BIST 10.002
DOLAR 35,19
EURO 36,70
ALTIN 2.973,83
HABER /  GÜNCEL

Enerjiyi başka yerde harcayın

Gül,''Dere geçilirken at değiştirilmez. Böyle kritik bir safhadan geçerken at değiştirmek doğru değildir'' dedi.

Abone ol

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, KKTC Başbakanı Mehmet Ali Talat'ın erken seçimi gündeme getirmesiyle ilgili olarak, ''Dere geçilirken at değiştirilmez. Böyle kritik bir safhadan geçerken at değiştirmek doğru değildir'' dedi. Gül, İKÖ-Ortadoğu Dörtlüsü toplantısı için geldiği Moskova'da AA muhabirinin sorularını yanıtladı. KKTC Başbakanı Talat'ın erken seçim olasılığından bahsetmesi ve olası bir erken seçim sonucunda adadaki hükümet tablosunun değişmesinin Kıbrıs sorunun çözümü konusunda yakalanan gelişmeyi nasıl etkileyeceği yolundaki soruya Gül, şu karşılığı verdi: ''Tabii onların içişlerine karışmayız. Şu anda daha istikrara ihtiyaç varken, esas enerjinin başka şeylere harcanması gerekirken, böyle kritik bir safhadan geçerken at değiştirmek doğru değildir. Dere geçilirken at değiştirilmez. O bakımdan iç politika ve iç konularla enerji harcamayı yanlış buluruz. Şimdi yapılacak işler çok. Biz, işte görüyorsunuz oradan oraya koştururken, bütün arkadaşlarımız uğraşırken, sayın Talat da birçok temaslar yapıyor. Yaptığı temaslar çok faydalı oluyor ve çok netice de veriyor. Bunu da burada ifade etmek isterim. Dolayısıyla enerjiyi şimdi başka şeylerde harcamamak lazım.'' Gül, Kıbrıs konusunda yaptıkları temasların kendilerini tatmin eden somut bir sonucu olup olmadığı yolundaki soru üzerine de, ''Ben bunların bir gecelik gelişmeler olmadığını daha önce de söyledim. Somut gelişmeler var tabii ki. Açıklayamadığımız birçok kuruluşlarda ve platformlarda alınan müspet kararlar var'' dedi. Türkiye'nin yıllardır kabul ettiremediği kararlar olduğunu ve bunların günü gelince çok daha iyi görüleceğini ifade eden Gül, ''Bu hafta BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın raporu verilecek. Bu raporu herkes bekliyor. Öncelikle bu raporun çok iyi bir rapor olması için herkes çok büyük bir gayret sarf ediyor'' diye konuştu. AB'nin yayımlayacağı kapsamlı program üzerinde de çalışıldığını ve bunun bir an önce çıkmasını beklediklerini kaydeden Gül, ''Her şeyden önce bütün dünyada oluşan, Türklere, Türkiye'ye, Kıbrıs Türklerine karşı oluşan hava, milyarlarca dolarla kazanılamayacak bir iştir. Her şeyden önce bunu görmek gerekir'' dedi. Gül, gerek Batı dünyasında, gerek İslam dünyasında, Türkler, Kıbrıs Türkü ve Türkiye lehine oluşan imajın milyarlarca dolarla ölçülemeyecek bir kazanım olduğunu belirterek, ''Bunun dolaylı katkıları Türkiye'ye ve Türk davasına o kadar büyük ki, bu olumlu hava birçok somut şeyi de çıkaracaktır ve çıkmaya başlamıştır'' diye konuştu. Abdullah Gül, Rusya'dan bu konuda beklentileri konusundaki bir soru üzerine de şunları kaydetti: ''Rusya önemli bir ülke. 10 sene önceki dünya ile bugünkü dünya farklı. O zamanki Türk-Rus ilişkileriyle bugünkü Türk-Rus ilişkileri çok farklı. Her iki ülkenin birbirlerine karşı çok samimi büyük bir saygısı var. Böyle bir ortam içerisinde tabii ki biz birçok konuları, sadece Türkiye'yi ilgilendiren değil, diğer ülkeleri de ilgilendiren konuları, Rusya ile paylaşmalı, danışmalı, istişare etmeliyiz. BM'yi ilgilendiren konuları BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi olan bir ülkeye en iyi şekilde anlatmak, aslında bizim vazifemiz.'' ''Rusya ile ilişkilerde bir ton ayarlaması yapılıp yapılmadığı'' yolundaki bir soru üzerine de Gül, şu karşılığı verdi: ''Bakın size bir şey anlatayım: Sayın Putin bana görüşmemizde dedi ki, 'Irak ile ilgili TBMM kararından sonra Türkiye'nin ne kadar saygıdeğer bir ülke olduğu ortaya çıktı. Türkiye'nin ne kadar bağımsız, kendi kararını aldığı ortaya çıktı. 10 senenin en önemli olayıdır' dedi. 'Türkiye çok saygıdeğer bir ülke olmuştur' dedi. Şimdi daha önce şöyle bir durum vardı: 'Türkiye bağımsız kararını alamaz' deniyordu. 'Kendisi istemese de çok şeyi kabul eder.' O süreç iyi oldu, kötü oldu bu ayrı mevzu. O süreç Türkiye'ye başka bir dünyada inanılmaz şey kazandırdı.'' Türkiye'nin bağımsız kararlar alabilen, demokratik sürecini işleten ve demokratik yapısıyla kararlar alabilen bir ülke olduğu inancı ortaya çıkınca, Türkiye'ye gösterilen güven ve itibarın Rusya tarafından çok farklı olmaya başladığını kaydeden Gül, ''Şimdi böyle bir ülkeyi biz niye sadece Rumların veya başkalarının sözcüsü gibi düşünelim? Eskiden öyle olabilirdi. Ama şimdi öyle değil. Öyle olmaması lazım. Tabii ki kendi hesaplayacak tartacak, edecek. Ama bizim görevimiz her şeyi anlatmak. Büyük bir samimiyetle anlatmak'' ifadesini kullandı. Gül, Türkiye ve Rusya'nın geniş çok boyutlu ilişkileri bulunduğunu belirterek, ''Böylesine ilişkilere sahipken, niye kendi davamızı en iyi şekilde anlatıp onlardan da katkı istemeyeyim? Bu kadar büyük ekonomik çıkarlarımız varken, büyük siyasi çıkarlar varken, bu kadar mesafe olarak birbirimize yakınken, 1,5 milyon turist gelirken, niye biz Rusya'ya karşı olağanüstü bir gayret içinde olmayalım? Rusya'ya 2 kez de gelirim, 3 kez de gelirim'' diye konuştu. Moskova'ya bu ani ziyaretinin Şubat ayındaki ziyaretinin devamı ya da o ziyarette görüştüğü konuların takip edilmesi anlamı taşıyıp taşımadığı yolundaki soruya da Gül, şu karşılığı verdi: ''Tabii ki o olacak zaten. Çünkü 8 seneden sonra ilk defa Dışişleri Bakanı olarak ben geldim ve başarılı bir ziyaret olmuştu. Başta Devlet Başkanı sayın Putin ile uzun bir görüşmemiz olmuştu. Sonra Sayın İvanov ile her şeyi görüşme fırsatımız olmuştu. Ama Rusya gibi çok önem verdiğimiz, Sayın Putin'in dediği gibi, ilişkilerimizin çok boyutlu ortaklığa dönüştüğü bir dönemde ne kadar çok sık ilişkilerimiz olursa o kadar faydalı. Ayrıca dediğim gibi, BM Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi. Bu kadar yakın ilişkilerimiz var. Onları bilgilendirmek, onlara olup bitenlerle ilgili, özellikle Kıbrıs meselesiyle ilgili geniş birinci elden bilgi vermek, çok doğru diye düşündüm. Bütün diğer ülkelerle bu konuda çok yakın bir işbirliği yaparken, neden bu konuda BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi olan böyle büyük bir ülkeyi ihmal edelim? Bu yanlış bir şey. İkincisi de geçen ziyaretimde ele aldığımız siyasi, ekonomik tüm konuları ve diğer alanlardaki işbirliği alanları konularımızı bir kez daha gözden geçirme fırsatı olacak. Bu bakımdan çok yararlı olur.''