Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partililere uyarıda bulunarak, "Menzile giden yolda çok ama çok dikkatli olmak, sancağı çok iyi kavramak zor...
Abone olBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan, partililere uyarıda bulunarak, "Menzile giden yolda çok ama çok dikkatli olmak, sancağı çok iyi kavramak zorundayız. En küçük bir rehavet, milletin tüm kazanımlarının heba olmasına yol açabilir. En küçük bir gevşeme ve ihmal Türkiye’nin eski Türkiye’ye rücu etmesine neden olabilir" dedi.
’’KARDEŞ KARDEŞE KASTEDİYOR’’
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Asya Termal Otel’de 21. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı’nın kapanışında yaptığı konuşmada, Mısır’da da farklı bir acının yaşandığını belirterek, "Kardeşin kardeşi acımasızca kastettiğini, acımasızca katlettiğini görüyoruz. Hak ve hukuk arayışlarının silahla karşılık bulduğuna üzüntüyle şahitlik ediyoruz. Mısır’ın meselesi sadece mısırlı kardeşlerimizin değil insanlığın meselesidir. Bu Rabia işareti, sadece Mısır halkının haklı davasının işareti değildir, dünyanın her yerinde artık haksızlığa dur işaretidir. Rabia işareti, dünyanın her yerinde zulme, katliamlara yeter işaretidir. Artık dünyanın her yerinde darbeye dur işaretidir. Türkiye olarak safına bakmadan, inancına bakmadan, etnik kökenine, diline, derisinin rengine bakmadan, özellikle de mezhebine bakmadan dünyanın her yerinde sadece ve sadece hakkı savunmaya devam edeceğiz. Biz bitaraf olamayız, bitaraf olan bertaraf olur. Biz Türkiye olarak her zaman hakkın yanında olduk, yine hakkın ve haklının yanında olacağız. Bugün Mısır’da oyları hiçe sayılan, kendilerine darbe yapılan Tahrir’dekiler olsaydı Türkiye hiç tereddüt etmeden onların haklarını savunacaktı. Türkiye seçimle işbaşına gelmiş yöneticilerin sadece seçimle gitmesini savunur" ifadelerini kullandı.
’’KADINLAR BİZE TARİHİ BİR SORUMLULUK YÜKLEDİLER’’
"Mersin’de 1947 yılındaki seçimlerde hile yapılınca sandığa kapanıp sandık namusumuzdur diyen kadınlar aslında bize tarihi bir sorumluluk yüklediler" diyen Erdoğan, "Her yerde sandık namustur. Türkiye’de olduğu kadar dünyanın her yerinde sandık namustur. Egemen güçlerin benim istediğim yerde namustur, benim istediğim yerde değildir yaklaşımı hiçbir zaman bize yol çizemez. Biz de Türkiye olarak sandığın namus olduğunu hem içeride hem dışarıda en güçlü şekilde savunmaya devam edeceğiz. Hiç kimse Türkiye’nin bu tarafsız ve barışçıl tutumundan rahatsız olmasın. Yaşanabilir bir dünya, kardeşlik, dostluk, barış içinde bir yeryüzü hayalinden başka hiçbir niyet taşımıyoruz. İçeride Türkiye’yi dönüştürürken, özellikle de dışarıda değişim ve dönüşümün önemli bir unsuru olmak için samimi bir mücadele veriyoruz. Millet arkamızda durduğu müddetçe Türkiye için olduğu kadar dünya mazlumları için de çalışmaya, mücadele etmeye, sesimizi yükseltmeye ve hakkı söylemeye devam edeceğiz" şeklinde konuştu.
3 Kasım 2002 seçimlerinden bu yana 11 yılın geçtiğini hatırlatan Başbakan Erdoğan, "İşte o gün göreve geldik. Merkez Bankamızın rezervi 27,5 milyar dolardı, bugün itibarıyla 134 milyar dolara yükseldi. 23,5 milyar dolar IMF’ye borçla teslim aldık, şu anda IMF’ye borcumuz yok. 5 milyar dolar IMF’ye borç verme taahhüdünde bulunduk" dedi.
"REHAVET İÇİNDE OLANLAR OMUZLARINDAKİ EMANETE HAKSIZLIK ETMİŞTİR"
3 Kasım seçimlerinin 11. yıldönümünde 3 Kasım seçimleri kadar önemli bir seçim olan 30 Mart seçimlerine hazırlandıklarını belirten Erdoğan, "3 Kasım 2002’de biz milletin emanetini omuzladık. Milletin derdi sancağını kavradık, zirveye doğru yani Türkiye’nin hedeflerine doğru yola çıktık. Biz öyle bir yokuş çıkıyoruz ki bu yokuşta durmanın, duraklamanın ve rehavetin hiçbir mazereti yoktur ve olamaz. Millete, ülkeye şu kadar hizmet yaptık, yetmez. Türkiye’yi şuradan aldık şuraya getirdik önemli ama o da yetmez. Biraz soluklanayım deyip bir kenara iliştiğiniz anda o dik yokuştan, o uçurumlardan, zirvenin eteğindeki o kayalıklardan milletin emaneti, sancağı düşer ve yuvarlanıp gideriz. Biz, menzile varmakla mükellef değiliz, o Allah’ın ve milletin takdiridir. Menzile giden yolda çok ama çok dikkatli olmak, sancağı çok iyi kavramak zorundayız. En küçük bir rehavet, milletin tüm kazanımlarının heba olmasına yol açabilir. En küçük bir gevşeme ve ihmal Türkiye’nin eski Türkiye’ye rücu etmesine neden olabilir. Zirveye doğru emaneti ve sancağı taşırken iki önemli hususu sürekli dikkatlerimizde bulundurmak zorundayız. Bir zirveye giden yolun zeminini sağlam taşlarla döşeyeceğiz. İki, bizden sonra emaneti taşıyacak bu emanetin, bu mübarek sancağın şuurunda olacak, vatanına, milletine hizmetkarlık yapacak nesillere yol açacağız. Bu saftan biri ayrıldığında, biri istikamet değiştirdiğinde milletin sancağı yolda kalıyorsa o hareket zemini sağlam bir hareket değildir. Bu hareketin zemini şu anda sağlamdır. Bundan endişemiz yok. ’Nasıl olsa oylar geliyor, anketlerden iyi sonuçlar çıkıyor, her iki kişiden biri bize oy veriyor’ diyerek rehavet içinde olanlar hem kendileri kaybetmiştir hem de omuzlarındaki emanete haksızlık etmiştir. Ankara çalışıyor, Genel Merkez çalışıyor’ diyerek ihmal bataklığına saplananlar 3 Kasım 2002’de omuzlarımıza yüklenmiş zirveye doğru ilerleyen emanete kastetmişlerdir. Eğer sen yoksan bir eksiğiz, her kademedeki arkadaşım, teşkilat mensubumuz bu teşkilat içinde en kritik noktadadır. Üstadın ifade ettiği gibi, hani Gençliğe Hitabesi’nde söylüyor ya ’Sağına soluna bakmadan ben varım diyebilecek cesarette olmalıdır. O çalışıyor, öyleyse benim çalışmama gerek yok’ bu ifade bize kaybettirir hem de bu emaneti yere düşürür" şeklinde konuştu.
"DEFANSTA KALARAK OLMAZ, OFANSİF OLACAĞIZ"
"Biz bütün teşkilat olarak bize iftira atanlardan çok daha cesur olmaz zorundayız" diyen Başbakan Erdoğan, "Onlar yıkmada ne kadar cüretkarsa biz yapmada o kadar diretkar olmak zorundayız. Bunlar şurada şöyle yaptılar, yıktılar, ne demek ya. Onların görevi yakıp yıkmak, bizim görevimiz ise daha fazlasını yapmak. Onlar kışkırtmada ne kadar yürekliyse biz sakinleştirmede o kadar yürekli olmak zorundayız. Alçakların, şerefsizlerin cesareti kadar namusluların cesareti olmazsa o zaman kaybederiz. Onların omuzlarında milletin emaneti, ellerinde milletin sancağı yok. Omuzlarımızdaki emaneti, elimizdeki sancağı muhafaza etmek, onlardan daha cesur olup saldırılarına göğüs germek zorundayız. Onlar teröre, silaha, şiddete, yağmacılığa, barbarlığa başvursa bile biz meşruiyet içinde kalmak, ağırbaşlı olmak, cesur olmak zorundayız. Durarak olmaz, hatta defansta kalarak olmaz, biz ofansif olacağız" ifadelerini kullandı.
"BİR TEK KİŞİNİN İHMALİ BÜTÜN TEŞKİLATI VE BÜTÜN ÜLKEYİ ZORA SOKAR"
Muhalefetin genel başkanlarının adını ağzına almayacağı yönünde açıklama yaptığını hatırlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Almıyorum, almayacağım. Onlara gerekli cevapları zaten arkadaşlarım veriyor. Yargı veriyor. Bol bol da paralar geliyor. Vakti, saati gelince açıklayacağım, şu anda stokta ve onların dilinden yargı gayet iyi anlıyor. Biz ne yapıyoruz, ne yapmaktayız bunları anlatmaya devam edeceğiz. Rüzgarın esmesini bekleyerek hiçbir şey olmaz. Ortaya çıkan her soruna anında müdahale etmek, anında çözmek zorundayız. Bu coğrafyada öyle medeniyetler inşa edildi ki tarih böyle bir estetik, mimari, incelik görmedi. Bu coğrafyada bilim öyle gelişti ki, bugünün kütüphaneleri kadar yazma eserler birikti. Sanat o kadar ilerledi, dünyaya yön verdi, ilham verdi. Bir gün barbarlar geldi insanlığın tüm birikimini sadece birkaç gün yakıp yok etti. Geride o ne o camiler ne de sanat eserleri kaldı. Kelimenin tam anlamıyla taş üstünde taş, baş üstünde baş koymadılar. Ne yaptığınız kadar önemli olan onu nasıl muhafaza ettiğinizdir. Rehavet, gevşeme, ihmal, vurdumduymazlık, özellikle de korkaklık tüm birikimi, tüm yapılanları bir anda kül edip gidebilir. Hepiniz, hepimiz. Hak, hukuk, demokrasi için cesur olacağız. Hepimiz özgüven içinde olacağız. Umutsuzluğu yanımıza, yöremize asla yaklaştırmayacağız. Sizler, bizler kutsal bir emaneti taşıyoruz. Her birimiz önce şahsımızla, nefsimizle, kendimiz olarak bu emanetin mesuliyeti altındayız. Bu emaneti yere düşürmenin hiçbir mazereti yoktur. Bir tek kişinin ihmali, bütün teşkilatı, bütün ülkeyi zora sokar. Her biriniz ’benim olmadığım yerde kimse yoktur’ şuurunda olacaktır. Bu şuurda çalışacak, 30 Mart’ta sandığı bu şuurla çok daha yükseklere taşıyacağız, taşıyacaksınız. Ben, sizlere güveniyor ve inanıyorum."
(İHA)