Emre Yılmaz; Başbakan’ın Cumhurbaşkanlığı şimdiden hayırlı olsun!
Ülkücü kanadın da Başbakana oy verecegini tahmin ediyorum. 8 secimden oyunu artırarak çıkan bir Başbakanın 9.seçimden de %50 nin üzerinde oy alarak ilk turda Cumhurbaskanı seçileceğine inanıyorum.
Konuğum, İsviçre UETD (Avrupa Türk Demokratlar Derneği )Başkanı Emre Hasan Yılmaz. İsviçre’de doğmuş, eğitim görmüş, son derece idealist, çalışkan, pırıl pırıl bir genç. Kendisi UETD’yle ilgili bilinen/bilinmeyenleri anlatırken, kuruluşla ilgili iddialara da açıklık getirdi. İsviçre UETD’nin kuruluşu, kat ettiği yol, İsviçre’de siyasi lobinin oluşumu, diğer STK’larla ilişkileri, UETD’nin maddi gücü, Avrupa Parlamentosu seçim sonuçlarının faaliyetlere yansıması sorunsalı, İsviçre’de Bern Parlamentosu ziyaretleri, YSK (Yüksek Seçim Kurulu) kararları, Uğur Dündar’ın bir yazısında kendisini kastederek sorduğu sorular gibi çok geniş bir yelpazede söyleşimizi gerçekleştirdik.
_UETD’nin hedefi; Avrupalı Türklerin Sosyal Statülerini yükseltmek ve bulunduğunuz ülkelerde, siyasi lobi faaliyetleri yapmak. İsviçre UETD 2012 yılından şimdiye değin bulunduğu faaliyetlerde ne gibi bir yol katedebildi? ‘İşte biz bunu başardık’ diyebileceğiniz somut kazanımlar nelerdir? Bu faaliyetleriniz sadece 1140 üyenizi mi kapsıyor, aksi halde, UETD’nin kapısı İsviçre’de yaşayan tüm Türk toplumuna açık mı diyorsunuz?
Bizim iki penceremiz var, bir tanesi Türkiye’ye açılan pencere, diğeri, İsviçre, yani bulunduğumuz ülkedeki penceremiz. Biz Avrupalı Türkler olarak Türk vatandaşlarına, Akraba ve Soydaş Topluluklarımıza hizmet eden onlarla diyaloğu pekiştiren bir sivil toplum kuruluşuyuz.
Ne bir gibi yol katettik? Öncelikle, İsviçre’de bu zamana kadar yaşayan takriben 124 bin Türk vatandaşımızın sorunlarını bir anketle somut hale getirerek, tespit etmek, tabiri caizse bir röntgen çekmek istedik. Bu noktada 500 kişi üzerinde bir anket gerçekleştirdik…
Evlilik ve boşanma oranları, akraba evlilikleri, çocuklara ve kadına şiddet vs. gibi, bu tip sorularla vatandaşın durum tespitini yapmak istedik.
Ve gördük ki, İsviçre’de acilen Aile Ve Sosyal Hizmetler Ataşeliği’nin ihdas edilmesi gerekiyor, bu noktada dönemin Bakanı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız Fatma Şahin’i 4 kasım 2012 tarihinde ziyaret ettik ve bu konuyu raporlar halinde kendisine arz ettik ve şu anda üçlü kararnameyle beraber, Aile ve Sosyal Hizmetler Ataşeliği ihdas edilecek. Avrupa’da, bunu bir mesafe katetmek olarak görüyorum.
Yine bu zamana kadar Türkiye’deki Bakanlarımız Davos’a gelip, sadece belirli topluluklarla, davet usulü Bakanlarla bir araya geliyorduk ve biz bu noktada tamamen hiç bir ayrım yapılmaksızın, Bakanlarımızın, Milletvekillerimizin vatandaşla içiçe bir program icra etmek istiyorduk bu noktada, Fatma Şahin, Hilton otelinde vatandaşla bir araya geldi.
O gün bir çok farklı kesimde vatandaşlarımız bize şunu söyledi, ‘’ilk defa bir Bakana kendimizi yakın hissettik.’’ Biz bu zamana kadar gerek basın, gerek sivil kuruluşlar olsun , hiç bir vatandaşı geri çevirmedik. 29 aya dönüp baktığımda en çok mesafe katettiğimiz hususlardan bir tanesi de burada doğmuş, burada büyümüş gençlerimizi sosyalleştirmemiz… Onlara sorumluluk verdik, onları hizmetkar olarak kullanmadık. Hatta diğer sivil kuruluşlar da bunu soruyor bize; ‘’Bu kadar gençleri nasıl bir araya getirdiniz,hadi getirdiniz, nasıl bir arada tutuyorsunuz?’’ iste o da işin tılsımında… inanmak, aşk, disiplin, motivasyon…bunları sağladığınız takdirde başarı kaçınılmaz. Gençler artık ne istediğini biliyor.
İsviçreli kurum ve kuruluşlarla vatandaşlarımız arasında bir köprü olduk ve vatandaşlarımız sahiplenildiğini hissetti. Bu da yine katettiğimiz en önemli mesafelerden biridir.
Yine gelmez denilen STK’ ları tam dört kez bir araya getirdik. Bu konuda onların tecrübe ve deneyimlerden faydalanarak ortak hareket etmek istiyoruz. Ülkemizin menfaatine olan her işte STK’lar ile müşterek çalışmaya varız. Biz diğer STK’lar ile benzerliklerimiz üzerinden gitmeyi tercih ediyoruz.
Bize ‘’Biz dernek olarak üye olmak istiyoruz’’ diye talepler geldi…
_UETD olarak, buradaki STK’ları kendinize mi bağlamak istiyorsunuz, asıl çatı UETD’mi demeye getiriyorsunuz? Öyle bir görüntü var…
Böyle görünmesinin sebebi bizim çalışmalarınız. Bu zamana kadar hiç bir STK,federasyon, konfederasyon ya da herhangi bir mahalle derneği dahi ziyaret etmemiş. Biz ayrım yapmadan hepsini tek tek ziyaret ediyoruz. Çünkü, bizim amacımız, burada yaşayan Türk Toplumuna hizmet etmek. Ayrıca hem Türkiye’deki sorunların hem de buradaki sorunların çözümüne yönelik faaliyetlerde bulunuyoruz…
‘’UETD’yi diğer STK’ lardan ayıran nedir’’ diye soruyorlar; Bizim 13 yürütme kurulumuz var, 45’de yönetim kurulumuz var. ‘STK’larla ilişkiler başkanı’ var, yani bu arkadaşımızın görevi tamamen STK’larla ilişkileri pekiştirmek.
Bize ‘’Biz dernek olarak üye olmak istiyoruz’’ diye talepler geldi. Fakat, bizim öyle bir önceliğimiz yok, biz hiç bir STK’ya bize üye olun demedik.
Çatı olarak ortaya çıkan bir kuruluş bunu telaffuz eder, bizim böyle bir telaffuzum yok. Ha üye olmak isteyen dernek sayısı her geçen gün artıyor, talep çok geliyor ama henüz üye olan bir derneğimiz yok. Çünkü bizim, dönemsel dönemsel çalışmalarımız oluyor, eğer biz çatı olsaydık önceliğimiz dernekleri üye yapmak olurdu. Ama gelene de git demeyiz. ‘UETD isviçre’den sonra bütün dernekleri siz harekete geçirdiniz’ diyorlar, bunu bir gazeteci olarak siz de görmüşsünüzdür, itiraf ederseniz sevinirim.
UETD olarak, CHP-MHP Milletvekillerini de getirmek isteriz…Ama…
_’Biz herkese açığız’ diyorsunuz, UETD Ak parti teşkilatı değil mi? ve siz genelde Ak Parti vekillerini buraya getiriyorsunuz…
UETD neden Ak parti teşkilatı olarak görünüyor, çünkü, 2004 yılında bu işin fikir mimarı Başbakan. Avrupa’da bir lobi faaliyeti oluşturabilmesi için bir teşkilat olması gerekli… Ve bu teşkilat Avrupa’nın her ülkesinde aynı isim ve ad altında olması lazım. Vardı böyle bir teşkilat, biri Diyanet diğeri de Milli Görüş. Bunlar Avrupa’da bulunmuş oldukları ülkelerde siyasi lobi veya benzeri faaliyetleri yapamazlar.
Ama bugün Almanya’da UETD var, Fransa’da var, Danimarka’da var, İsviçre’de var ama hep UETD adı altında.
Fikir mimarı evet Başbakan ve Başbakan şu an UETD’ye bir teveccüh gösteriyor.
Biz niye hep bu noktada Ak parti Milletvekillerini getirdik? Vatandaşlarımızın çok ciddi sorunları var ve bu sorunların çözüm merkezi şu andaki ikitidardır.
Aile ve Sosyal Hizmetler Ataşeliği’ni ilk başlatan, ihdas edilmesi gerektirdiğini, zaruretini ifade eden ilk STK, UETD’dir, UETD’nin içerisinde İsviçre’dir.
Ben bunu CHP’ye götürsem kanunlaşmayacaktı,MHP’ye götürsem kanunlaşmayacaktı.
Keza, 10’000 Euro’dan askerlik bedelinin 6000 Euro’ya düşmesini bizim genel merkezimiz kotardı,bunu kim başardı UETD, neyle başardı, iktidarla başardı.
Tarafsız bir STK yoktur. Tarafsız bir STK’nın varlığı gereksizdir. Biz STK’yız ve içimizde, CHP-MHP görüşüne haiz arkadaşlarımız da vardır.
İsviçre’de SVP’nin (İsviçre Halk Partisi) çoğu çıkardığı kanun bizim lehimize…
_Avrupa Parlamentosu seçim sonuçları UETD teşkilatı olarak sizi kaygılandırmıyor mu? Bu seçim sonuçları Avrupa genelinde göçmenlere ciddi mesajlar verdi. Almanya’da ilk defa bir Nazi Partisi Parlamentoya girdi. Aşırı sağın zaferini şaşkınlıkla izledik. İsviçre’de Bern parlamentosuna giden ilk STK olarak nasıl karşılandınız? Önyargıları hangi düzeyde? Bern Parlamentosunu ziyaretinizde SVP’nin Parti Başkanı size ilk etapta gerçekten Türk olup olmadığınız sormuş, yaşadığı ülkenin diline hakim ve modern çizgide birine rastladıklarında, İsviçrelinin refleksi ’Siz gerçekten Türk’müsünüz’ bu sorunun samimiyetine inanmıyorum, ya siz?
Samimiyet konusunda size sonuna kadar hak veriyorum ama şöyle söyleyeyim,bu soru bize, Ermeniler ve Yahudi lobisi ziyaret ettiği için soruldu. Yani bir Türk Sivil Kuruluşu kalkacak, Bern Parlamentosuna gelecek, onların gözünde şaka gibi…
Avrupa Parlamentosunun son seçimlerine bakacak olursak bu beklenen bir sonuçtu, çünkü, dünya konjonktüründe halkın sağ cenaha tevecühü var. Oylar sürekli artarak geliyor, dolayısıyla Avrupa Parlamentosunda böyle bir sonucun beklenmesi gayet normal ama kaygılandırıyor mu noktasında gayet tabii kaygılandırıyor, çünkü, hepsi Türklerin, Müslümanların, yabancıların aleyhinde görüş beyan eden, onların aleyhine kanunlar çıkaran parti temsilcileri ama işte UETD bu noktada devreye giriyor…
Bizim öncelike siyasetimiz bulunmuş olduğumuz bölgelerde yerel yönetimlere aday göndermek, Milletvekili adayı olsun, Belediye Başkanı adayı olsun, Meclis üyesi olsun. Örneğin, buradaki SVP’den ayrılan parti BDP Genel Başkanı Martin Lambrecht’le çok iyi derecede ilişkimiz var. Ben inanıyorumki, 1,5 yıl sonra bizim diyaloglarımız, çalışmalarımız, İsviçre kurum ve kuruluşlarında daha dikkate alınacak. Biz Martin Lambrecht’e iki isim daha verelim, ‘Al bu isimleri koy’ diyelim koyacaktır, ama bizi çok sevdiğinden mi oy potansiyeli mi, o belli.
Sonuçta bizim burada sandığa gitme oranımız %9 ile %14 arası, Almanya’da da durum farklı değildi, %19 ile % 24’dü. Genel merkez ’Haydi sandık başına’ diye bir seçim kampanyası yaptı. Oran %70 e çıktı.
Merkel o noktada teşekkür mektubu gönderdi. Artık kendilerinde sandığa giden bir yabancı topluluğu gördüler. SVP’nin Milletvekili Sebastian Frehner dedi ki; ‘Amacınız ne, önceliğiniz ne?’ dedik ki, ‘Buradaki, Türk Toplumu, Akraba ve Soydaşlarımıza da yakın bir kurumuz. Müslümanları da katacak olursak, yaklaşık 400 bin gibi bir rakama hitap edecek bir durumdayız, sandığa gitme oranını artırmak istiyoruz.’ ‘Ne gerek var ki bizde de sandığa gitme oranı çok düşük’’ dedi. Ben de dedim ki; ‘’Evet, sandığa gitme oranınız %38 ama Müslümanların ve yabancıların aleyhinde bir kanunda %80’lere çıkıyor, işte bu yüzden bizim sandığa gitmemiz gerekiyor’ dedim. Bu noktada tabii ki onları rahatsız etti.
Bir de şunu sordular ‘Siz partiye yönlendirme yapacak mısınız’ dedik ki ‘Yapmayacağız ama atılacak adımlar bizlerde ciddi manada kaygı uyandırırsa tabii ki partiye yönlendirme yapacağız..’
Ben buradaki STK’lara diyorum ki, gelin hep beraber çalışma yapalım, çalışma yürütelim. Bu noktada İsviçre’deki diğer parti temsilcileri ve STK’lar ile gerçekten güzel bir diyaloğumuz var. Bizler birbirimizi tanıyoruz. Bu güzel diyalog ve tabloyu taban ve vatandaşlarımız gerçekten sevinçle izlediklerini özellikle ifade ediyor. Bizler birlik ve beraberlik içinde olmalıyız.
Müsiad’ın Türkiye Ekonomisine büyük katkıları var…
_Uetd, Müsiad, Ditib, Tümsiad, Ak partinin arka bahçesi olarak anılıyor. Ayrıca son zamanlarda, bir çok ülkede Türk Büyükelçilikleri ve Konsolosluklarının da artık büyük ölçüde AK Parti Teşkilatı merkezi gibi çalıştığı, devlet işlerinin parti işleriyle bütünleştiğiyle ilgili iddialar var, ne diyorsunuz?
Şimdi bu noktada bakarsak, Ditip, Müsiad, Uetd, Tümsiad’ın Ak partinin arka bahçesi gibi çalıştığına inanmıyorum. Bunu ortaya atanlarda devletin karşıtı olanlar…
Eğer bu pencereden bakacak olursak o zaman diğer STK’larda Ak parti’ye, tamamen devlete karşı bir ayrıştırma ve ötekileştirme içindeler… Dolayısıyla böyle bir söylentiyi asılsız buluyorum ve katılmıyorum. Biz her zaman Milli irade diyoruz. Sandıkla gelen sandıkla gider. Sandıkla geleni sandıkla göndermediğin takdirde, farklı çarpık yapılarla göndermeye kallkarsan biz STK olarak sessiz kalamayız.
En son, 17 Aralık, 25 Aralık operayonlarından sonra Müsiad dedi ki, milli iradeye her zaman sahip çıkmak zorundayız.
Biz milli iradeye basın açıklaması yaptığımızda Ditip tarafsız kalmayı tercih etti, dolayısıyla buradaki STK’ları vebal altında bırakmak hiç hoş bir şey değil.
Çünkü Müsiad’ın Türkiye ekonomisine çok ciddi katkıları var. Tümsiad’ın yine STK’lara çok ciddi katkıları var.
Yani biz maalesef enerjimizi hep buna harcıyoruz… git Ermeni lobisiyle uğraş, gelip Tüsiad’la, Uetd’yle, Müsiad’la uğraşma…
Ben niye ülkemin Sivil Toplum Kuruluşları ile uğraşayım? Ben enerjimi, benim ülkemin milletimin aleyhine film çevirenlere harcarım ve herkes içinde böyle olması gerekir.
Uğur Dündar’ın yazısında beni hedef aldığını sanmıyorum…
_Uğur Dündar ‘’Burak Erdoğan’ın İsviçre’li arkadaşını bırakın, İsviçre sayahatlerine bakın’’ başlıklı 26 Mart 2014 tarihli yazısında , Başbakan’ın iki oğluna sorular yöneltiyor… Bana göre ve bir çok kişiye göre, sizinle ilgili kısmı şöyle; ‘’Zürih’e olan uçuşlarınızda sizi genellikle THY’nin İsviçre yetkililerinden E.Y. adlı kişi karşıladı mı? bu kişi aynı zamanda Ak Partinin İsviçre örgütünde görevli mi? ve ekliyor, seyahatlerinizin Zürih’teki bankalarla ve oradaki hesaplarla ilgisi var mı? zan altında kalmış gibisiniz, ne diyorsunuz Uğur beyin bu iddialarına?
Benim bir ismim daha var Emre (Hasan) Yılmaz, dolayısıyla, beni kastetmiyor. Bence bu noktada Uğur Dündar’a sormak lazım, zaten bu konuda soru önergesi meclise getirildi. Üzerime alınmıyorum. Üstelik, Ak parti İsviçre örgütü diye bir teşkilat da yok.
_Bila’le Burak buraya geldiğinde onları siz almıyor musunuz? Almanız aslında gayet doğal..!
Böyle bir şey varsa gayet normaldir. Banka hesaplarından benim haberim yok.
_Yine UETD hakkında en çok sorulan soru, UETD’ye paraların nerden aktığı…bir çok faaliyetlerde bulunuyorsunuz, Zürih Hilton oteli her faaliyette hizmetinizde, para sıkıntınızın olmadığı aşikar… Diğer STK’lar parasızlıktan bir otobüs tutmakta dahi zorlanırken bu kadar parayı nerden buluyorsunuz?
UETD, genel merkezimiz Yurt Dışı Türkler Başkanlığı proje bazında en az maddi yardım alan sivil toplum kuruluşudur. Hep şunu söylerim, dava soyuttur, insanlar bunu somutlaştırır.
Eğer bize para gelseydi şu yaptığımız çalışmaları onla çarpın derim… Bu zamana kadar UETD hesabına bir lira dahi gelmemiştir. Üye aidatları ve sponsorlarımızla faaliyetlerimizi hayata geçirmeye çalışıyoruz. Yeterli olmuyor çok sıkışıyoruz, hatta bir çok programı iptal etmek zorunda kaldık.
Yurt dışı Türkler Başkanlığına onaylanması için bir proje gönderdik, inanın işimizin yoğunluğından o projeyi dahi kaçırdık. Şu ana kadar maddi destek olsaydı göğsümü gere gere söylerdim.
Başbakanın Cumhurbaşkanlığı şimdiden hayırlı uğurlu olsun…
YSK’dan iyi niyet beklemiyorum…
_Avrupa’da ilk defa bir Cumhurbaşkanlığı seçiminde Türkler oy kullanacak. Ak partililer dışında oy verecek vatandaş, oyların güvenliğinden oldukça şüpheli, diğer taraftan seçim sonuçları hakkında görüşünüz de almak isterim, sizce kim Cumhurbaşkanı olacak ve neden?
52 yıllık göç tarihimizde ilk defa Cumhurbaşkanımızı kendimiz seçeceğiz. Avrupalı Türkler ilk defa tabiri caizse kendilerini adam yerine konulmuş hissedecek, çünkü bu zamana kadar hep kullanıldığını düşünen, götürdüğü dövizden dolayı kendilerine değer verildiğini düşünen vatandaşlar ilk defa oy kullanacaklar.
Avrupa’lı Türk Demokratlar Birliği vesilesiyle 2005 yılından bugüne değin sayın Başbakan ve Bakanlar sürekli yurt dışındalar. Zaten sayın Başbakan Avrupa’ya önem vermese UETD’yi kurmaz, bu fikri ortaya atmazdı, demek ki Avrupalı Türkler’e önem veriyor. Biz STK’lar sandığa gidilmesini istiyoruz. Vatandaşımız oy kullanmak istiyor, ama ne hikmetse YSK oy kullandırmak istemiyor…
Randevu usulü getirerek, bir şeylerin denemesini bir şeylerin engellenmesini, Avrupalı Türkleri kurban ederek yapıyor. Türkiye’de bunu yapmaya cesareti olamaz, çünkü çok ciddi bir tepki gelir.
Avrupalı Türkler bu noktada zaten çok da fazla ses çıkarmayabilirler. Bugün CHP-MHP tabanı da ciddi oy kaybına uğrayacak, diğer partiler neden suskun ona anlam veremiyorum. Şu noktada UETD’nin göstermiş olduğu tepkiye MHP ve CHP’den de destek gelmesi gerekirdi.
Tabanları onları bu noktada hiç harekete geçirmiyor mu onu anlamıyorum…
YSK’dan iyi niyet beklemiyorum, bunu Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde denememiydiler. Yeni sistem kurdun diyelim randevu alma olayını üç-beş gün değil de üç haftaya yay..! Cumhurbaşkanlığı seçimi olacağı tarih belli, vatandaşa kolaylık sağlayacak adımlar atsaydı, o zaman iyi niyet beklerdim ama hep oldu bittiye getirilmek istendi.
Almanya’da seçim sandıklarında sistem çökmüş, zaten bir sistem yoktu. Demek ki amaç vatandaşa oy kullandırmamak. Vatandaşımız YSK’yı tanımıyor bunu Ak partiye lanse ettiriyor. Oysa YSK’ya Cumhurbaşkanı dahi müdahale edemiyor. Oy kullanmak isteyen vatandaşın kullanması engelleniyor.
Randevu sistemi kasten 5 güne sıkıştırılmış. Yurt dışına çıkıp STK’ların görüşünü alsaydı iyi niyet beklerdim, bizlerle istişare yapsalardı iyi niyet beklerdim. Bizle istişare yapan olmadı, zaten olmayan bir sistem çarpık bir şekilde yürütülüyor…
2.5 milyondan randevu alan 235 bin, buna rağmen sen susuyorsan kusura bakma ben iyi niyet beklemiyorum.
Demek ki Avrupalı Türk’ün oy kullamasını istemiyorlar. En azından şunu yapabilirlerdi; ‘’Biz denedik ama olmadı, en azından cumartesi ve pazar günü randevuyu kaldırıyoruz, vatandaşlarımız konsolosluklarımız gözetiminde Türkiye’de olduğu gibi seçmen kaydına göre oy kullandıracağız’’ deseler o zaman iyi niyet beklerim. Seçmen kaydı olmayanın oy kullanmasını biz de talep etmiyoruz zaten…
Tüm bu olumsuz gelişmelere rağmen, Türkiye’de, %70 gibi çok yüksek bir katılım olacağını düşünüyorum…
Ülkücü kanadın da Başbakana oy verecegini tahmin ediyorum. 8 secimden oyunu artırarak çıkan bir Başbakanın 9.seçimden de %50 nin üzerinde oy alarak ilk turda Cumhurbaskanı seçileceğine inanıyorum.
Bence şimdiden Başbakanın Cumhurbaşkanlığı hayırlı uğurlu olsun.