Akşam yazarı Oray Eğin, Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı'yı topa tuttu. Eğin, Dumanlı'nın hem 'sansürcülük'le hem de 'demokrat olmamak'la suçladı.
Abone olAkşam Gazetesi'nin polemikçi yazarlarından Oray Eğin, bugünkü yazısında Ekrem Dumanlı vardı. Eğin, davranmakla suçladığı Dumanlı'yı aynı zamanda kendi yazarlarına karşı sansürscü davranmakla eleştirdi. Eğin'in suçlamaları bunlarla da sınırlı değildi:
Yazı: Oray Eğin
Kaynak: www.aksam.com.tr
- Geçen hafta 'İslamcı basın gazeteci olamadı' başlıklı bir yazı yazdım ve Yeni Şafak'ta yaşanan iki istifayla beraber Zaman'ın etik düşkünü yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı'nın Emin Çölaşan'ın işten atılmasını istemesini eleştirdim. Şunu diyordum: Bu iki gazete demokrasiyi sadece kendileri için istiyor, sadece kendi işlerine gelen insanlara karşı demokrat. Bu yüzden de AKP'yi eleştiren başyazarlarını sansür edebiliyorlar, kendileriyle davalı olan bir gazetecinin işine son verilmesini kolaylıkla talep ediyorlar. Bir gazetecinin işine son verilmesini istemek çok ilkel bir düşünce üstelik; kaldı ki çok zalimce ve böyle bir talepte bulunmak Ekrem Dumanlı için bir basın ayıbıdır.
Dumanlı, pazartesi günkü yazısıyla ayıplarına bir yenisini daha ekledi ve beni doğru çıkardı. Gazeteci olamadıklarını, ucu kendilerine dokununca herhangi bir eleştiriye nasıl tahammülsüz olabildiklerini gösterdi. Çok basit, çok ucuz bir üslupla üstelik.
Yazının sonunda 'gereksiz bir açıklama' arabaşlığıyla direkt olarak benim tezime yanıt vermeye girişiyor Dumanlı. Yanıttan çok bir basitlikler silsilesi. Basit ötesi hatta.
'Biliyorum muhatap almaya değmez' deyip benden 'birisi' diye bahsederek kendisinin Emin Çölaşan adını zikretmediğini söylüyor. Ekrem Dumanlı'nın anlıyorum ki bir isim zikretmeme ya da zikredememe alışkanlığı var. Zira bütün imaları Çölaşan'ı gösterdiği halde 'Ben adını söylemedim' diyerek kıvırmaya çalışıyor. Bu noktada kendisinden hiç değilse iki dakika için delikanlı olmasını talep etmek haksızlık mı acaba? Madem bir ayıp ettin, hiç değilse ayıbını kabullen, söylediğinin arkasında dur bir televizyon dizisinde dansöz rolüne aday olmak yerine...
Dumanlı, Çölaşan'ın üzerine alınmadığını söylüyor. Halbuki izleseydi Habertürk TV'de Hürriyet yazıişleri müdürü Tufan Türenç'in bu yazı üzerine gazetesinin Çölaşan'a sahip çıktığını da anlayabilirdi.
Dediğim gibi yazıda kıvırma dışında herhangi bir açıklama yok; özrü kabahatinden beter bir durum yani. Dumanlı'nın iyice çirkefleştiği satırlar ise şöyle: '...Çölaşan bu sıfatları üzerine almamışken gazetesinde yumuşak pozlar verip kaale alınmak için sert yazılar yazan birinin Emin Bey'i işaretlemesi tuhaf ve üzücü bir durum.'
Ben kendisinden bu satırları da doğal karşılıyorum, çünkü aşiret terbiyesi almış, aşiret içinde sesini çıkartamayan, efendisine karşı gelemeyen, sürüden ayrılmayı öğrenememiş birinin ucu kendisine dokunan en ufak bir iğneye karşı (fallik bir obje?) belaltından vurmaktan başka şansı yoktur. Çünkü ellerinde belaltı saldırmaktan başka silah, başka cephane de yoktur. Kendisi gazeteciliğini savunamayacağı, donanımı yetmeyeceği, efendisinin sözünden çıkabildiğini gösteremeyeceği için, benim tezlerime karşı tez öne süremeyeceği için de belatından vurur sadece. İşte onun gerçek yüzü çirkinlik denizine yansır böylece. Bu arada: Kendisine tavsiyem özel hayatlar konusuna hiç girmemesi, zira orası benim uzmanlık alanımdır. Sonra çok pişman olabilir.
Ekrem Dumanlı'nın bir yazarın atılmasını istemesini de anlamak gerek. Zira gazetenin başına getirilmeden önce FEM dershanelerinde öğretmendi; büyük ihtimalle bir medya kurumu yönetmeyi de sınıf öğretmeni olmak gibi zannediyor. Kendisine kötü haber şu: Maalesef bu sınıfta beğenmediği, yaramaz öğrencilerle birlikte yaşamak, onların ısırmalarına hazırlıklı olmak zorunda. Çünkü elinde bir not defteri yok. Kimseye karşı kullanabileceği bir tehdit unsuru yok.
Ama onun yetiştiği aşiret ortamlarında, aşiret gazetelerinde, İslamcı basında bütün ilişkiler bir tehdit üzerine yürüdüğünden dış dünyanın da böyle olduğu yanılsamasına sahip. Onun varolduğu dünyada efendiye laf söyleyenler cezalandırılır çünkü.
Bu yüzden de Ekrem Dumanlı gazeteci olamaz. Bu iktidarı eleştiremez, yolsuzlukların üzerine gidemez, gazetecilik yapmak isteyenlerden nefret eder ve ağzından küfürler saçar. Nitekim kendisi de gazeteci değildir, bu istasyonda biraz daha vakit geçirmektedir. Hocaefendi onu FEM'den Zaman'a yolladığı gibi, kısa süre sonra Kapalıçarşı'da bir halıcı dükkanının başına da getirebilir. Dumanlı da paşa paşa gider orayı yönetir bu sefer...
Ekrem Dumanlı'nın medya etik dersleri verip kendisini gülünç duruma düşürmesi yerine okurlarına Nihal Bengisu Karaca'nın yazılarını sansürleyip sansürlemediğinin hesabını vermesini isterim. Zaman gazetesinde de olsa açık saçık sahnelerin de olduğu sinema filmlerini de izlemekle görevli eleştirmenin kimi yazılarına tahammül edip edemediğini açıklayabilsin bir zahmet.