İstendikten sonra anadilde yayın yapmanın kolay olduğunu belirten Hürriyet yazarı Oktay Ekşi, yayını engellemek isteyenlerin şimdi nasıl yarış içine girdiklerini anlatıyor.
Abone ol Anladıkları dille...İsteyince anadilde yayın yapmak nasıl da kolay oluyormuş, gördünüz mü?
Dünkü gazetelerde verilen bilgiye göre TRT, pazartesi gününden itibaren TRT 3 televizyon kanalından haftada 5 gün, Kürtçe’nin iki lehçesi Kırmançi ve Zazaca’nın yanı sıra Arapça, Boşnakça ve Çerkezce yayın yapacakmış.
Yayınların ilk 15 dakikası haberlere, ikinci 15 dakikası müzik ve belgesellere ayrılacakmış.
Yıllarca ayak direyenler son günlerde pek bir gayrete gelince, bir de yarış başladı:
İlk yayın Kürtçe mi olsun, Boşnakça mı diye...
Bu aziz milletin özellikle bürokrat kesimi genelde böyledir. Önce var gücüyle direnir, engeller... Sonra pabucun pahalı olduğunu anlayınca bakarsınız, herkesten öne geçer.
Nitekim TRT, anadilde yayın yapmak için sürdürdüğü hazırlıkları ani olarak öne çekmiş. Dünkü Hürriyet’te bunda ‘hükümetin ısrarının etkili olduğu’ belirtiliyordu.
Geçen gün, bu konunun yıllardır savsaklanmasını eleştirirken TRT hakkında ‘Ulusal Engelleme Kurumu’ başlıklı bir yazı yazdığımız için TRT Genel Müdürü Şenol Demiröz, Hürriyet Yazı İşleri’ne bir mektup yazmış. Mektupta ‘biz direnmedik’ mesajı verilmek isteniyor. Oysa hangi tarihte ne yapmışlar diye dikkatle okuyunca görüyorsunuz ki... Direnmenin beş beterini yapmışlar. Örneğin TRT’nin önünü açmak amacıyla Anayasa’daki ‘kanunla yasaklanmış dil’ kavramı 3 Ekim 2001 tarihinde Anayasa’dan çıkartılmış. Ama belli ki TRT’nin kılı o zaman kımıldamamış.
Derken 9 Ağustos 2002 tarihinde ‘radyo ve televizyonlarda farklı dil ve lehçelerde yayın yapılmasına’ imkán tanıyan yasa çıkartılmış. TRT yine kös dinlemiş.
Sonra TRT ile bu konudaki yayınlarla ilgili yönetmelik hazırlama görevi verilen Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) arasında yönetmelik yüzünden itiş kakış başlamış. TRT yargıya gitmiş. Yargı TRT’yi haklı bulmuş. RTÜK bunun üzerine yönetmeliği değiştirmiş. Yine yetmemiş. Geçen yıl 9 Temmuz günü Resmi Gazete’de yayınlanan bir yasayla ‘Ayrıca kamu ve özel radyo ve televizyon kuruluşlarınca Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerde de yayın yapılabilir’ denmiş.
Yine kımıldayan olmamış. TRT, RTÜK tarafından yayınlanan yönetmelikte de buna paralel değişiklik istemiş. O da 18 Aralık 2003’te olmuş.
Ama TRT ayak sürüyecek ya!
Yine ‘Nuh’ demiş, ‘Peygamber’ dememiş. Hatta bu arada o zamanki Genel Müdür Yücel Yener bir ara coşmuş ‘Biz göreve hazırız’ diye RTÜK’e yazı da göndermiş. Ama TRT bürokrasisinin şanlı direnişini kimse kıramamış.
Aradan altı buçuk ay daha geçmiş. Yine tık dememişler.
O altı buçuk ayda hiçbir şey değişmediği halde şimdi gayretle ortaya çıkmalarını nasıl açıklarsınız?
Anayasa’ya göre ‘özerk’ ve ‘tarafsız’ olmalarıyla mı?