Ahmet Hakan bu kez Erbakan taraftarları kızdırdı. Ona göre bu hareket ömrünü tamamlamıştır.
Abone olHürriyet yazarı Ahmet Hakan hafta sonu yapılacak Saadet Partisi kongresine değindi. diyen yazar Saadet Partilileri kızdırdı.
Yazı: Ahmet Hakan
Kaynak:
-ERBAKANCILIK bitmiştir.
Ne yaslı ve hüzünlü bir ses tonuyla "acı bir haber" veriyoruz...
Ne de bir büyük muştuyu haykırıyoruz.
Yaptığımız sadece "basit ve yalın bir gerçek"i dile getirmekten ibarettir.
Evet, Erbakancılık hareketi ömrünü tamamlamıştır, miadını doldurmuştur, müzedeki yerini almıştır.
"Maneviyatçı motor profesörü", kendisi kabul etmek istemese de, 40 yıllık mücadelesinin sonuna gelmiştir.
Bu nedenle Saadet Partisinin hafta sonu Ankarada toplanacak olan büyük kongresinden bir şey çıkmayacaktır.
Hafta sonu Ankarada toplanacak olan kongre, bir siyasi partisi kongresi olmaktan ziyade, bir dernek toplantısı olacaktır.
Derneğin adı da bellidir: Erbakanı sevenler derneği.
Çünkü...
1970li yıllarda, "Önce ahlak ve maneviyat" diye yola çıkan...
1980li yıllarda, "Adil düzen" adlı sorunlu ama büyülü sloganı gündeme getiren...
1990lı yıllarda, hedefi daha da büyütüp "Yeni bir dünya" diyen...
Bu hareketin bugün gelip dayandığı en temel slogan, "Hocaya sadakat şerefimizdir" olmuştur.
Ve bu yaklaşımın yol açtığı en temel mesele şudur:
Erbakanı bırakıp AKPye mi gittin? Tamam, o zaman sen hainsin.
Yok, her şeye rağmen Hocanın yanında mı kaldın? Tamam, o zaman sen en hakiki mücahitsin.
Yani... Ölçüsü Erbakan olan, bunun dışında hiçbir ölçü tanımayan bir hareket var karşımızda...
***
Ölçü o kadar Erbakandır ki...
Zavallı Recai Kutan, her fırsatta, "Ben artık genel başkan olmak istemiyorum. Ne yaşım, ne yapım buna müsait. Ben artık evde torunlarımı sevmek istiyorum" dedikçe...
Başka bir isme sadakat konusunda güvenemeyen Erbakan, her defasında ne yapıp edip Kutanı dayatmaktadır.
"Genç, dinamik, bugünün dilini konuşan bir isim gelsin" diyenlere ise verilen yanıt baştan bellidir:
"Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının ihanetini unutmayın."
Kısacası...
"İhanet" ve "sadakat" kavramlarıyla ifade edilen korkular, endişeler, kaygılar, bu hareketin güçlü bir siyasal bildiriyle ortaya çıkmasını imkánsızlaştırmaktadır.
Dernekleşmenin temel nedeni de budur.
***
Bir sorun daha var:
Saadet Partisi, bugünkü iktidarı en çok nereden vurabilir?
Tabii ki türban, imam hatip gibi konularda...
Peki bu eleştirilerinde etkili olma şansları var mı?
Yok, çünkü ne zaman bu konuları gündeme getirseler, herkesin aklına o talihsiz "Refahyol" deneyimi gelmektedir.
"Biz sizin devri iktidarınızı da gördük" şeklinde yapılan çıkış, Saadetin önünü kesmektedir.
Kısacası...
"Saadet kongresi çok önemli", "AKPnin gözü bu kongrede", "Saadet, AKPyi kaygılandırıyor" türünden analizlerin hiçbir geçerliliği yoktur.
Bu sarhoş sürücü tam Levent Kırcalık
TAMAM...
Bana göre de Levent Kırca, yıllardır canlandırdığı o meşhur "sarhoş sürücü" tiplemesinin suyunu çıkarmıştır.
Ancak...
Deniz Akkayanın trafik polisleri karşısında sergilediği o harika performans ortada öylece dururken, sırf "sarhoş sürücü skeçleri" bıktırdı diye, Levent Kırcanın bu olaya bigane kalmasını beklemek Allahtan reva mıdır?
Bence yazık olur, günah olur. Çünkü "malzeme" acayip elektriklidir.
Hadi gelin, biraz malzemeyi didikleyelim:
BİR: Sarhoş Deniz Akkaya haline dönüşmüş Levent Kırcanın, trafik polislerine "Siz benim kim olduğumu biliyor musunuz? Benim iki üniversite diplomam, bir de yoga sertifikam var" diye bağırdığını hayal edin. Gülme efektine ihtiyaç duyar mısınız?
İKİ: Deniz Akkaya kılığına girmiş Levent Kırcanın "Ben medyaya mal olmuş bir insanım" demesi başka bir atraksiyona gerek bırakır mı?
ÜÇ: Peki ya Deniz Akkaya kılığına giren Levent Kırcanın, trafik polislerinden kurtulmak için cep telefonundan Polat Alemdarı aramasına ne buyrulur? Hele bir de Polat Alemdar kılığına girmiş bir oyuncunun olay mahalline geldiğini düşünün. Tadından yenmez değil mi?
O halde hep birlikte haykıralım:
Hadi Levent Kırca... Bekliyoruz... Lütfen ama...