Emine Hanım'ın, Erdoğan'ı gördüğünde kıpkırmızı olduğunu belirten Yüksel, karşılıklı bir elektirik olduğunu söyledi.
Abone ol“Şule Yüksel şenler, aristokrat bir ailenin çocuğuydu. Bir Batılı gibi eğitildi. Musiki dersleri aldı. Kuaförde saçlarını yaptırdı. Tuvalet giyip baloya gitti. AP’nin istanbul Gençlik kolları Başkanlığı’nda bulundu.
Aktifti, gazeteciydi. Henüz 13 yaşındayken hikâyeleri “Yelpaze” dergisinde yayınlanmaya başladı. “Birleşen Yollar” adıyla şlm olan “Huzur Sokağı” adlı eseri, satış rekorları kırdı. AP’nin meydan mitinglerinde ateşli konuşmalar yaptı. Ragıp Gümüşpala kendisine milletvekilliği teklişnde bulundu.
Fakat kader, ağlarını başka türlü ördü. Onu, ağabeyi vasıtasıyla “Risale-i Nur”la tanıştırdı. Yıllar süren bir mücadele sonunda şule Yüksel şenler, islâmî hayata dönüş yaptı.” şenler’i, Gülay Atasoy, “Nasıl örtündüler” kitabında işte böyle anlatıyor. Biz, dava kadınına Emine Erdoğan’la ilişkilerini ve Erdoğan çiftinin evlenmelerini sorduk. Emine’nin farklı bir yeri vardı bende. Özel hayatıyla da düzgün bir çizgideydi. Annesi her yere bırakmazdı ama bana güvendiği için yatıya bile gönderirdi.
Emine Hanım’la nasıl tanıştınız?
ŞY: Anlattığım gibi, toplantılar düzenleniyor, her gün gelen gidenler oluyordu. Sonra, ben bir gün tespit ettim. Her ayın 10’uncu günü kabul günümüz dedik. 260 metrekare ev doluyor, taşıyor, balkonlar, mutfak her taraf. Ayakkabıları çıkarıp giriyorlar, ayakkabılar kapı
da yığın yığın. Pardösüler vs kıyamet gibi... Hanımların içlerinde açık olan da var, yarım yamalak örtünen de var. Çok açık, mini etekli, tiyatro artistleri de geldi. Gizli polis bile geldi. Sonra hidayete erdi ve istifasını verdi. itirafta bulundu, “Ben buraya sizi takip etmek için gelmiştim” diye.
Emine Hanım da bu toplantı lara devam etmeye başladı. Hiç tanımıyordum. Daha sonra kız kardeşimle de arkadaş lıkları oldu. Çok yoğun olduğumdan, genelde kız kardeşimle görüşürlerdi. Aradan zaman geçti, ilk eşimden ayrıldıktan sonra, Üsküdar tarafında bir dernek kurdum: “idealist Hanı mlar Derneği.” Bu arada Emine Hanım ile komşu olduk. Selimiye Kışlası’nın bulunduğu semt. Deniz manzaralı bir evim vardı. Emine Hanım da, karşı caddede oturuyordu. Bekârdı. Benim oraya geldiğimi duyunca, bütün genç kızlar toplandılar geldiler.
O da içlerindeydi. Daha sonra samimiyetimiz ilerledi. Öyle ki Emine bana yatıya gelirdi. Çok kalmıştır bizde. Sırlarımızı paylaştık. Her türlü. Ben onu evlendirmeye kalktım defalarca. Doğulu bir doktor vardı, mektup yazmıştı bana; çok hoşuma gitti vasışarı. Bana, “Abla sizin tavsiye edeceğiniz bir hanımla evlenmek istiyorum” diye yazmıştı. Hemen mektup yazdım, çağırdı m onu, Emine’yi onunla görüşmeye razı etmek çok zor oldu. “Bir kere gör” diye çok ısrar ettim. Gördükten sonra, “içim ısınmadı” dedi. Emine’nin ayrı bir yeri vardı bende. Çünkü özel hayatıyla da, düzgün bir çizgideydi. Annesi, her yere bırakmazdı, ama bana güvendiği için yatıya dahi gönderirdi. Kimseyi beğenmedi; evlenme işi hep sürüncemede kaldı.Tayyip Bey’i gördüğü güne kadar. Tayyip Bey o zamanlar Akıncılar Derneği’nde başkandı. Bizim derneğimizde de ikinci başkan Emine’ydi. Kız kardeşim Çiğdem sekreterimizdi. Böyle bir grup arkadaşla kurmuştuk derneği.
EMiNE’NiN RÜYASI
Sizin derneğiniz ne iş yapıyordu?
ŞY: Çok çeşitli sosyal faaliyetler: Konferanslar, toplantılar, bunların yanı sıra ingilizcedersleri, Arapça dersleri, sıhhî bilgilendirme, el sanatları bölümü gibi faaliyetler içindeydik. Ben, dış işlerde çok koşturuyordum. Tayyip Bey geldi bir gün, bana dedi ki: “Abla siz çok koşturuyorsunuz, sizden benim bir ricam var. Derneğin, iç düzeninde ne ihtiyaç varsa siz görün ama, dışarı yla ilgili alınacak, getirilecek götürülecek bir şey varsa, onları bize söyleyeceksiniz, bunlar bizim vazifemiz” Hakikaten de dediği gibi yaptı. Emine’yi tanımıyordu.
O sıralarda Tayyip Bey, başını kaldırıp hiçbirkadına bakmazdı. 25 yaşlarındaydı. Çok ciddi, bununla beraber sempatik bir insandı. Bir gün geldi ve dedi ki “istanbul’da Taksim tarafı nda bir toplantımız var. Sayın rbakan’ın da katılacağı; sizi de bekliyoruz” Birinci eşimden ayrılmıştım, tek başına gitmek stemedim, Emine’ye söyledim. Annesinden izin aldık. Kalktık gittik. Protokolde yer ayırmışlar. Podyumun bir tarafı sırf erkekler, bir tarafı sırf bayanlar, biz en ön sıradayız. Program başladı. Konuşmacıları anons etmek üzere, bizim Tayyip Bey sahneye çıktı. Üzerinde krem rengi bir takım elbise, gayet bakımlı, hem arada şiirler okuyor, hem de çok güzel hitap ediyordu. Mevzuu ile ilgili konuşup çağıracağı kişiyi çağırıyordu.
O sahneye çıkmazdan evvel, Emine’yle çevremizde gördüğümüz kişiler hakkı nda birbirimize şkirlerimizi söylüyorduk. Tayyip Bey sahneye çıktığı zaman ben Emine’ye döndüm: “Tayyip ne güzel konuşuyor değil mi” dedim. Bir baktım, başı önüne eğik ve yüzü kıpkırmızı. “Evet, güzel” şlân dedi. Sesi titriyordu. Anladım bir şeyler var. Daha sonra, bir ara gözüm ilişti, o zamana kadar hiçbir hanıma bakmayan Tayyip Beyin de gözü yanımdaki Emine’ye ara ara takılıyor. “Allah Allah” dedim, “bir elektrik var ama dur bakalım” Bütün konuşmalar bitti, salondan ayrılıyoruz. Tayyip Bey beni sahnenin kenarına çağırdı ve çömeldi, sanki hal hatır soracakmış gibi. Böylece Emine’yi daha yakından gördü.
O gece ayrıldık. Biz vapurla dönüyoruz, sordum “Emine sende bir hal var, çok dikkatimi çekti. Kimsede olmadı ama Tayyip çıkar çıkmaz senin yüzün gözün değişti. Ne oldu?” “Abla, inanılmaz bir şey yaşadım. Bunun tesiri altından kurtulamıyorum. Ben dün gece rüyamda yaşlı, cübbeli, sakallı, başında sarık olan bir zat gördüm; elini uzattı, birini işaret ediyordu. Bana hitap ediyordu ‘Sen bununla evleneceksin’ diyordu. Hiç tanımadığım birisi, beyaza yakın krem takım elbiseli, boylu poslu çok yakışıklı birisi. Zat biraz sonra, gene, “bak kızım bununla evleneceksin” dedi. Gene aynı beyaz/krem elbiseli genç adam.
Çok değişik halde uyandım; anneme bile anlatamadım. Bugün oraya gittiğimde, Tayyip Bey sahneye çıktığı zaman, bütün tüylerimin ürperdiği hissettim. Çünkü rüyamda gördüğüm beyaz takım elbiseli adam canlı karşımdaydı. Aynı şahsı, aynı elbiseyle görünce, Allah Allah, demek ki bugün karşılaşacakmı şım diye düşündüm.” Emine, “Ama ben tanıyorum bile, ne olacak?” diye soruyordu. Ben de “Ne olacak, sen bununla evleneceksin. Birbirinize çok yakışırsı nız, çok da münasipsiniz. Çünkü sen de bir dava insanısın” dedim. Hiç cevap vermedi. Aradan kısa bir zaman geçti. Benim ikinci eşimle evlenmem mevzuu ortaya çıktı. ikinci eşim Selçuk Bey, bürolarından birinin boşaldığını ve bana tahsisedebileceği söyledi.
Çok hoşuma gitti teklif; çok güzel bir yazıhane döşedi, Bakırköy’de. işte Tayyip Bey’i bu büroya çağırdım. Hal hatır sorduktan sonra esas konuya girdim: “Bak Tayyip, bir süre önce dikkatimi çeken bir şey oldu. Bu konuyu sana açmak istiyorum” diye lâfa başladım ki Tayyip Bey atıldı: “Ben de size bir şey söylemek istiyordum” dedi. “O yanınızdaki hanım akrabanız mıydı? Kimdi?” “Kardeşim gibi sevdiğim, tanı dığımız birisi, çok saygı duyduğum birisi” cevabını verdim ve ilâve ettim: “Sana şunu söyleyeyim, karşı taraf da boş değil. ister misin, bir teşebbüs edelim hayırlısıyla dünya evine girersin. “Abla o derdimi hiç sorma, ama annem müsaade etmez. Bilirsin ben hiçbir kıza gözümü kaldırıp bakmam. Bu nasıl oldu bilmiyorum, hakikaten bugüne kadar duymadığım bir duyguyla, dikkatimi çekti. Ama annem katiyen izin vermez. Çünkü o beni bir Karadenizli kızla evlendirmek istiyor” dedi.
Kimle evlendireceklerdi?
ŞY: O kız da bizim dernektendi. Hoş bir Karadeniz kızıydı. Ama normal başörtüsünden çarşafa dönmüştü. Ben Tayyip’e dedim ki: “Bak Tayyip, annenler çok muhteremdir. Ama artık sen, hayatının düzenine karar verecek yaştasın. Anneni ikna edebilirsin. Çok faal bir insansın. istikbalin çok parlak görünüyor. Yarın başlardan biri olacaksın; ben böyle hissediyorum. Hürmetim sonsuzdur çarşaşı hanımlara ama senin yanında çarşaşı bir hanım olmaz. Hangi zamanda yaşıyoruz. Müslümanların da ona göre hazırlanması lâzım. Sen öyle bir konuma gelirsen, annenin sana tavsiye ettiği kız çok iyi bir eş, çocuklarına da iyi anne olur; iyi bir aile ortamı sağlar. Ama bu yeterli değil. Bir dava insanı, hele bir yere gelmiş bir insan, evine gidince, sadece yemeğini yesin, istirahatini temin etsin gibi şeylerle tatmin olmaz. Eşi, aynı zamanda onun arkadaşı olmalıdır. Her şeyi paylaşmalıdır. Her yere onunla gidebilmelidir. Toplum içine çıkarabilmelidir. Bu islâmî hayatta da olabilir, diğer hayatta da olabilir.
Çarşaşa sen hiçbir yere varamazsın. Çarşafı çıkarttırmak da ayrı bir vebal ve günah.” Tayyip Bey, “Zaten ben de çarşafı çıkarttıramam” karşılığını verdi. “Sen anneni ikna et, anneni gücendirmeden, hep yalvararak, öperek durumunu anlat. Bak sadece sevgimle değil, konumumla da bu kızla evlenemem de ve ısrarcı ol” tavsiyesinde bulundum. Anne ikna olmadı. Çok üzüldü Emine de, Tayyip de. Bende, Emine ile nişanlılık resimleri var, Tayyip Bey’i tanıyamazsınız. O yakışıklı delikanlı, hortlak gibi olmuştu. Annesini iknaya uğraşırken çok kilo kaybetti.
TAYYiP BEY’iN ACISI n Aşk acısı mı çekti?
ŞY: Emine ile evlenmek istiyor, annesini de kıramıyordu. Emine Hanım’la,
Tayyip Bey sonra görüşmeye başladılar mı?
ŞY: Tayyip’e bahsettikten sonra telefonlarla görüştürdüm onları.
Çöpçatanları sizsiniz.
ŞY: Acizane. Çünkü cesaret edemezlerdi görüşmeye. Emine’nin annesi izin vermezdi. Telefonla konuştular, epey sürdü bu görüşmeler. Hiç karşılaşmadılar. Bir gün benim evimdeyken
Emine, bir telefon aldı. Tayyip, “Maalesef olmuyor, mağlup oldum, annemi kıramayaca ğım” demiş. Emine bembeyaz kesildi, çok çok üzüldü. Bunun üzerine ben tekrar telefon açtım Tayyip’e, “Mutlaka hemen bize gel” dedim. Onun da durumu hiç iyi değildi. “Bir kere oturun, konuşun, görüşün olacaksa olur, olmayacaksa olmaz” dedim. Onları salona aldık, bir müddet sonra yalnız bıraktık. Konuştular, arada bir bakıyoruz muhabbet ileri. Nihayetinde baktık ki öyle bir bağla bağlandılar ki bir daha kopmayacak şekilde. Tayyip, “Katiyen bütün gücümü kullanacağım, annemi kırmadan, bu işi halledeceğim. Bu iş olacak. Yalnız bana biraz daha zaman tanıyın” dedi. Hakikaten annesini kırmadan ikna etmeyi başardı. Oba’da nişanları oldu ve sonra evlendiler.
Emine Hanım’ın da tesettürle ilgili bir problemi vardı. Ağabeyi ona telkinde bulunmuş. ilk başlarda Emine Hanım örtünmek istememiş.
ŞY: O konuyu ben bilmiyorum. Bana geldi ğinde başı açıktı
Emine’nin. Toplantılara katı ldıktan sonra şkrini değiştirmiş ve kendi kararıyla örtünmüş. Ağabeyinin zorlamasıyla değil. Hep başörtüsü takmak isteyenler mi geliyordu size?
ŞY: Hayır, ben kabul günü diye düzenledim. Çok çeşitli konularda görüş alışverişinde bulunuyorduk. Baktım ki çok kalabalık geliyorlar. Önüne geçemedik. Seller gibi, akıyorlar. Kadınlar için en önde gelen mevzuu örtüyle ilgiliydi. Kimisi tepki duyuyor; kimisi isteyerek örtünüyor...
Demek ki bir telkin, bir baskı var? Meselâ babası, ya da sizin ve Emine Hanım gibi ağabeye baskı yapanlar da var.
ŞY: Ama bizde muvaffak olamadılar. Sonradan, araştıra araştıra, kendimizi hazırlaya hazırlaya oldu. Bana kadınların tesettürde neden bu kadar zorlandığını sordular. Kadınları mız modern kıyafetin dışında islâmî kıyafetle çıkınca, modern kesimin antipatisini çekiyor. Erkekler için böyle bir durum yok. Pantolonunu giyiyor, kravatını takıyor, namazlı mı namazsız mı, hiçbir şey belli değil. Erkeğinişi rahat.
Emine Hanım başını açsın diyorlar.
ŞY: Başörtüsü her şeyi değiştiriyor mu? Yani başörtüsünün altındaki kafa yapısı, güzel düşünceler, inançlar, o insanı seviyorsanız, her şeyiyle o bir şahsiyettir. Bu şahsiyeti başörtüsü değiştiriyor mu? Çok saçma.