"Son günlerde çok imla hatası yapmaya başladım" diyen Ardıç, sadece bir haftalık bir izin istedi ve çekip gitti.
Abone olArdıç'ın izin yazısı: Bana bir hafta müsaade Üsteğmen Faruk Efendi’nin Cehennem Topçu Yüzbaşı Cemil’e dediği gibi, ‘yamyassıyım yorgunluktan’... Gerçi bizde Faruk Efendi gibi yaş yirmi iki değil elli iki ama, biz de bir çeşit savaştan çıktık sayılır. Çok zorlu bir kış geçirdik; hem soğuk, kar buz, don, hem de ‘iş fırtınaları’... 2004 yılının ilk ayları üzerimden silindir gibi geçti... Şimdi bir yandan bunun yorgunluğu çöktü üstüme, bir yandan tatlı bir bahar yorgunluğu... Sanırım sizin cephede de durum farklı değildir. Kafam o kadar şişti ki, gene göz göre göre imla yanlışları falan yapmaya başladım. Atlıyorum, ertesi gün sayfada görünce de üzülüyorum. Adımız edepsize çıktığı için de, bizim çocuklar ya ‘Engin Abi’nin bir bildiği vardır’ diye, ya da ‘aman herifi üzerimize sıçratmayalım’ düşüncesiyle dokunmuyorlar... Dolayısıyla, fakir ufak ufak voltasını alır efendim. Memlekete bir gideyim, sarı inek yavrulamış mı bakayım, harmanı kaldırıp geleyim. Çok değil yahu, birkaç güncük... Dönünce, tıpkı o ‘yorgun savaşçı’ dedelerimiz gibi, yaşama kavasına bıraktığımız yerden yeniden başlamak üzere. Biliyorsunuz, başımda ‘hipertansiyon’ belası olduğu için güneşe çıkamıyor, pek yaz sıcağına kalmadan tatillerimi ilkbahar ve sonbahar aylarında yapmaya bakıyorum. Görüp göreceğimiz rahmet de birer haftadan yılda toplam iki hafta ha... Beni aramayınız. Türkiye yıkılsa bana haber vermeyiniz. Çünkü başka türlü dinlenemem. Kıbrıs maçının kaç kaç bittiğini gittiğim yerde nasıl olsa öğrenirim. Beni asıl üzen, Beşiktaş-Fenerbahçe maçını kaçırmak. Bu arada, yüce Türk basınından, hele de Internet sitelerinde imzasız dedikodu üreten ‘medya haylazlarından’ hassaten rica ediyorum: Lütfen hakkımda palavra sıkmayınız! Hiçbir yere transfer olmuş, buradan ayrılmış, istifa etmiş ya da kovulmuş değilim. Bunu yıllık izinimizin ‘bir bölümünü’ kullandığımız her sefer söylemek zorunda kalıyoruz, çünkü çocukların çeneleri durmuyor maşallah... Gerçi bu arada emekli de olduk ama, gerçek anlamda emeklilik herhangi bir Türk çalışanına haram olduğu için yanımıza köroğlunu alıp şöyle bir ‘dünya gezisine’ falan çıkamıyoruz. Her zamanki gibi felekten bir hafta araklayıp dönüyoruz. Çünkü Alman devleti bir Alman emeklisine ayda iki bin beş yüz Euro veriyor, Türk devleti de bana dört yüz Euro! 3 Mayıs Pazartesi günü yeniden işimin başında olacağım, yani tatil dönüşü ilk yazımı 4 Mayıs Salı sabahı okuyacaksınız, eğer okumak luftunda bulunursanız. 4 Mayıs’a kadar hoşçakalın. Kendinize mukayyet olun, terli terli su içmeyin, yerlere tükürmeyin, adam bıçaklamayın, yokluğumda darbe marbe de yapmayın. Kaaaeeendine çok iyi bakıyosuuuun, aramıyosuuun, 4 Mayıs’ta yazımı okuyosuuuun! Avrupa Birliği için de acele etmeyin, gelince beraber gireriz. Bizi almak için can atıyorlar ya, iki hafta sonra oluversin!