BIST 9.233
DOLAR 34,49
EURO 36,56
ALTIN 2.916,05
HABER /  POLİTİKA

Erbakanın Arabistan hüsranı

Yıl 1974. Ecevit ve Erbakan koalisyon ortağıdır. Erbakan Arabistan'ın kapısını çalar.

Abone ol

Can Dündar ve Rıdvan Akar, Ecevit yazısı dizisinde Erbakan'ın Arabistan ile olan kredi pazarlığı ve sonrasında yaşadığı hüsranı yazdı. Ecevit'in sakladığı belgelere göre Erbakan alamadığı kredi sonrasında durumu 'Arabistan'ı şuurlu sanıyorduk' sözleriyle açıklamış..

Bülent Ecevit koalisyon ortağı Necmettin Erbakan'a güvenmiyordu. Başbakan Yardımcısı olan Erbakan'ın kritik görüşmelerinden haberdar olmaya, bu görüşmelerde ülke ve siyaset adına yapılan konuşmalar ve vaatler konusunda bilgi sahibi olmaya özen gösteriyordu. Ecevit'in kaygılarını haklı çıkaran bir gelişme, Suudi Arabistan Petrol Bakanı Zeki Yamani ve Kraliyet ailesinden Anas Yasin ile yaptığı görüşme tutanaklarında ortaya çıkıyordu.
İlk kez yayımlanan Ecevit'in arşivindeki bu çarpıcı belgede, Erbakan'ın Suudi bakana kredi için adeta yalvardığı ve "Türkiye'yi Batı'dan koparmak için" bu krediye ihtiyacı olduğunu söylediği görülüyordu.

ÇOK GİZLİ ZATA MAHSUS 55

30 NİSAN 1974 SALI GÜNÜ ARABİSTAN BÜYÜKELÇİSİ
ANAS YASİN İLE SAYIN N. ERBAKAN ARASINDA
CEREYAN EDEN GÖRÜŞME

NOT: 29 Nisan Pazartesi günü Suudi Arabistan Petrol İşleri Bakanı Zeki Yamani ile Sayın Erbakan arasında cereyan eden görüşmeye Anas Yasin katılmıştır. Bu görüşme sonunda Yasin, petrol ve kredi konuları hakkında Kral Faysal ile temas yapacağını, bu temasın sonuçlarına ilişkin bilgiyi vermek üzere yarın sabah (30 Nisan) geleceğini Sayın Erbakan'a söylemiştir. Bu sözlerin üzerine 31 Nisan sabahı gelmiş ve Sayın Erbakan ile aşağıdaki görüşmeyi yapmıştır.
Yasin: Şimdi Kral'dan geliyorum. Petrol ve kredi hakkında Türkiye'nin isteklerine büyük önem gösteriyor. Türkiye için çok iyi teveccühleri var. Bu iyi niyet çerçevesinde ilgili makamlara talimat veriyor, beni Prens Fahd'a gönderdi. Şimdi oraya gitmek istiyorum. Prens Fahd ile yapacağım temaslar hakkında size bilgi veririm.

'Çok şey bekliyorduk'
Erbakan: Sayın Büyükelçi, petrol ve kredi hakkında ne kadar büyük önem gösterdiğimizi tekrarlamak istiyorum. Burada bulunan büyük heyetimizle beraber Suudi Arabistan'a gelirken çok şeyler bekliyorduk. Nüfusunun %99'u Müslüman olan 40 milyonluk Türk milleti de bu ziyaretten çok şeyler bekliyor. Şimdi bu büyük ümitler karşısında eli boş olarak dönemeyiz. Mutlaka bir şeyler götürmemiz lazım. Götüremezsek Türkiye'de durum çok feci olur ve bundan böyle Suudi Arabistan ile dostluğumuz hakkında milletimize bir şey söylemeye yüzümüz tutmaz. Bakın şimdi siz...
Konuşurken şöyle bir kroki çizdim. Çizilen kroki şöyledir:

Batı
Türkiye
S. Arabistan

Anlatmak istediğim husus şudur: Suudi Arabistan Türkiye'ye istediği petrolü ve krediyi verirse Türkiye'yi kendine ve dolayısıyla Arap ve İslam ülkelerine çeker. Vermediği takdirde Türkiye, arzu etmediği halde, yüzünü Batı'ya çevirir, oraya bağlanır ve oradan Türkiye'nin kurtarılması mümkün olmaz.
Yasin: Zatıalinize önceden söylemiştim. Zeki Yamani de söyledi, 1975 yılının sonuna kadar petrolümüz yoktur. 1976 yılının başından itibaren elde edeceğimiz hisse ise Suudi Arabistan hükümetinin yabancı petrol şirketleri ile 1974 yılında yapacağı temaslara bağlı. Biliyorsunuz, yabancı şirketlerle aramızda aktedilen ortaklık anlaşmasını tadil etmek istiyoruz. Bu husus gerçekleştiği takdirde bizden petrol alan ilk ülke Türkiye olacaktır.
Kredi konusunda ise istediğiniz kredi miktarı çok büyüktür. Suudi Arabistan şimdiye kadar hiçbir ülkeye bu kadar kredi vermemiştir. İsrail ile savaş halinde olan ülkelere bu kadar kredi vermedik.
Bununla beraber, İsrail ile olan ilişkilerini kesen Afrika ülkelerine dahi kredi vermiyoruz. Mesela Gine Başbakanı buradadır. Prens Fahd'ın yemeğinde beraberdiniz. Ülkesine kredi vermediğimiz için çok üzgün ayrıldı. Yarın Tunus Başbakanı geliyor. O da kredi istiyor.
Şu anda Riyad'da 9 heyet var. Hepsi petrol ve kredi talep ediyorlar. Suudi Arabistan bu petrol ve kredi taleplerini kabul ederse, kendisi sıkıntıya düşer ve kendi kalkınma projelerini, yatırımlarını temin etmek için yabancı ülkelerden kredi sağlamaya mecbur olur. Onun için bu talepleri önemine göre sıraya koyuyoruz.
Recep tarihinde genel bütçemizi tespit ettikten sonra, mali durumumuz belli olur. O zaman mümkün olduğu takdirde bu taleplerin bir kısmını karşılamaya çalışırız.

'Arabistan'ı şuurlu sanıyorduk'
Erbakan: Siz Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu biliyorsunuz. Öyle anlaşılıyor ki siz bu durumu anlamadığınız için Türk milleti ile olan bağlarınızı bilerek koparacaksınız. Halbuki buraya gelmeden evvel Suudi Arabistan'ın şuurlu bir ülke olduğuna inanıyorduk. Türk milletinin sıkıntılarını bildiğinize inanıyorduk. Şimdi görüyoruz ki biz bu düşüncelerimizde yanılmışız. Durumu açıklayayım. Yahudiler yani Siyonistler uzun yıllardan beri Türk milletine hükmediyor. Büyük baskılar altında bulunduruyor. Bu 40 milyon Müslümanı büyük bir hapishane koğuşuna tıkıp nefes aldırmıyor.
Biz, millet olarak bu uzun yıllar zarfında bu hapishaneden kurtulmak için çırpınıyoruz. Gösterdiğimiz bu büyük gayret neticesinde hapishane koğuşunun bir duvarını deldik. Şimdi elimiz dışarıda, belki bir dost yardımımıza koşar da koğuşun kapı kilidini açmamıza yardım edecek bir demir parçasını elimize verir diye hâlâ bekliyoruz.
Yasin: Beyefendi, bunu söylüyorsunuz ama Kültür Anlaşmasında "iki Müslüman millet" ibaresine itiraz ediyorsunuz. "Müslüman" kelimesini kaldırdınız. "İslam Konferansı" ibaresini de kaldırmak istediniz. Suudi Arabistan olarak, bu iki ibare bizim için çok büyük önem taşır.
Bu hususta Kral hazretlerinden kesin talimat var. Yabancı ülkelerle aktedeceğimiz anlaşmalarda bu iki ibareyi bulundurmak mecburiyetindeyiz. Bizim ana davamız budur. Bunlar olmadığı takdirde işler ters gider.

Yazı dizisi:Rıdvan Akar - Can Dündar
Kaynak: www.milliyet.com.tr