BIST 9.640
DOLAR 34,66
EURO 36,64
ALTIN 2.942,22
HABER /  MEDYA

Engin Ardıç öyle bir soru sordu ki

Sabah'ın renkli ve bir o kadar sivri dilli yazarı Ardıç, bebeğini düşüren üniversiteliyi ve CHP'lileri çok kızdıracak...

Abone ol

"Senin birinci sorumluluğun bebeğine karşı mıdır yoksa Kemal Kılıçdaroğlu'na karşı mı?" Bu soruyu Sabah yazarı Engin Ardıç, protesto gösterileri sırasında bebeğini düşüren üniversiteli kıza yöneltiyor.

Sabah'ın polemik üstadı yazarlarından Engin Ardıç'a göre polisin öğrencilere yönelik şiddeti de medyanın gösterdiği karşı tepki de ""tan başka bir şey değil. 

'EVET' DİYENİ SUSTURMAK DAHA DEMOKRATİK

'CHP medyası' diye gördüğü Aydın Doğan'ın gazetelerine yüklenen Ardıç'ın hedefinde karşıt görüşe eylemcilerin gösterdiği fiziki tepki vardı:

"Ninen yerinde Adalet Ağaoğlu anayasa değişikliğini niçin desteklediğini anlatmaya çalışacak, ona da yumurta fırlatacaksın. "Hayır" demek demokratik, "evet" diyeni susturmak daha bir demokratik."

BİRİNCİ SORUMLULUĞUN KILIÇDAROĞLU'NA MI?

Yazar daha sonra üniversitelinin bebeğe olan bakışını sorguluyor. O kadına yönelttiği soru protestocuları hem de CHP'lileri çılgına çevirecek gibi.

"(...)On dokuz yaşında, üniversite öğrencisi ve hamile...
Tamam, "geleneksel örf ve adetlerimize" olmasa bile "Avrupa Birliği standartlarına" uygun...
Ama "hanım hanım, ne işin vardı o halinle orada" diye sormak kötü kişi olmaya yol açıyor... "Senin birinci sorumluluğun bebeğine karşı mıdır yoksa Kemal Kılıçdaroğlu'na karşı mı?" diye sorsak tepki görürüz."

ENGİN ARDIÇ'IN İLGİNÇ ANISI

Ardıç yazısının sonunda Türk basınının olayları çarpıtmada ne kadar başarılı olduğuna dair kendisinin de şahit olduğu bir anısını okurlarla paylaştı. Protestocu gençlere "Bak yavrum, sana bir anımı anlatayım da lafı tatlıya bağlayalım" diye sesleniyor:

"(...)Yıl 1991... Özal'la birlikte Avustralya'dayız... Ben de SABAH gazetesinde köşe yazarıyım (nereden çıktın diye soran gençlere bilgi)... Özal bir yerlerde bir konuşma yapacak, ne diyeceğini bildiğimiz için sıkıldık, çıktık dışarıya, sigara içiyoruz...
Karşı kaldırımda da göstericiler... Hiç unutmuyorum, yanyana üç ayrı küme: Ellerinde Kürt bayrağıyla PKK militanları, Ermeni bayrağıyla ASALA üyeleri, Kıbrıs bayrağıyla Rumlar...
"Sarı şeridin" arkasında bağırdılar çağırdılar, olay molay çıkmadı, Özal konuşmasını bitirdi, otelimize gidiyoruz...
Olay çıkmaması, yani bize "ekmek" çıkmaması kötü olmuştu!... Bizim gazetenin acar muhabirlerinden biri (hep acar olur ya bunlar) gitti bir Ermeni'nin burnunun dibine yaklaştı, küfür etti. Herif de buna bir tane ekleştirdi.
Ertesi gün, o zamanki SABAH yönetiminin manşeti: "Muhabirimize çirkin saldırı!"
Bana Türk basınını, hele muhalif basını öğretmeye kalkmayın, "yakinen" tanırım."