İstanbul'da düzenlenen bombalı saldırılara karıştıkları ileri sürülen tutuklu sanıkların yargılandığı davada, sanıklar kod adı kullandıkları inkar ettiler.
Abone olTerör örgütü El-Kaide'nin Türkiye'deki yapılanması içinde yer aldıkları ve 15 ile 20 Kasım 2003 tarihlerinde İstanbul'da düzenlenen bombalı saldırılara karıştıkları ileri sürülen 46'sı tutuklu 69 sanığın yargılandığı davanın bugünkü duruşmasında, sorguları yapılan sanıklar kod adı kullandıkları iddialarını reddettiler. Devlet Güvenlik mahkemelerinin kaldırılmasından sonra "Ağır Ceza Mahkemesi" sıfatıyla davaya bakan İstanbul 2 No'lu DGM'deki duruşmada sorguları yapılan sanıklardan Hakan Çalışkan, Pakistan'da üniversite eğitimi aldığını, burada kendisine hocalarının "Ebu Bera" ismiyle hitap ettiğini belirterek, "Bu, dinde yeri olan bir uygulamadır. Bera'nın babası anlamına gelmektedir. Bera oğlumun ismidir. Bu adı, ben kod ismi olarak kullanmadım" dedi. Sanık Badettin Yıldırım da tekel bayisi işlettiğini ve ses sanatçısı olduğunu belirterek, 9-10 yaşından beri sahneye çıktığını kaydetti. Yıldırım, sahnede "Vahdettin Yıldırım" adını kullandığını ifade ederek, "Vahdettin" adının kod ismi olmadığını söyledi. Yıldırım, 12 yaşında iken hazırlanmış ve üzerinde isminin "Vahdet Yıldırım" yazılı olduğu bir posteri de mahkemeye delil olarak sundu. Seçkin Mandacı ise Afganistan'da Türklerin bulunduğu bir kampta, silah ve bomba eğitimi aldığını, ancak bu kampın Taliban'a ait olmadığını savundu. Mandacı, Türkiye'de örgüt adına kimseye de bomba ve silah konusunda eğitim vermediğini öne sürdü. Enver Hıdıroğlu ise Afganistan'daki kampta, kendilerine bomba konusunda bilgi verilirken fünyenin elinde patladığını, baş ve orta parmağının koptuğunu söyledi. Hıdıroğlu, bu olaydan sonra bomba eğitimi almadığını, sadece otomatik silah konusunda eğitim gördüğünü belirtti. Enver Hıdıroğlu, "adının söylenmesinin zor olduğu için kendisine "Ensar" diye hitap edildiğini anlattı. Evinde ele geçirilen kalem tabancayı kendisine eniştesinin verdiğini savunan Ahmet Aydoğmuş, eniştesinin adının sorulması üzerine bir süre hatırlamakta zorluk çekti ve daha sonra "Mahmut" olarak açıkladı. Mahkeme Heyeti Başkanı Şerafettin İste'nin, 8 çuvalda patlayıcı madde yapımında kullanılan hammaddelerin evinde bulunduğunu hatırlattığı sanık Mehmet Kuş ise Habip ve Sadettin Aktaş'ın halasının oğulları olduğunu ifade etti. Uzun zamandır her iki kardeşle görüşmediğini belirten Kuş, Sadettin Aktaş'ın bir gün kendisini arayarak evine bazı çuvallar bırakmak istediğini, Aktaş'ın daha sonra isminin Osman Eken olduğunu öğrendiği kişiyle gelerek, kömürlüklerine bahsi geçen çuvalları bıraktığını öne sürdü. Kuş, birkaç defa sormasına rağmen kendisine çuvallarda deterjan olduğunun söylendiğini savundu. Patlamalardan birkaç gün önce, Osman Eken ile eşi ve Habip Aktaş'ın eşinin kendisini ziyaret ettiğini kaydeden Kuş, eve cep telefonları bıraktıklarını anlattı. Olaylarla ilgisinin olmadığını öne süren Kuş, çuvalların içerisindekilerin de patlayıcı madde yapımında kullanılan malzemeler olduğunu bilmediğini iddia etti. Diğer sanıklar da suçlamaları kabul etmeyerek, tahliye talebinde bulundular. Verilen aradan sonra mahkeme heyeti, sanıklardan Ahmet Özaydın, Ahmet Aydoğmuş, Badettin Yıldırım, Hıdır Elibol, Harun Gecü ve Mehmet Kuş'un tahliyesini kararlaştırdı.