BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  POLİTİKA

Ekrem İmamoğlu'ndan 'Erdoğan' açıklaması: Bundan niye çekinilir?

İSTANBUL Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem "Defalarca Sayın Cumhurbaşkanımıza dedim ki 'Bizim buluşmamız lazım, konu İstanbul.' Bundan niye çekinilir? Bundan niye uzak durulur?" diye sordu.

Abone ol

Habertürk gazetesi yazarı Nihal Bengisu Karaca, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ile gerçekleştirdiği görüşmenin detaylarını aktardı. Bu görüşmenin Gezi Parkı alanının İBB'den alınarak 'Sultan Beyazıt Hanı Veli Hazretleri Vakfı'na devredilmesinden iki gün önce gerçekleştiğini vurgulayan Karaca, "Görüşme günümüz gelene kadar hem büyükşehir belediyeleri hem de Ekrem İmamoğlu ile ilgili iki yeni gelişme olmuştu" bilgisini verdi.

Buna göre İmamoğlu, ilk olarak eski Ordu Valisi Seddar Yavuz’a hakaret ettiği iddiasıyla açılan ve 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası talep edilen davadan çıkan para cezasını değerlendirdi. "O gün oldukça zor bir gündü. Ordu mitingini 6-7 gibi bitirecektik ama miting uzun sürdü, derken biz gece 11.00 gibi geldik alana. Çok kalabalıktı, birkaç yüz insan. Fotoğraf çektirmek isteyenler var. Sesim gitmiş. O gün 21 noktada konuşmuşum" diyen İmamoğlu, şöyle devam etti: VIP salonundan içeri girdim cihazdan geçtim annem karşıdan geliyor, canhıraş bir edası var. Elinde kol çantası, yanında babam ve kız kardeşim var. Başörtüsü dağılmış, 'Çıkalım buradan uşağım' diye sesleniyor. Darlanmış. Psikolojisi bozulmuş. İçeri geçtim Seyit Torun Bey’e (CHP Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, Ordu Milletvekili) sordum. 'Ne oluyor başkanım' dedim. 'Bizi VIP’ten çıkarmayacaklarmış' denildi.

'Nasıl yani? O zaman bizi neden içeri aldılar, neden kapı açık?' dedim. O akşam başka uçuş yok. Orada sadece bizim özel uçağımız var. Madem geçiş vermeyeceksin o zaman neden bavulları X ray’den geçirttin. Anneme, bana, babama neden arama yaptın. Madem geçirtmeyeceksin bizi, neden içeri alıyorsun.

"Dava süreci de kötü geçti, ifade vermek isteyenler veremedi"

Gerçekten acımasız bir ortamdı. Annemi öyle görünce çok gerildim. Karadeniz şivesiyle feryad ediyor. Bunun üzerine 'Vali basitlik yapmış' dedim, eh, çünkü basitlik.

Dava süreci de kötü geçti. İfade vermek isteyenler veremedi. Bizim lehimize olabilecek deliller değerlendirilmedi. Vali'nin 12 tanığının hepsini dinlediler. Bizim de bir o kadar tanığımız vardı, bizden sadece 4 tanık dinlediler. Hemen yanımdaki Seyit Torun’u bile dinlemedi mahkeme.
Nihal hanım, Bir gün önce ben Trabzon’dan VIP girişi yapmışım. Ben girmeden bir saat önce Süleyman Soylu girdi oradan. Soylu girdiğinde bütün kalabalık oradaydı. 1 saat sonra kimin geleceğini herkes biliyordu. Madem bana VIP yasak, nasıl oldu da Trabzon’dakini kullanabildim? O yüzden diyorum ki, Ordu Valisi nedeni belli olmayan, kişisel ve kışkırtıcı bir tavır almayı seçti.

Bu noktada ille de VIP kullanayım gibi dertlerinin olmadığını belirten İmamoğlu, "Ama şunun bilinmesi lazım, Ordu’da bu olay olduğunda ben 18 günlük belediye başkanıydım. Benim VIP hakkım vardı, aykırı bir kullanım içinde de değildim. Ben hakkım olanı kullanırken biliyorum ki usulsüz şekilde hakkı olmadan kullanan çok kişi var. Tanıdık, eş dost geçişlerine izin veriliyor. Kimler var kimler" diye konuştu.

İmamoğlu, cezaya itiraz edeceklerini belirterek "Hiç öyle aman sadece para cezası ne olsun ödeyelim bitsin demeyeceğiz" ifadesini kullandı.

Muhalefet şerhlerine baktığınızda aslında ne kadar hukuksuz bir karar alındığını okuyabiliyorsunuz.

İmamoğlu, sözlerinin devamında büyükşehir belediye başkanlıklarına bağlı şirketlere atama yetkisinin belediye meclislerine geçmesi konusunu değerlendirdi.

"Yerel seçimlerden sonra bakanlık genelgesiyle duyurulan bu yetki devrine karşı biz yürütmeyi durdurma kararı istedik. Şu anda çıkan karar yürütmeyi durdurma kararının iptaline dair karar" diyen İmamoğlu, şunları anlattı: Adli yargı diyor ki bu hak belediye başkanınındır. Bu doğrultuda emsal yargı kararları var. Bizim davamız idari yargıda, davamız esastan devam ediyor. Şu an için iştiraklerde bir sorunumuz yok. Her iştirakin kendi tüzel kişilik oluşumu var. Ticaret Bakanlığı'nın genelgesi her iştirak için bağlayıcı değil. 28’i de aynı konumda değil. Danıştay'da alınan kararın içeriğine baktığınızda orada muhalefet şerhlerine baktığınızda aslında ne kadar hukuksuz bir karar alındığını net olarak okuyabiliyorsunuz.

İmamoğlu, "Benim anladığım İstanbul’u kaybetmekle ilgili bir travması var muhataplarımızın" ifadesini kullandığı değerlendirmesinde şunlara yer verdi: Biz çok kez farklı şekillerde insani adım attık. İlk görev aldığımda defalarca davet etmeme rağmen belediye başkanından önce gelmeme refleksi gösterdiler. 39 ilçenin 25’inden bahsediyorum. Bir süre sonra baktılar olmuyor geldiler. Sonra yine aynı reflekse geri döndüler.
Ben, Mehmet Akif Ersoy’u anma törenine gidiyorum mesela. Akif’in mezarının başındayız, dua ediyoruz. Tören yapılıyor, bitiyor. Ben törenin bittiğini zannediyorum daha doğrusu. Sosyal medyaya bakarken birden önüme Vali Bey'in canlı yayını düşüyor. Turizm Bakanı Vali Bey'le beraber, Mehmet Akif Ersoy’la ilgili İstiklal Caddesi'nde tören yapıyor. Neyin töreni? Akif’in öldüğü apartmanın en üst katında müze açılışı. Bunu benden gizliyorlar. Böyle yüz tane örnek dizerim.

Bir bakana, 'Beni 'davet edersek gelir' diye davet etmiyorsanız bilin ki gelirim' dedim.

Hatta bir bakana dedim ki, 'Beni, 'Davet edersek gelir' diye davet etmiyorsanız bilin ki gelirim. Benden kaçamazsınız. Ama tavrınız buysa bilin ki yanlış yapıyorsunuz.' Devletin bakanlıklarının yaptığı açılışlar oldu, tünel açılışı, metro temeli. Bakanlıkların İstanbul’da yaptığı işler var.
Nihal Hanım, tek birine davet edilmedim. Ama ben her seferinde hepsini davet ettim hala ediyorum. Benim davet ettiğim hiçbir işe de, mülki amir dahil hiçbiri gelmiyor. Bu acı bir şey. Yani umarım bir noktada rahatlarlar. Bir rehabilitasyona ihtiyaçları var. Bu belediyeler şahsi mülk değil. Ekrem İmamoğlu olarak benim en az tercih ettiğim şey şu makam koltuğuna oturmak. Sizin gibi şu misafir koltuğunda oturmayı tercih ediyorum. Bu noktada İmamoğlu, makam koltuğunun kendisini ısıtmasından endişe ettiğini söyledi. "Gerçekten bizim mülkümüz deği o, biz emanetçiyiz. İnsanlar bu tür görevlere gelince ilginç bir anlayış ve motivasyonla zannediyorlar ki burası bizim" diyen İmamoğlu, "Daha ötesini söyleyeyim, manevi ruhani tarafına bakarak. Bütün bu anlayış zihinde şöyle tasavvur ediliyor zamanla, sanki hiç ölmeyecekmişsiniz gibi. Bu o kadar kötü ki" diye konuştu.

"Ben Sayın Cumhurbaşkanı'nın torunlarının oylarına talibim"

Bu alanın gerçekten rehabilitasyona muhtaç olunan bir alan olduğunu belirten İmamoğlu, "Bu, senin mülkün değil, benim mülküm değil. Ayrıca belki ben senin çocuğun için daha iyi şeyler yapacağım. O yüzden diyorum, ben Sayın Cumhurbaşkanının torunlarının oylarına talibim. Ya da çocuklarının" dedi. İmamoğlu, şu ifadeleri kullandı: Çünkü onlar için de iyi şeyler düşünüyorum. Onun için diyorum. Bu değişimin, dönüşümün normal olduğunu herkesin kabul etmesi lazım. Ve normalleşmesi için inanın Nihal Hanım, pek çok adım attım. İletişim açısından adımlar attım. Buluşmalar açısından adımlar attım. Defalarca Sayın Cumhurbaşkanımıza dedim ki 'Bizim buluşmamız lazım, konu İstanbul.' Bundan niye çekinilir? Bundan niye uzak durulur. Birisi kavrayabiliyorsa izah etsin ben anlayamıyorum.

"Ben İBB Başkanıyım ve daha üç senem var"

İmamoğlu, erken seçim tartışmalarına karşın 2023'te düzenleneceği vurgulanan cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili de konuştu.

"Ben İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıyım. Daha üç senem var. Seçimler 2023’te yapılır. İktidar partisi hakkı olanı son ana kadar kullanmak isteyecektir. Çünkü yönetme becerisi konusunda ciddi sıkıntıları var" ifadesini kullanan İmamoğlu, şunları kaydetti: Biz mesela, yönetirken mutluluğu ölçüyoruz ve tüm engellere rağmen epey de iyi yönetiyoruz İstanbul’u… Bizim varlığımızdan mutlu olan İstanbullu sayısı seçimde aldığımız oy oranının üzerinde şu an. Niye? diye sorulduğunda ‘Çünkü yönetiyor’ diyorlar.