BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46

Ekrem Dumanlı nereye koşuyor?

Geçtiğimiz gün Hidayet Karaca ve Ekrem Dumanlı'nın savcılıktaki ifadelerini okurken aklıma bu dava geldi.

Sanık tecavüzden yargılanmaktadır. Avukatı, savunma yapacak  yer bulamayınca kendisine duruşma sırasında ne sorulsa sorulsun cevap vermemesini, duymamazlıktan gelmesni tembihler. Sanık sorulan sorulara cevap vermez. Bunun üzerine avukatı söz alır ve tarihi savunmayı yapar:

"Müvekkilim olay sırasında mağdurenin çığlıkları sebebiyle geçici duyma problemi yaşamaktadır" der. Sanık bu savunma üzerine yok sayılacak bir cezaya çarptırılır.

Geçtiğimiz gün Hidayet Karaca ve Ekrem Dumanlı'nın savcılıktaki ifadelerini okurken aklıma bu dava geldi.

Dershane tartışması sonrası 17/25 Aralık darbe planına imza atan Gülen Grubu'na bağlı yayın organlarının başındaki bu iki isim de tıpkı uyanık avukat gibi aynı savunmayı yapıyor:

"Biz sadece yolsuzlukları dile getirdik diye hükümet özgür basını susturmaya çalışıyor!"

Ta başından beri söylüyorum.

Bir Allah'ın kulu yolsuzluk yapılmadığını söylemiyor. Yolsuzlukla suçlanan bakanlardan bazılarının, masum olduğuna inanmayanlar çoğunlukta...

Herkesin itiraz ettiği konu, paralel yapının "Yolsuzluk yapılıyor" bahanesinin arkasına sığınarak yargı cuntasını harekete geçirip darbe yapmaya çalışması...

Ekrem Dumanlı'nın mahkemede yaptığı savunma ilkokul çocuklarına masal tadında. Fethullah Gülen'in Zaman gazetesiyle sohbetlerinin yayınlanması dışında bir bağının olmadığını söylüyor.

Utanmasa, "Fethullah Gülen mi? O da kim?" diyecek!

E işi kolay değil tabi...

Gerçeği olduğu gibi anlatsa, Gülen'in direktifleri doğrultusunda atılan manşetler olduğunu söylese Hidayet Karaca gibi hapsi boylayacaktı.

Hakim karşısındaki ifadesinde "Fethullah Gülen" demekle yetinirken, adliye kapısında biriken kalabalığa, "Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi" demesi bundan işte...

Dumanlı'nın gözaltına alındığı günden bu yana sergilediği tavrı hepimiz yadırgamıştık. Düne kadar hep ağır abi rolünde gördüğümüz Dumanlı'nın gözaltındayken ergen eylemci ağzıyla attığı sloganlara ve serbest kaldıktan sonra adliye önünde toplanan kesime yaptığı hararetli konuşmaya anlam verememiştik.

Kimsenin aklına gelmeyeni eski cemaatçi Latif Erdoğan açıkladı.

Hesap o ki, İdris Bal ve İdris Naim Şahin'in kurduğu hülle partileri yakında birleşecek ve Ekrem Dumanlı bu birleşmeden doğacak yeni partinin başına geçecek!

Gürlemesi, "Ey Erdoğan" demesi de bundanmış meğer...

Boşuna, "Cemaat siyasi parti kurmaz" demeyin. Düne kadar, "Ne olursa olsun sokağa inmez" dediğimiz cemaat sokağa indiğine göre, siyasi parti kurmaları da yakındır.

Kaldı ki en doğrusu da budur.

Bir cemaatin kumpaslar, iftiralar ve darbelerle iktidarı devirmeye çalışmasındansa, partileşmesi en doğru yöntem olur.

Terör örgütü olmaktansa, siyasi örgüt olmak daha iyi!

"Böyle bir parti halkın gönlüne girebilir mi?" diye soruyorsanız, cevabını vereyim.

Bu yapıya karşı olup Erdoğan'a oy veren yüzde 52'lik kesim sizi yanıltmasın. Seçmen sayısını yüzdeye vurduğunuzda yüzde 97'lik bir kesimin bu yapıdan tiksindiği inkar edilemez bir gerçek.

Bugüne kadar bir infaz timi gibi davranan cemaat medyasının, "Özgür basın susturuluyor, sessiz kalmayın. Gelin bu ayıbı birlikte temizleyelim" çağrısına gelince...

Erdoğan'a öfke duyan bazı kesimlerin bu çağrıya destek veriyor gibi görünmesine aldanmayın.

Bu olay neye benzeyor biliyor musunuz?

Kars Adliyesi'nde Ağır Ceza'nın Azeri kökenli reisi davanın sonunda kararı okur: "Oy balam, sana beş yıl ağır hapis cezası verdik." Sanık şaşkınlıkla sorar; "Ee, balam şimdi ben ne yapacam?" Reis yine Azeri lehçesiyle sanığa cevap verir: "Şimdi temyiz eylersin" Başkanın ne demek istediğini tam olarak anlayamayan sanık, Azeri şivesiyle cevap verir: "Ben ne temizleyecem? Sen nasıl pislettiysen öyle temizle."

Cemaate destek veriyormuş gibi görünenler de bir süre sonra, "Biz niye temizleyelim. Siz pislettiniz, siz temizleyin" diyecek.