BIST 9.368
DOLAR 34,51
EURO 36,17
ALTIN 2.987,30
HABER /  EKONOMİ

Ekonomist Mahfi Eğilmez faiz artışında üç senaryoyu açıkladı: Benim önerim üçüncü senaryo

Dr. Mahfi Eğilmez yazısında TCMB’nin faiz artışı kararlarının sonuçlarını değerlendirdi. Söz konusu durumu 3 senaryoyla anlatan Eğilmez, politika faizinin yüzde 15'e çıkarıldığı eş zamanlı yapısal reformların ilk adımlarını atıldığı üçüncü senaryoyu önerdiğini yazdı.

Abone ol

Yurt içi piyasada nefesler tutuldu ve saat 14.00'e odaklanıldı. Ekonomi yönetiminde yapılan değişikliklerden sonra, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), Hafize Gaye Erkan başkanlığında ilk faiz kararını bugün saat 14.00'te açıklayacak. Toplantıdan faiz artırımı çıkması beklenirken, böylelikle Mart 2021 tarihinden bu yana ilk artış gerçekleşmiş olacak.

Beklentiler politika faizinin yüzde 15 ile 40 arasına çekilmesi yönündeyken; ağırlık yüzde 20 ile 25 arasında bir noktaya yükseltilebileceği doğrultusunda.

Ünlü ekonomist Dr. Mahfi Eğilmez kendi bloğunda yazdığı yazısında Merkez Bankası’nın faiz kararına yönelik 3 senaryoyu değerlendirdi. Faizin yükselme oranının hangi sonuçlar doğuracağını analiz ettiği yazısından Eğilmez, kendi önerisinin ne olduğunu da açıkladı.

İlk senaryo: Faiz yüzde 40'a yükseltilirse

Dr. Eğilmez’in “Merkez Bankası Faizi Kaç Puan Artırır?” başlıklı yazısının ilgili bölümü şu şekilde: 

“Merkez Bankası’nın politika faizini yüzde 8,5’den enflasyon düzeyine yani yüzde 40’a yükselttiğini düşünelim. Bu durumda Türk Lirası yeniden yatırım yapılabilir bir araç haline gelir, yabancı paradan dönüşler hızlanır, bankalardaki TL tasarruf mevduatı artar. Faizin açıklanan enflasyondan yüksek düzeye çıkması nedeniyle otomobile, konuta, borsaya ve altına yönelik talep geriler, ülkenin risk primi (CDS primi) düşer. Bunun sonucu olarak TL, yabancı paralara karşı değerlenir, kur geriler, yabancı yatırımlar ekonomiye girmeye başlar, borç verenler de daha çok borç vermeye yönelirler. Merkez Bankası rezervleri artmaya başlar. Ülkeye yönelik ilgi artınca dış borçlanmanın faizi de düşüşe geçer. Bu pozitif gelişmeye karşılık negatif bazı gelişmeler de ortaya çıkar. Örneğin sıcak para yeniden ekonomide egemen hale gelir ve para politikasının önemli bir kısıtı olur. Faizlerde ki yükselme bankaların elindeki düşük faizli devlet tahvillerini işe yaramaz varlıklar haline dönüştürür, bankalar zarar eder. Merkez Bankası’nın bu sert faiz artırımı bankaların da faizleri artırmasına yol açar. Bankaların faizleri artırması ve dönmeyen kredilerin peşine düşmesiyle zombi şirketlerin çoğu batar, bankaların kredi batıkları yükselir, KOBİ’ler faiz yükü nedeniyle zor duruma düşer. Kredi kullanmış bireyler sıkıntıya girerler, kurdaki düşüş nedeniyle ihracat düşer ithalat iyice artar, zaten yüksek olan cari açık iyice yükselir.”

İkinci senaryo: Yüzde 15 seviyesine çıkarsa ne olur?

“Merkez Bankası’nın politika faizini yüzde 8,5’den yüzde 15 düzeyine yükselttiğini düşünelim. Bu artış, son dönemde yaratılan yüksek artış beklentilerinin yarattığı beklenti tuzağı nedeniyle ‘dağ fare yarattı’ yorumuna yol açabilir. Herhangi bir olumlu sonuç yaratamayacağı gibi ilerleyen sürede olumsuz beklentilerin artmasına yol açabilir. Bu çapta bir artışla ülkeye yabancı yatırımcı gelmez, bankalar bir miktar negatif etkilense de bu etkilenme fazla olmaz. Zombi şirketlerin zombiliği su yüzüne çıkar, KOBİ’ler biraz daha sıkıntıya girer. Kur fazla geriye gitmeyeceği için ihracat ve ithalat çok fazla etkilenmez. Böyle bir faiz artırımı faizi hiç artırmamaya göre beklentilerini haksız çıkaracağı için ilerleyen günlerde daha olumsuz sonuçlara yol açabilir.”

Üçüncü senaryo: Benim önerim

“Merkez Bankası’nın politika faizini yüzde 15’e çıkardığını, enflasyon devam ettikçe faizi kademeli olarak artıracağını açıkladığını, eş – zamanlı olarak hükümetin yapısal reformların ilk adımlarını attığını varsayalım. Bu adımlara örnek olarak mesela İstanbul Sözleşmesinin tekrar kabul edildiğini, Hâkimler ve Savcılar Kurulu’ndan yürütmenin temsilcilerini çıkarmak için yasa teklifini meclise sunduğunu ve diğer yapısal reformların planını açıkladığını varsayalım. Bu, en güçlü yaklaşımdır. Bu adımlarla TL, yabancı paralar karşısında değer kazanır. Burada da kurun gerilemesi nedeniyle bankalar, tüketiciler, reel sektör ve ihracatçı olumsuz etkilerle karşılaşır ama bu etkiler faizin kademeli artırılması nedeniyle ve yapısal reformların desteğiyle daha sınırlı kalır ve ülkeye yabancı yatırımcı girişi daha yoğun olur.

Benim önerim üçüncü senaryonun uygulanmasıdır. Çünkü her zaman dediğim gibi faiz tek başına ekonomiyi batırır ama tek başına kurtaramaz.”