Ensar Vakfı, Kılıçdaroğlu ve Rıza Zarrab...
Genelde tek parça yazı yazmayı tercih ediyorum. Ancak bu hafta durum biraz farklı olacak. Çünkü herkesin ağzında sakız olan üç önemli meselemiz var
Genelde tek parça yazı yazmayı tercih ediyorum. Ancak bu hafta
durum biraz farklı olacak. Çünkü herkesin ağzında sakız olan üç
önemli meselemiz var.
Ensar Vakfı'nda yaşanan tecavüzlerle başlayalım...
Türkiye bir haftadır Ensar Vakfı'na bağlı bir kurumun kiraladığı
öğrenci evlerinde bir öğretmenin 45 öğrenciye tecavüz etmesini
tartışıyor.
Tecavüzcü öğretmen olaydan hemen sonra tutuklanıp hapse gönderildi.
Olayın patlak vermesinden hemen sonra Ensar Vakfı'ndan bir açıklama
yapıldı.
Vakıf Başkanı İsmail Cenk Dilberoğlu, "Varsa bir suçumuz
bununla ilgili her şeyi yapmaya hazırız. Dava sürecini takip
edeceğiz. Hak ettiği cezayı umarım bu kişi alır. Medyadan
takip ettiğim kadarı ile 600 yıllık bir ceza isteniyor. Benim
inancıma göre, bu 600 yıllık ceza bile az, bu kişinin idam edilmesi
gerekir" diyor.
Ancak bu açıklama birilerini tatmin etmemiş anlaşılan...
Günlerdir sosyal medya üzerinden harekete geçen birileri, Ensar
Vakfı'nın kapatılması gerektiğini söyleyip duruyor.
Onlara söylenmesi gereken bir kaç sözüm var.
Beyler!
Suç dediğiniz şey, bazı insanların toplumsal ahlakı ve kanuni
düzeni reddeden asi yönlerinin veyahut bireysel isteklerinin öne
çıkması sonucu oluşur.
Eğer ortada bir azmettirici yok ise cinayet, hırsızlık, tecavüz,
taciz, gasp vs. gibi adi suçlar, suçu işleyen bireyin hanesine
yazılır.
Bir başka deyişle "suç bireyseldir."
Yani böylesi bireysel suçlar zanlının aile fertlerine, çalıştığı
işyerine veyahut yakın arkadaşlarına mal edilemez!
Şayet mal edilmiş olsaydı, teröristlerin ailelerinin katledilmesi,
adi suçluların soyundan gelen herkesin hapse atılması,
tecavüzcülerin çalıştığı tüm kurumların kapatılması gerekirdi.
Sizin mantığınızla gidecek olursak...
Öğrencisine tecavüz eden öğretmenlerin görev yaptığı okulların
kapatılması, taciz - tecavüz olayı yaşanan tüm kamu ve özel
kurumların kapısına kilit vurulması gerekiyor.
Biliyorum yazdıklarım hoşunuza gitmiyor. Çünkü Ensar Vakfı AK Parti
tarafından desteklendiği için belaltı vurmak hoşunuza gidiyor.
Eğer meseleyi siyasi zemine çekip tartışacaksak, o zaman size yine
hoşlanmayacağınız örneklerle cevap vereceğim.
Bundan bir süre önce Silivri Belediyesi'ne bağlı "Gökhan
Kurtulmuş Huzurevi" inanılmaz bir tecavüz skandalıyla
çalkalandı. Huzurevindeki görevlinin, silah zoruyla 3 çocuk annesi
bedensel engelli bir kadına tecavüz ettiği ortaya çıktı.
Buradan yola çıkarak önce huzurevini, ardından da Silivri
Belediyesi'nin kapatılmasını talep ettiniz mi?
Etmediniz...
Filmi biraz geriye sarıp değişik örnekler vereyim.
Bir çocuk annesi gazeteci kadın vardı hani hatırlarsanız. Bundan
yıllar önce o dönem CHP'nin başında bulunan şahsın kendisine
makamında ve sonra da kısa mesaj yoluyla tacizde bulunduğunu
açıkladı.
Yetmedi...
Aynı kişinin evli bir kadınla toplum ahlakına aykırı seks kasetleri
yayınlandı.
Bununla da kalmadı...
Yine evli bir kadın, aynı partinin mensubu olan Muharrem İnce'nin
kendisine gönderdiği taciz mesajlarını medyada çarşaf çarşaf
yayınlattı... "CHP bu rezaletler sonrası
kapatılmalı" diye bir isyanınız oldu mu?
Olmadı...
Yine o dönemlerde MHP'de görev yapan onlarca milletvekilinin,
torunları yaşındaki kızlarla seks ilişkisi yaşadığı ve partinin
parasını bu kızlara yedirdiği belgelendi?
MHP kapatılsın dediniz mi?
Demediniz...
atv'nin o dönemki anchormeni olan kişinin, kendisine staj için
başvuran körpecik kızları, "Seni geleceğin spikeri
yapacağım" vaadiyle yatağa attığı yine kasetler ve
belgelerle yayınlandı. "atv kapatılsın" dediniz
mi?
Demediniz...
Paralel Yapı'ya mensup bir spikerin tecavüz davası görülürken, "Samanyolu, Zaman, Cihan Haber Ajansı gibi kurumlar kapatılmalı" dediniz mi?
Yine demediniz.
Bunun yerine, "Canım bu onların özel hayatı, kimseyi
ilgilendirmez" dediniz!
Eğer hala anlamazlıktan geliyorsanız, o zaman sizin anlayacağınız
dilden cevap vereyim...
Sizler, kendi partisinden bir kadınla beraber olan adamı kovup,
onun yerine ülkenin milli ve manevi değerlerine her gün tecavüz
eden bir liderin peşinden koşanlarsınız.
Sizler, "Özerklik - Öz Yönetim" diyerek ülkeyi
bölmeye çalışan, vatan topraklarına tecavüz eden terör örgütüne ve
onun siyasi kolu HDP'ye oy verenlersiniz.
Sizler, ülkenin namusu sayılan sınırlarını ihlal eden Rusya'nın
yanında yer alıp, kendi ülkenizi satanlarsınız.
Anlayacağınız...
Topluma ahlak ve namus dersi verme çabanız takdire şayan. Lakin
önce alnınızdaki namus lekesinden kurtulmanız gerekiyor!
CHP'LİLER TERÖRİSTLERE DESTEK
VERMİYORMUŞ!
Kemal Kılıçdaroğlu, "Bizim terör örgütüne destek veren,
terörist cenazesine giden milletvekilimiz yok. Varsa ispat
edin" diye meydan okumuş.
Her şey Türkiye'nin gözleri önünde yaşanıyor.
Gamze Akkuş İlgezdi terörist cenazesinde gözyaşlarına boğuluyor.
Sezgin Tanrıkulu terörist cenazelerine koşturmaktan fırsat
bulduğunda PKK'nın yayın organı Med Nuçe'ye çıkıp, "Katil
devlet masum halka bomba yağdırıyor" diyor.
Mahmut Tanal DHKP-C'lilerle beraber polislerle çatışıyor. Şafak
Pavey PKK'nın siyasi kanadı olan HDP'nin liderini, "Beraber
iyi salladık" diye tebrik ediyor.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Murat Özçelik, "Ben ve tüm
ailem barajı geçsin diye HDP'ye oy verdik"
diyor.
Selina Doğan, ''1992 doğumlu bir kadını, vücudunu
patlatarak ölüm saçmaya iten sebepleri konuşmadıkça terörle
mücadele yalandır'' diyerek Ankara'yı kana bulayan canlı
bombayı mağdur gibi gösteriyor.
Velhasılı kelam...
Hepimiz herşeyi kanlı canlı izliyoruz, ama adam gözümüzün içine
baka baka ve aklımızla alay ederek bunları inkar ediyor.
Bundan sonra ne yaparsanız yapın inkardan vazgeçiremezsiniz Kemal
Bey'i...
Sezgin Tanrıkulu ile Gamze Akkuş İlgezdi'nin terörist cenazesindeki
fotoğraflarını gösterip, "Bak cenazeye
katılmışlar" deseniz, "Ama mezara toprak
atmamışlar" der.
"Aha bu da toprak attıklarını gösteren fotoğraf"
deseniz, "Bak dua etmemişler" demeye başlar.
"Al bu karede de dua etmişler" deseniz,
"Duaları kabul olmamış bunu saymam" der, yine
sıyrılır!
Çünkü ona göre millet ahmak ve olanı biteni anlamıyor.
Paşam!
Kafandaki "Ahmak millet" algısı, milletin
"ahmak" olduğu anlamına gelmiyor.
Olaya tersten baktığında kimin ahmak olduğunu çok net
göreceksin!
RIZA ZARRAB OLAYI
Olayı kısaca anlatayım. ABD ile ambargonun kaldırılması konusunda
anlaşan İran'ın ilk işi Rıza Zarrab'ın ortağı Babek Zencani'yi
tutuklamak oluyor. Hemen ardından ABD'ye giden Zarrab
tutuklanıyor.
Kendisini gözaltına aldıran New York Güney Bölge Başsavcısı Preet
Bharara, Zarrab'ın suçunu twitter üzerinden şu sözlerle
duyuruyor:
“Amerika’nın İran’a yaptırımlarını delen, kara para aklayan
ve bankacılık sahtekarlığı yapan Türk uyruklu kişi
tutuklandı!”
Yani Zarrab'ın suçu, ABD çıkarlarına zarar vermek! Tersinden
bakacak olursanız İran petrolünü altın karşılığında Türkiye'ye
taşıyıp ülkenin kasasına para koymak.
Ama gelin görün ki içimizdeki Amerikan evlatları gözaltı kararı
veren savcının kıçını yalayıp teşekkür ediyor.
Gerekçeleri, Türkiye'nin lehine, ABD'nin aleyhine iş yapan Zarrab'ı
yakalaması! Amerika'nın ve İngiltere'nin en az 5 bin Rıza Zarrab'ı
vardır. Birinin dahi ismini duymanız mümkün değil. Çünkü onların
medyası Can Dündar gibi vatan hainliği yapmaz, yapamaz!.
Devletinin çıkarlarını gözetir.
Sahi...
Rıza Zarrab ile Can Dündar'ı takas yapsak olmaz mı yav? Rıza en
azından ülkeye para kazandırıyordu be!..