Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, "15 Temmuz, küresel ölçekte de benzeri az görülmüş bir sivil direniş örneğidir. Bir demokrasi zaferidir. Yine 16 Nisan'da, bir başka milada hazırlanıyoruz" dedi.
Abone olCumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, Üsküdar Belediyesi tarafından Adile Sultan Sarayı'nda düzenlenen "İz Bırakan Kadınlar Zirvesi"nin açılışında, yaşadığı zamana mühürlerini vurmuş güçlü kadınlarla 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle bir arada olduklarını söyledi.
Böyle günlerin, kadınların sorunlarını konuşmaya olduğu kadar, onların cesaret ve örnekliğini, toplumun dikkatine sunmaya da vesile olduğunu aktaran Erdoğan, geçmişten bugüne, şahsiyeti ve kişiliğiyle hafızalarda iz bırakan nice kadının yollarını aydınlattığını ifade etti.
Erdoğan, "Hazreti Sare'den Hacer'e, Asiye'den Meryem'e, Hatice'den Aişe'ye, nice cevhere rastlıyoruz bu yolda. Kimisi mücadelesiyle, kimisi ilmiyle, kimisi teslimiyet ve tevekkülüyle bize ayna olmaktalar. Her yıl hacda sadece kadınlar değil, tüm Müslümanlar Hazreti Hacer'in bıraktığı izden giderek, onun hatırasını yad ediyor." dedi.
"MİLLET OLMAYI BİZ ONLARDAN ÖĞRENDİK"
Yine bu tarih yolculuğunda, dünyanın ilk üniversitesini kuran Fatıma El-Fihri ile karşılaştıklarını dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
"Farklı coğrafyalarda, Roza Parks'ları görüyoruz. Amerikan tarihinin en önemli sivil haklar mevzuatına vesile olan kararlı bir duruşla tanışıyoruz. İz bırakmak için önce bir yolda yürümek gerekiyor. Yolun çilesine aldırmadan koşmak gerekiyor. Mahinur Özdemir, Avrupa'nın ilk başörtülü vekili olarak, daha önce kimsenin yürümediği zahmetli bir yolda yürüyerek iz bıraktı. Fatma el-Abed, Halep'te yaşanan dramı, kör ve sağır dünyaya gösterme cehdiyle iz bıraktı. Hollanda'nın ilk başörtülü avukatı Famile Arslan, kararlı mücadelesiyle Avrupa'da bir vicdan terazisi kurdu. Tevekkül Kerman, bir kadın aktivist olarak hayatıyla, cesaretin, kararlılığın ve hürriyetin şiirini yazdı. Samia Raheel Gaazi, Pakistan İslami Şurası'nın tek kadın üyesi olarak, erkek egemen bir gelenekte, nice mücadeleler verdi kim bilir. Birsen Başar, azmiyle engelleri aşan kardeşimiz. Yaşamın tüm zorluklarına rağmen, üç kitap kaleme alarak, yürüdüğü yolda iz bırakan kızımız. Safiye Bayat, 15 Temmuz'da 'Vatan mücadelesi beklemez' diyerek, sokağa çıktı. Hainlerin kurduğu tuzağı, cesaretiyle bozdu. Gazi Ayla Kasarcı, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde, güçlü bir yüreğin, tanklardan da demir silahlardan da kuvvetli olduğunu bize öğretti. Millet olmayı biz onlardan öğrendik."
Emine Erdoğan, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı'ndan bu yana, ülkede verilen istiklal mücadelesinde, kadınların çok önemli bir yeri olduğunu, gerek vatan savunmasında, gerekse kadın ve erkeğin birlikte var olabildiği adil bir düzen mücadelesinde, kadınların büyük emeğinin bulunduğunu söyledi.
Türkiye'de özellikle sivil toplum alanında kadınların hatırı sayılır bir sermayeye sahip olduğunu dile getiren Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Yaşam tarzı kısıtlamalarının kalkması, başörtüsü mücadelesinin kazanılması, sivil toplum çatısı altında sabırla yürütülen dayanışma, tarihimizde önemli bir yer tutmakta. Sivil toplumu güçlü bir ülkenin, demokrasisi de güçlüdür. Artık kadınlarımız medyadan siyasete, akademiden iş dünyasına, eskiye oranla çok daha güçlü şekilde temsil ediliyor. Kadının şahsiyeti, zekası, merhameti ve şefkati birçok alana yansımakta. Fakat elbette daha yapılacak çok iş, yürünecek çok yol var. Her şeyden önce, biz Müslüman kadınlar olarak, Kur'an'ın tanımıyla, 'kadın ve erkeğin birbirinin velisi', bir bütünün iki yarısı olduğu şuuruyla bir dünya inşa etmeye çalışıyoruz. Toplumsal cinsiyet adaletinin her yerde izini sürüyoruz. Hal böyleyken, ulusal ve uluslararası düzlemde kadınlarımız ne yazık ki çok büyük sınamalarla karşı karşıya kalıyor. Oryantalist algılarla mücadele, bunların başında geliyor. Özellikle Müslüman kadınları kuşatan bu yanlış algılara karşı teyakkuzda olmamız gerekiyor."
Emine Erdoğan, sanayi devriminden bu yana artan iş yükünün, daha çok kadınların omuzuna bindiğini, hem aile hayatındaki sorumlulukların hem çalışma yaşamının zorluklarının kadınların yükünü arttırdığını ifade etti.
"SAVAŞLARDA EN ÇOK KADINLAR MAĞDUR OLUYOR"
Erdoğan, yine, savaşlarda en çok kadınların mağdur olduğuna, Türkiye'de misafir edilen 3 milyon mültecinin çoğunluğunun kadın ve çocuklardan oluştuğuna dikkati çekerek, "Aynı şekilde profesyonel hayatta kendine bir yer edinmiş kadınlar, cam tavan engeli nedeniyle kariyerlerinde yükselemiyorlar. Ve elbette şiddet, tüm dünyada en çok kadınları vuruyor. Türkiye'de bu alanda Cumhurbaşkanımızla birlikte yürüttüğümüz bir kampanya var. 'Kadına şiddet, insanlığa ihanettir.' sloganıyla, şiddete karşı etkin şekilde mücadele ederken, toplumsal farkındalığı da artırmayı hedefliyoruz." diye konuştu.
Erdoğan, benzer şekilde, erken yaşta evliliğe karşı, zorunlu eğitimi bir sığınak olarak gördüklerini, böylelikle, hem modern zamanların adaletsizlikleri hem de geleneğin içinde yer etmiş yanlış uygulamalarla, kararlı bir şekilde mücadelelerini sürdürdüklerini vurgulayarak, tüm bu sorunlara karşı güçleri birleştirmek, ortak hareket ederek kadınların yüklerini hafifletmek durumunda olduklarını kaydetti.
"Gerek küresel kadın sorunlarına karşı, gerekse Türkiye'deki demokrasi sınamalarına karşı, proaktif bir tutum sergilemeliyiz." diyen Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:
"Türkiye, çok özel dönemeçlerden geçiyor, önemli milatlar yaşıyor. 15 Temmuz, meşru iktidarların gayrimeşru darbelerle kesintiye uğradığı, darbeler tarihi açısından bir milattı. İlk kez, vesayetlere karşı milli irade kazandı. Aslında 15 Temmuz, küresel ölçekte de benzeri az görülmüş bir sivil direniş örneğidir. Bir demokrasi zaferidir. Yine 16 Nisan'da, bir başka milada hazırlanıyoruz. Milletimizin yüksek iradesiyle, 1980 darbe anayasası yerine, sivil bir anayasa ile darbeler tarihini hep birlikte kapatacağız inşallah. 15 Temmuz'da, milletimizin verdiği ödev gereği, bu demokrasi mücadelesini, daha sağlam bir noktaya taşıyacağız. Cesaretiyle hepimize örnek olan, Amerika'daki özgürlük mücadelesinin büyük ismi Malik el-Şabaz'ın dediği gibi, 'Gelecek, bugünden ona hazırlananlara aittir.' Biz de geleceğe talip olanlar olarak, gayretle hazırlıklarımızı yapacağız. Türkiye, genç nüfusuyla, tarihi ve jeopolitik gücüyle, dünyadaki mazlumlara ve mağdurlara olan insani yaklaşımıyla, daha adil, müreffeh, barış dolu bir geleceği inşa etmek için gayretlerini sürdürüyor, sürdürecek."