BIST 9.390
DOLAR 34,43
EURO 36,29
ALTIN 2.837,00
HABER /  POLİTİKA

En ince ayrıntısına kadar anlattı

Ne bitti ne döndü o anlarda? Kimse bilmiyordu. Herşeyi en ince detayına kadar anlattı Ümmet Kandoğan.

Abone ol

Geçen hafta tüm Türkiye Meclis'in 27 Nisan oturumuna kilitlenmişti. Kritik toplantının en önemli aktörü kuşkusuz DYP Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan oldu. Kandoğan partisi ve genel başkanına rağmen genel kurula gelmekle kalmadı, bir de Meclis kürsüsünden neden geldiğini Referans'tan Nuray Başarana açıkladı. 

Partinize ve genel başkanınıza rağmen cumhurbaşkanlığı seçimlerinin oylamasına katıldınız. Genel başkanınız "Arkamdan hançerlendim" gibi bir cümle kullandı. Sabah ayrı düşünüyordunuz, öğleden sonra ne değişti?

Tabi ben o güne gelmeden önce sizi biraz geriye götürmek istiyorum. 6 Mart 2007. Muharrem Sarıkaya’nın Sabah Gazetesi’ndeki köşesinde benim bu konuyla ilgili görüşüm orada çok net. Biz sayın genel başkanla beraber Elazığ’daydık, Sayın Muharrem Sarıkaya beni aradı. 367 daha ilk defa gündeme gelmişti o günlerde. Bana sordu: "Ümmet Bey bu 367 ile ilgili görüşün nedir?" Ben dedim ki, 367 bir dayatmadır. Eğer CHP bunu dayatacak olursa, ben bu dayatmanın karşılığında TBMM’ye o gün girerim. Eğer AK Parti bir aday dayatırsa oy vermeden de dışarı çıkarım. Muharrem Sarıkaya köşesinde yazdı. Ben hep demokrasinin gereği olarak Meclis'e girmeyi, dayatmalara karşı durmayı savundum.

Sayın Ağar bir dönem bu yönde açıklamalar yapmıştı?

Sayın genel başkan hep şunu söyledi: 184 yeterlidir. Meclis’te başlayıp, Meclis’te bitsin. Anayasa Mahkemesi’ne götürülmesini yanlış buluyoruz. Ve ben de hep bunu savundum. Oylama günü beni birkaç sefer aradı genel başkan, sabahleyin görüştük. DYP ve Anavatan birlikte hareket kararı aldılar. Ben basın toplantısına katılmak istemiyordum o gün. Ama iki kez beni sekreter rahatsız etti ve arattı sayın genel başkan. Gittim odaya oturdum. Kapı çalındı, sayın genel başkana basın odası hazır dendi. Ben de onun üzerine ayağa kalktım, "Sayın genel başkanım dedim, size son defa yalvarıyorum. Ne olur böyle bir açıklama yapmayın, biz Meclis’e girelim" dedim. Yani genel başkan basın toplantısına giderken benim bu konuyla ilgili düşüncelerimi biliyordu. Ama ben genel başkanın son basın toplantısında ne söyleyeceğini bilmiyordum.
     
Sizce Ağar'ın görüşü neden değişti?

Onlarca kez bunu dile getirdim sayın genel başkana, "184 yeterlidir" dedi. "Meclis’te başlayıp, Meclis’te bitmesi lazımdır" dedi. Ama en son sayın genel başkan şunu söyledi: "AK Parti benim siyasi hasmım. Ben siyasi hasmıma cumhurbaşkanı seçtiremem." Sayın Ağar’ın cümleleri aynen böyledir. Ayrıca genel başkan ilk defa elinde bir yazılı metinle oraya çıktı. Şuana kadar genel başkan hiçbir basın toplantısında bir metin okumamıştır. İlk defa o gün elinde bir metin vardı. O metni kim hazırladı, nasıl hazırladı onu bilmiyorum. Bir kişi biliyordu o metnin ne olduğu, Celal Adan. Onun dışında kimse bilmiyordu metinde olduğunu, ne söyleyeceğini genel başkanın. Durum bu.

Şimdi basın toplantısı biter bitmez ben ayağa kalktım, Muharrem Sarıkaya da vardı, Ben dedim girmiyorum. Ve Muharrem Sarıkaya bunu yazdı. Oradan odaya geldik. Oda da Muharrem Sarıkaya, İsmail Küçükkaya’lar filan oturuyordu. Benim o fikrimi bildiği için genel başkan beni gözünden uzak tutmak istemiyordu. Celal Adan’a "Ben giriyorum Meclis"e dedim. Öyle deyince tekrar genel başkanın yanına gitti. Onların yanından çok acil bir durum var diye genel başkanı benim yanıma getirdi. Oturduk “Ya yapma Ümmet Bey'' dedi, içeri aldılar beni yalvardılar. Dediler ki, "Ya ne olursun, sen partide çok önemli bir isimsin, tabanda çok büyük karşılığın var. Bizim partiye senden dolayı gelen bu hareket partiyi çok sıkıntıya sokar." Bu arada Erkan Bey basın toplantısına başlamış odada. Ve genel başkan sigara üzerine sigara içiyor. Ben ilk defa gördüm bu kadar, dudaklarını ısırıyor.

Erkan Bey’in ne söyleyeceğini bilmiyor genel başkan. Bilmiyor, bakın burası çok önemli. Ve basın toplantısı uzadıkça uzadı Erkan Bey’in. O arada mahvoluyor sayın genel başkan, perişan. “Artık açıkla, ne söyleyeceksen söyle'' diyor, sinirlendi genel başkan. Yani orada farklı bir şey çıkabileceği endişesi vardı sayın Ağar’da. Arkasından Birol Özcan geldi. Dedim ki, "Bakın, bütün kameralar bizi görürler, bu yanlış olur. Lütfen dedim siz geri dönün ben Meclis’e giriyorum." Benim Meclis’e gidişim böyledir. Yok efendim tuvalettir, yok Meclis’te görünce haberim oldu. Bunlar yalan ve sayın genel başkana yakışan hareketler değil.