İstanbul'da en az 10 bin kişinin evsiz olduğu, bu sayının Suriyeli mültecilerle daha da arttığı tahmin ediliyor. Rengin Arslan bir gece boyunca İstanbul'da evsizlere çorba dağıtan Engelsiz Çorba grubunu izledi.
Abone olİstanbul’un en soğuk günlerinden biri sayılmaz. Aralık’ın ortasındayız. Saat gece yarısını geçti. Sıcaklık sekiz derece görünüyor. Altlarında bisiklet, başlarında kasket 10 genç bisikletçiyle vapurdayız, Avrupa yakasına geçiyoruz.
Onları gecenin bu saatinde sokağa çıkaran, İstanbul’un sokaklarında yaşayan evsizlere çorba dağıtmak.
Evsizlerin rakamını bilmek zor ama en az 10 bin kişinin evsiz olduğu tahmin ediliyor. Suriyeli mültecilerin bu rakamı artırmış olması da mümkün.
Onlar İstanbul’un parklarında, sur diplerinde, köprü altlarında veya bir apartmanın kuytu girişinde uyuyorlar.
Engelsiz Pedal topluluğunun bir projesi olan Engelsiz Çorba bu evsizlere haftanın belirli günlerinde çorba taşıyor. Kışın ayazını kırmak zor ama hiç olmazsa karınlarını biraz olsun doyurmaya çalışıyorlar.
İnternet sitelerinde herkese bu çorbada "Tuzunuz bulunsun" çağrısı yapıyorlar.
Her hafta farklı bir ekip çıkıyor yola. Bu kez ekibin çoğu öğrencilerden oluşuyor.
Bütün gece, çorbanın sıcak kalmasını sağlayan termosa kepçeyi daldıran Hüseyin 19 yaşında, üniversite öğrencisi. Ekim'in sonundan beri yaptıkları dağıtımlara katılıyor dersleri elverdikçe.
Melike ise bu gece ilk kez çıkıyor dağıtıma.
Pedala kuvvet
Ben kondisyonuma güvenemediğim için Engelsiz Çorba ekibini taksiyle takip ediyorum, biraz utanarak. Ama ne de olsa çorba bu, soğutmaya gelmez.
Bisiklete binmeyi yokuşları nadir Eskişehir’de öğrenmiş biri olarak İstanbul’un iniş çıkışlarında onları yavaşlatmak, çorbayı soğutmak istemem.
Zira kimsenin geride kalmasına izin vermiyor, birbirlerinden hiç ayrılmıyorlar.
Bu proje Özgür Gönülalan’ın öncülüğünde başlamış. İşini sorduğumda, "işsiz" diyor gülümseyerek. Yıllarca çalıştığı şirketten ayrılarak, kendi deyimiyle "bu işlerle uğraşmaya" daha çok zaman ayırmaya başlamış.
Biz vapurdayken bir yandan telefonla düzenlemeleri yapıyor, bir yandan bugünkü rotalarını anlatıyor bana.
Karaköy’de indiğimizde görme engelli Yunus ile buluşmak için beklemeye başlıyoruz. Ancak çorba soğuyacak.
O yüzden Tophane’deki Şefkat Derneği’ne gidip, yola çıkmadan çorbayı ısıtmaya karar veriyor.
Ben de tandem adı verilen iki kişinin kullandığı bisiklete atlıyorum. Direksiyonda Hüseyin var. Bu bisikletleri aslında engellilere şehir turu yaptırmak için kullanıyorlarmış.
Hüseyin Tophane’ye çıkan yokuşta pedallara asılırken, bir yandan görme engellileri "şahane gezintilere çıkardıklarını" anlatıyor.
Tophane’de çorbanın yeniden kaynatılmasını beklerken, rota tekrar konuşuluyor ve yola koyuluyoruz.
Kağıt toplayanlar kartonların üzerinde
Önce Unkapanı köprüsüne varmadan kenardaki çalılıklarda yakılmış ateşi fark ediyorlar. Bu çalının dibi Salim’in evi.
Karton kağıtlarla kotardığı ateş ve çalının kuytusu onu bu gece sıcak tutmaya yetecek mi bilinmez ama, bisikletçilerin getirdikleri çorba en azından karnının biraz doymasına yarayacak.
Bu sırada, çorbayı verenlerden biri, Salim’e, Zeytinburnu Spor Salonu’na iki gündür evsizlerin kabul edildiğini, Mart ayının sonuna kadar orada kalabileceğini söylüyor.
Özgür Gönülalan’ın söylediğine göre, gece boyunca, daha önceki haftalardan daha az evsizle karşılaşmalarının nedeni de spor salonunun evsizlere açılması.
Her çıktıklarında kontrol ettikleri bazı noktalarda Suriyeli aileler yok örneğin.
Biz köprünün kenarındaki Salim’in yanından ayrılırken, diğerleri köprü altında uyuyanlara çorba götürmüş.
Yolun karşısından izliyorum. Sokakta yatanların yanındaki büyük kağıt toplama düzeneğini görüyorum.
Gündüz kağıt toplayıp, gece kartonların üzerinde uyuyorlar. Onlara da spor salonu ile ilgili bilgi verip ayrılıyorlar.
Bundan sonra istikamet Fatih Parkı.
Surların dibinde uyuyanlar var. Gece boyunca saatler ilerledikçe daha çok uyuyan evsizlere karşılaşıyorlar. Uyandırmıyorlar onları, bir kere seslenip, yanlarına çorba ve ekmek bırakıyorlar.
'Herkes böyle bir geceyi yaşamalı'
Ekip, günün rotasını farklı mahallelerdeki destekçilerinden aldıkları haberlerle değiştirebiliyor bazen gece içinde.
Ama bu kez ilk rotaya sadıklar. Buradan Aksaray’a gidiliyor. Her durdukları yerde bir kişi o bölgede küçük bir keşif yapıyor. Ondan sonra dolduruluyor çorbalar kaplarına.
Aksaray’da alt geçitte siyah göçmenleri görüyor keşif yapan. En kuytu yerlere bakmak onların işi.
Geçidin görünen yerinde yatanlara çorba verdikten sonra diğer yerler kontrol ediliyor.
Etraftan ne yaptıklarını soranlar da oluyor. Aksaray’da taksiciler diğer alt geçitte kalanlar olduğunu söyleyince, biri oraya keşfe gidiyor.
Taksici önce bisikletçilerin bu işi gönüllü yaptığına inanmıyor. Öyle ya, bisikletlerle İstanbul’da evsizleri arayıp, bulup onlara çorba vermek pek çok kişi için delilik sayılabilir.
Ama o gün ilk kez çorba dağıtan Melike, hem bu gecenin ona hissettirdiklerinin çok karmaşık olduğunu, hem de herkesin bunu yapması gerektiğini söylüyor; görme engelli Yunus ise her tür engelin el ele aşılabileceğini. O da sınavları ve dersleri el verdiğince ekibe katılıyor.
Gece saat 3’e yaklaşırken kalan çorbayı daha fazla soğutmadan sunmak için yönlerini Haseki Hastanesi’nin acil servisine çeviriyorlar.
İçeride anons yapıyor güvenlik görevlileri. Hastalarını bekleyen yakınlar çorbayı gülümseyerek ama daha çok şaşkınlıkla karşılıyor. Sorular soruyorlar bisikletçilere.
Büyük bir termos çorba bitiyor burada. Ben yanlarından ayrılıyorum biraz gönülsüz.
Onlar şimdi bir başka destekçiden çorba almak ve ikinci bir tur dağıtım yapmak için geldikleri yolu geri gidecekler.
Ben arabada, onlar bisikletlerinde. Yolumuz ayrılana kadar bisikletlerinin zilleriyle uğurluyorlar bizi. Ne gözlerinde, ne de ayaklarında yorgunluk belirtisi var.
Yeni termosla, Sultanahmet’te parkta yatan evsizlere çorba hazırlanıyor bir başka evde...