25 yıllık emeğinin karşılığında emekli olduğu için eleştirildiğini savunan Engin Ardıç, kendini savunduğu yazısında, genelev çalışanını bazı gazetecilere tercih etti.
Abone olEn son Ali Sami Alkış tarafından eleştirilen Akşam yazarı Engin Ardıç'ın bir tespiti var. Medya dünyasında kıskanılan iki kişi var. Biri Serdar Turgut, diğeri de Engin Ardıç. Kendisine haksızlık yapıldığını yazan Ardıç, kıskançlık yapan bazı gazetecileri, genelev çalışanından daha kötü diye yorumladı. Ardıç; "Gazeteci olacağıma keşke genelevde peçeteci olsaydım" diyor. Ardıç'ın bu ağır sözü söylemesinin gerekçesini kendisinden dinleyelim. Yılanlı çukur Babıali'de son zamanlarda epey kıskançlık uyandıran ve en çok çekiştirilen iki kişi var: Bunlardan biri Serdar Turgut, öteki Engin Ardıç. Çünkü ikisi de bugüne kadar tuttukları her işte ve üstlendikleri her görevde başarı kazandılar! Hiçbir marifet cezasız kalmaz. Serdar Turgut adına konuşmaya elbette yetkili değilim, bu yazıyı kendime ayıracağım için de peşin peşin özür dilerim. İtiraf edeyim ki, Akşam Gazetesi'ne gelirken arkamdan böylesine korkunç bir kıskançlık ve çekememezlik fırtınası estirileceğini düşünmemiştim. Evet, hatamı kabul ediyorum: Star Gazetesi'nden şubat ayında ayrılmamakla hata etmişim. Ne ki, hem iş ve ekmek aslanın ağzındaydı, hem de 25 yıllık kıdemimi yakmayı göze alamadım. Gene de, almalıydım. Yanlış yapmışım. Dost bildiğim insanlar son günlerde bana en ağır, en çirkin iftiraları atıyorlar, şerefimle oynuyorlar... Meraklı turşucular için aha açıklıyorum: Star Gazetesi'nden 1 Nisan tarihinde emekli oldum, kıdem tazminatımı da Ağustos ayında alabildim. Bu para, bazı 'siteci' çocukların ortaya attıkları gibi 150 milyar değil, 137 milyar liradır. Orta boy bir apartman dairesi fiyatı... 53 yaşında bir emeklinin de artık o kadarcığına hakkı vardır sanırım, çünkü adam bugün bile kirada oturuyor. O parayla henüz becerip de başını sokacak bir ev alabilmiş de değil hani. 'İçeride', kullanmadığım izinlerin karşılığı olarak 48 milyar liram daha kaldı, asla ve asla vermeyeceklerinden eminim, fakat bana çamur atan hiçbir 'siteci' arkadaşın kaleminden 'Ardıç parasını niçin eksik aldı' cümlesini okuyamadım doğrusu!... Bu parayı ben kimsenin cebinden çalmadım. Kimsenin hakkını da yemedim. Bu para, hem de eksik olmakla birlikte, benim sigortalı olduğum 1979 yılından beri (daha önce sigortasız ve güvenliksiz çalışıyordum) yalnız basında da değil, çeşitli şirketlerdeki tam 25 yıllık emeğimin karşılığıdır. Anamın ak sütü gibi helal paradır, bir bahşiş değil, bir 'ulufe' değil, maaşımdan bana sormadan zorla kesilmiş ve birikmiş kendi paramdır. Arkamdan konuşanlar 'niçin Engin aldı da başkaları alamadı' demek istiyorlarsa -kaldı ki başka alanlar da var, ben tek değilim-, ki bunda da yerden göğe kadar haklıdırlar, bu sorunun muhatabı ben değilim, Star yönetimidir. Ben kimseye 'benimkini verin, ötekilere ödemeyin' demedim. Fakat onurumla, kişiliğimle oynayanlar daha da ileri gittiler: Sözde ben bu parayı giderken almışım, 'verirseniz Akşam'a gitmem' demişim ama buna rağmen cebime atıp gene de ayrılmışım! Aranızda benim böyle bir şerefsizlik, böyle bir dolandırıcılık, böyle bir sahtekarlık, böyle bir alçaklık yapabileceğime inanan varsa, sakın benim yazılarımı bir daha okumasın. Ben o parayı aldığımda ortada ne iş teklifi vardı ne bir şey, üstelik Akşam'ın başında da bambaşka yöneticiler! Ayrıca hiçbir sitecinin de 'adam nisanda emekli olmuş, tazminatını niçin ancak dört ay sonra alabilmiş' diye bir hesap sorduğunu da işitmedik bu arada... Bugünkü Akşam yönetimi, beni, o parayı aldıktan iki ay kadar sonra aradı! Bunu bilmeyen 'dostlar' bana en pis çamurları atıyorlar. Dost bildiğim insanlar beni çok kırdılar. Yazıklar olsun. İsim vermeden, birçok kişiyi de kapsayacak bir laf ediyorum, adam üstüne alınıyor, adımla sanımla kişiliğime saldırıyor... Üç yıldır birlikte rakı içtiğim adam. Dost bellediğim adam. İmzasız siteci, Şebnem İyinam'la söyleşirken 'gırgır olsun da okurlar gülsünler' diye özellikle abarttığım eski bir öykünün üstüne mal bulmuş Mağrıbi gibi atlayıp aklı sıra aleyhimde kullanıyor... Maruz kaldığım nasıl bir haset fırtınasıdır? Star Gazetesi'ne veda yazısı yazmıştım, yayınlamadılar. Şimdi de neyin ne olduğunu bilmeyen bazı zavallıları dolduruşa getirip onurumla oynatıyorlar. Ben de 'son güne kadar gazeteyi boş bırakmadım' diye seviniyordum, meğer bunun adını 'çirkin ayrılma' koyacaklarmış, nereden bilebilirdim? Ne yazık ki sinirlerim çelik gibi değil. Üstelik, bazı hanımların istihzayla karışık belirttikleri gibi 'kırılgan' bir adamım. Aşırı duyarlıyım. Böyle bir insanı olmadık haksızlık ve iftiralarla çileden çıkarıp, sinir dengesini altüst edip, ağzını bozdurup, sonra da 'baaak, biz dememiş miydik, işte adam küfürbaz' diye zeytinyağı gibi üste çıkmak mertlik midir? Bazı ortamlara bakıyorum da... Gazeteci olacağıma kerhanede peçetecilik yapsaydım keşke, orada daha temiz insanlar var.