatmayı yarmak ve dünyaya adaleti, hakkaniyeti, barışı, huzuru ve kardeşliği hâkim kılacak hakikat medeniyetinin meşalesini yakarak, kıvılcımını çakmak zorundayız. Şunu iyi bilelim ki, sadece İslâm dünyasının sorunlarını değil, bütün dünyanın sorunlarını ancak kuvveti değil hakkı üstün tutan hakikat medeniyeti hâl yoluna koyabilir. Bunun için peygamberî soluğu yeniden diriltmeye ihtiyacımız var. Peygamberimiz, nasıl önce gönülleri fethettiyse, bizim de önce gönülleri fethetmemiz, açılmaz sanılan kapıları açma cehdi göstermemiz, aşılmaz sanılan bariyerleri birer birer aşarak yepyeni koridorlar açmamız gerekiyor. İşte biz TV5 olarak bu ruh, bu misyon, bu vizyon ve bu ufukla İslâm'ın üçüncü medeniyet dalgasının dalga dalga kök salmasında, dalbudak salmasında, üzerimize düşen mükellefiyeti ve mesuliyet yerine getirmek istiyoruz. Bunun en esaslı yollarından biri, çocuklarımızın, ebeveynlerin, hep birlikte, ailecek sıkılmadan, utanmadan ama iştiyakla, zevkle, bilgilenerek ve düşünerek izleyecekleri bir televizyonu hayata geçirmek ve yaşatmaktır. İslâmî hassasiyetlerimizden aslâ taviz vermeden, diğer televizyonların da örnek alacakları, herkesi kucaklayıcı, medeniyet perspektifini eksene alan yepyeni bir televizyon dili, formatları ve programları geliştirmek için vargücümüzle çalışıyoruz. Bütün bunları yaparken peygamberî soluğu, iliklerimize kadar hissettiğimizden; ve önce ülkemize, sonra bölgemize ve televizyonumuzun ulaştığı bütün coğrafyalara dalga dalga yayma azmi, cehdi ve kararlılığı içinde olduğumuzdan aslâ şüpheniz olmasın diyorum. Ve İslâmî hassasiyetlerimizden aslâ taviz vermeyeceğimize dair söz vererek, her türlü öneri ve eleştirilerinize açık olduğumuzu özellikle hatırlatarak, bu gecenin ve yayının hazırlanmasında ve gerçekleştirilmesinde emeği geçen bütün arkadaşlarıma yürekten teşekkür ediyorum."