Ekonomik çözüm paketi: 1
Ancak AKP ekonomi yönetimi ile “tercüme” ekonomistlerinin gönüllü sözcülüğünü yaptığı TÜSİAD ve TOBB gibi oluşumlar bir yandan “yine yeniden IMF” nakaratını söylüyorlar.
Öte yandan ABD ve gelişmiş ülkelerin krizdeki önlemlerini “tercüme” yoluyla Türkiye’nin de uygulamasını istiyorlar.
Kendi ülkelerinin üretim dinamiklerine yabancılaşmış, aşağılık kompleksi içinde, ortaya bir ekonomik vizyon koymaktan aciz, sıcak para ve ucuz ithalatla yıllarca gününü gün etmiş bu çevreler, hala yalancı bahara geri dönebileceklerini umut ediyorlar.
ABD’de tüketim ve talep daralması ile başlayan global resesyonun, dünyada emtia ve petrol fiyatlarındaki düşüşle birlikte, gelişmiş ülkelerde deflasyonist bir etki yapması bekleniyor. Geçmişte de yazdığımız gibi, ABD’de “stag-deflasyon” bekleniyor. Yani küçülen ve daralan ekonomik büyüme ve azalan enflasyon.
Türkiye’de ise ekonomide küçülmenin yanı sıra, enflasyonda kur baskısı nedeniyle tersine yükselme bekleniyor.
Buna da “stagflasyon” deniyor.
Türkiye gibi, dışarıdan yüksek reel faiz karşılığında gelen kısa vadeli spekülatif döviz girişiyle ve ithalatla büyüyen, yüksek cari açık ve borçlarıyla kırılgan ekonomiye sahip ülkelerin, ABD ve gelişmiş ülkelerden çok daha farklı ve radikal ekonomik önlemler alması gerekiyor.
Ancak hakim medyada TÜSİAD, IMF ve AKP sözcülüğü yapan “sözde” ekonomistler, akademisyenler ve yazarlar işin bu boyutunu kasten görmezden geliyorlar.
Varsın olsun. Krizin faturasını sadece, işsiz kalan yüz binler, tezgâhını, dükkânını kapatan esnaf ve KOBİ’lerle, hayat pahalılığı altında ezilen emekliler, ürününe gübre dahi alamayan çiftçiler ödememeli.
Yaşanan bu krizin ve hatalı kur politikalarının müsebbibi değil, mağduru olan bu kesimlerin, krizin faturasını, bedelini tek başlarına üstlenerek ödemeleri çok büyük bir haksızlıktır.
Krizin faturası nimeti paylaşan, sıcak para sayesinde yüksek faizle inanılmaz paralar kazanan, borsadaki suni manüplasyonlarla büyük kazançlar elde eden, varlıklı kesimler tarafından da üstlenilmeli ve paylaşılmalıdır.
O nedenle 6 yıldır AKP’nin IMF ile kol kola izlediği sıcak para politikalarına destek veren, nemalanan, servetine servet katan varlıklı kesimler, başta TÜSİAD üyeleri olmak üzere ellerini ceplerine atmak zorundadırlar.
- Karlar TÜSİAD’ın zararlar halkın diyemezler –
“Kurtar biz IMF” diyerek işsizliğin, enflasyonun, yoksulluğun faturasını geniş, savunmasız ve çaresiz halk kesimlerine ödetemezler. Karlar bizim, zararlar milletin diyemezler.
Önerim, belli bir gelir ve servet düzeyindeki kişi ve kuruluşlardan, 1994 yılında başarıyla uygulanmış olan “net aktif vergisi” türünde bir vergi alınarak, kaynak yaratılmasıdır.
Daha geçen hafta, İngiltere Maliye Bakanı da, zenginlerden bu tür bir vergi alınmasına yönelik planlarını açıkladı.
Türkiye, tüketimi teşvik ederek değil, “tasarrufu ve üretimi” teşvik ederek ekonomisini ayakta tutabilir.
Borç tuzağına düşmüş, reel gelirleri azalmış, işini kaybetmiş fakir ve borçlu bir topluma “daha çok tüket, daha çok satın al demek” akla da, eşyanın tabiatına da aykırı bir durumdur.
Ayağını yorganına göre uzatamayan dış – sıcak parayla ağustos böceği misali ithal tüketimle yıllarını heba eden Türk ekonomisi, artık duvara dayandı.
Sadece KDV ve ÖTV indirimi ile ekonomimizin canlanmasını beklemek gerçekçi değildir.
Gerçekçi olan, kendi içinde tutarlı ve sistematik bir tedbirler bütününü içeren, ekonomik çözüm paketidir.
Maksadımız, bağcı dövmek değil, üzüm yemek olduğu için kendi önerilerimizden müteşekkil böyle bir paketi bir sonraki yazımızda sunacağız.