Geçtiğim haftalarda büyük tartışmalara neden olan yeni TCK, son dakikada ertelendi. Özellikle basın rahat bir nefes aldı. Ama o günden bugüne TCK'da yol katedilmedi.
Abone ol Geçtiğimiz günlerde basın "Yeni TCK"yı ateşli tartışmaların içinde konuşuyordu. Fakat son dakikada yaşanan erteleme basını rahatlattı. Fakat Oktay Ekşi, "Ceza Yasası’nda yeni durum"dan pek umutlu değil.YAZI: Oktay EKŞİ
KAYNAK: www.hurriyetim.com.tr
DAHA yürürlüğe girmeden iki ay ertelenmesine ihtiyaç duyulan yeni Türk Ceza Yasası’nda düzeltmeler yapılması bekleniyordu değil mi?
Mutfakta hükümet tarafından hazırlanan ama AKP Kilis Milletvekili Hasan Kara imzasıyla Meclis’e sunulan ‘değişiklik önerileri’ belli oldu.
Ve yine de düzeltme yönünde fazla bir mesafe alınmadığı ortaya çıktı.
Şimdi geriye TBMM Adalet Komisyonu ve Genel Kurulu’nun konuya -daha doğrusu özgürlüklere- ne kadar sahip çıkacağını görmek kalıyor.
Söze devam etmeden belirtelim:
Gelen değişiklik önerileri eğer Adalet Bakanlığı teknisyenleri ile bu yasa çalışmalarında yönlendirici danışman rolü oynayan Doç. Dr. İzzet Özgenç’in çizdiği sınırlar içinde kalsaydı, durum daha da berbat olurdu. Neyse ki hükümet bir aşamada ayıldı. Devlet Bakanı Prof. Dr. Beşir Atalay’ın eseri diyebileceğimiz 5187 sayılı ‘Basın Yasası’ ile yeni Ceza Yasası arasındaki çelişkiler görülebildi. Yeni Ceza Yasası’nın gazetecilere, görevleriyle ilgili bir nedenle hapis cezası verilmesini emreden iki önemli hükmünün yürürlükten kaldırılması o sayede öneride yer aldı. Böylece ‘intihara teşvik’ sayılabilecek yayınlarla ‘yargıyı etkileyici’ sayılabilecek yayınlara ilişkin cezalar 5187 sayılı Basın Yasası’na göre verilecek. Kısaca gazeteci böyle bir suç işlerse para cezasına mahkûm olacak, hapse değil...
Yeni önerinin İletişim (basın) Özgürlüğü ile ilgili hükümlerine gelmeden bir noktaya daha değinelim:
Biliyorsunuz yeni Ceza Yasası, gazetecinin örneğin ‘iftira’ suçundan dolayı ‘etkin pişmanlık’ talebini (böylece verilecek cezanın büyük çapta azalmasını) dikkate almıyor ama sıra ‘hırsızlara, dolandırıcılara, güveni kötüye kullananlara’, kısaca ‘ahlaksızlara ve hortumculara’ gelince, ‘etkin pişmanlık’ hem mümkün hem de gerekli görülüyor.
Dahası... Kim hakkında ne yazsanız iftira sayılmasına kapı açan madde orada duruyor.
Bu anlayış size, şimdiki siyasi iradenin kimden yana olduğunu söylüyor?
Önerinin hakkını yemeyelim... İletişim Özgürlüğü bağlamında küçük çaplı olsa da bazı iyileştirmeler var. Bunlardan ikisine (intihar ve yargıyı etkileme konularına) yukarıda değindik. Bize kalırsa ‘hakaret’ eylemini ‘özel hukuk’ konusu sayan anlayış benimsenmeli, yani ‘hakarete uğrayanın karşı taraftan tazminat alması’ yeterli sayılmalı ama bizim Yasa Koyucu da, hukukçularımız da henüz bu fikri içlerine sindirebilmiş değiller. O nedenle şimdi yapılacak şey, maddedeki ‘hapis cezası’nı ‘para cezasına’ çevirmek olmalı. Ama şimdi buna kimse yanaşmıyor. Öneri sadece yayın yoluyla yapılan hakaret eylemine verilecek cezanın artış oranını üçte bir yerine altıda bire düşürüyor. Bir de ‘yakıştırmada bulunma’yı suç saymaktan vazgeçiyor.
Bitmedi... Gazetecilerin verdikleri haberler halk arasında korku ve panik yaratsa, suç işlemeye tahrik gibi görülse; suçu ve suçluyu övme gibi algılansa bile eğer burada haber verme ve eleştirme sınırı aşılmadıysa o eylem suç olmayacak. Bunu da ‘olumlu gelişme’ olarak kaydedelim.
Yer bittiği için şimdilik burada keselim ama bilin ki önerilenler, olması gerekenlerin hayli gerisinde kaldı.