Erbakan'ın ölüm yıldönümü ve 28 Şubat'ın yıldönümüyle ilgili konuşan eski Bakan Kahraman ilginç şeyler anlattı.
Abone olEski Kültür Bakanı İsmail Kahraman, 28 Şubat 'post modern darbesi' sürecinde medyanın ve bazı sendikaların tutumları nedeniyle hükümetin zor günler yaşadığını anlatarak '28 Şubat'a el tutanlardan biri de Süleyman Demirel oldu. Şikayetçi olduğu işe kendi bizzat idare edici oldu' dedi.
54. dönem Refahyol Hükümeti'nde Kültür Bakanlığı yapan İsmail Kahraman, 28 Şubat döneminde yaşadıklarını anlattı.
Kahraman, 28 Şubat'ın neticesi alınmış bir darbe olduğunu ifade ederek '1938 ile 2001 yılları arasında 16 tane darbe ve darbe teşebbüsü var. Türkiye ne zaman ki uçağın tekerleğinin pistten kalkma, take off anına geliyor, 'küt' diye bir darbe ile karşılaşıyor. 28 Şubat'ta da Türkiye'nin önü kesilmiştir' diye konuştu.
Koalisyon hükümeti olmasına rağmen Refah Partisi Genel Başkanı, Başbakan Necmettin Erbakan ile Doğru Yol Partisi Genel Başkanı, Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller'in gayet uyumlu bir hükümet olduğunu aktaran Kahraman, ekonomik, sosyal, hukuki ve siyasi alanda güzel gelişmeler yaşandığını belirtti.
ERBAKAN O PARAYI ALMADI
Ekonominin gayet iyi gitmeye başladığı bu dönemde dışarıdan, cazip kredi teklifleri aldıklarını söyleyen Kahraman, 'Libor adlı uluslararası kredi kuruluşu eksi bir faiz ile ilk 7 yılı ödemesiz, 10 yıl vadeli kredi teklif etti. Lehman Brothers adlı ABD'li yatırım Bankası 10 milyar dolar, Almanya'dan bir banka ise 10 milyar mark teklif etti. Ancak Başbakan Erbakan, 'borç yiyen kesesinden yer ve emir alır' diyerek borç almayacağını söylemişti' ifadelerini kullandı.
'Dönemin 5'li çetesi'
Kahraman, o dönemde bazı sendikaların birlikte hareketini 'çete'ye benzeterek şöyle konuştu:
'Daha öncesinde paralar İsviçre, Fransa, İtalya ve Almanya gibi ülkelerdeki bankalara yatırılıyordu. Türkiye, Lüksemburg'tan bir milyon dolar borç istiyordu. Ancak dışarıdaki bankalara yatırdığı paraları 'prestij bozulmasın' diye çekmiyordu. Bizim hortumu kesmemiz, hortumdan beslenenlerin isyanına sebep oldu. Hortumlar kesilince, ayaklarına diken battı. Bu süreçte karşımıza TOBB, TİSK, TESK, TÜRK-İŞ ve DİSK'ten oluşan '5'li çete' çıktı.'
DEMİREL'İN SÜRECE DESTEĞİ
Süleyman Demirel'in 28 Şubat sürecinde cumhurbaşkanlığı makamında bulunduğunu hatırlatan Kahraman, 28 Şubat sürecinde senaryonun dışarıdan geldiğini ve Süleyman Demirel'in sahneye koyduğunu belirterek '28 Şubat'a el tutanlardan biri de Süleyman Demirel oldu. Şikayetçi olduğu işe kendi bizzat idare edici oldu. Refahyol Hükümeti'nin koalisyon protokolünde dönüşümlü başbakanlık vardı. Yani Erbakan Hoca'dan sonra Tansu Hanım başbakan olacaktı. Onu öne çektiren toplumdaki bu menfi propagandadır. O sıralar Tansu Hanım dedi ki: 'Partimi, tutamıyorum. 2 seneyi bekleyemem. Parti dağılmasın diye ya çekileceğim ya da nöbet değişimi yapacağız.' İlk planda 27 milletvekili, ardından ise 15 milletvekili DYP'den istifa etti. Hüsamettin Cindoruk başkanlığında bir parti oluştu. DYP eritildi. Niye eritiliyor? Niye, onları ayırıyorsunuz? Neden bir hükümeti düşürüyorsunuz? Niye istikrarı bozuyorsunuz? Eğer DYP eritilmeseydi, Süleyman Bey o kadar kişiyi istifa ettirmeseydi. 28 Şubat'ta olan o toplantıya rağmen Refahyol Hükümeti devam edecekti' diye konuştu.
HESAP GÜNÜNDE ŞİKAYETÇİ OLACAK
O dönem gazete ve kalem sahiplerinin kendi menfaatleri için milletin menfaatini bir kenara ittiğini dile getiren Kahraman, Türk Kültür Köyü'nü kurmak için Japonya'nın Kashiwazaki kentine gittiklerinde ertesi gün Hürriyet Gazetesi'nin 'Uçakta Cemaatle Namaz' diye haber yaptığını anlatarak yaşadığı farklı bir olayla ilgili şunları söyledi:
'Kültür Bakanlığı'nda kadın memur sayısı 650 idi. Bir gazete 'Kadın düşmanı Bakan', 850 kadının işine son verdi, diye haber yapmış. Bakanlıkta çalışan 650 kadın memurdan 850'sinin işine son vermişim. Haberi yapan muhabire dedim ki; 'Hanımefendi haberinizi okudum gazetede. 850 mi 650 mi büyük? 'Gayet tabii 850' dedi. 'Yani 850, 650'ye sığmaz değil mi?' dedim. 'Sığmaz' dedi. Bu süreçte, tayin isteyen ve emekli olan ise 28 kişi. 'Peki siz bu 28'i, 650 değilde 850 diye yazıyorsunuz, hiç mi vicdanınız rahatsız olmayacak? Sizi şikayet edeceğim' dedim. 'Basın şeref divanına mı', dedi? 'Hayır' dedim. 'Mahkemeye mi?', 'Hayır. Cenab-ı Allah'a inanıyorum, hesap gününde bu hesabı senle görüşeceğiz' dedim. O günden sonra aleyhimde yazmadı.'