TÜRKİYE'nin Prag Büyükelçisi Egemen Bağış, “insanlık tarihinin en büyük barış projesi” olarak nitelendirdiği AB'nin Türkiye'ye ihtiyacı olduğunu söyledi.
Abone olTürkiye'nin son yıllardaki gergin ilişkilerinden - ABD ile olan anlaşmazlıkları, Doğu Akdeniz'deki çekişmeler, Suriye ve Libya'daki askeri çatışmalar - muhtemelen en önemli ve etkili olanı Avrupa Birliği ile olan ilişkileri olmuştur.
Türkiye ile Avrupa arasındaki ilişkiler 10 Aralık'ta yapılacak bir sonraki AB zirvesinde inceleneceği ve tartışılacağı için bu konu özellikle önem taşımaktadır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin tartışma konusu olmasının beklendiği bu zirve için geçtiğimiz hafta AB'ye Türkiye ile iş birliği vaatlerini yerine getirme çağrısında bulundu ve “Kendimizi Avrupa'dan başka bir yerde görmüyoruz." dedi.
Avrupa ile bir gelecek inşa etme vizyonu, Türkiye'nin 50 yıllık blok üyesi olma çabasının temel amacı olmuş ve süreci tehdit eden sayısız engele rağmen Erdoğan ve iktidardaki AK Parti'nin başkanlığı ve başbakanlığı altında bu vizyon devam etmiştir.
Bu sürecin kilit isimlerinden birisi, ayrıca dönemin Başbakanı Erdoğan'ın başdanışmanlarından biri olan Türk diplomat ve siyasetçi Egemen Bağış idi. Türkiye'nin 2013 yılına kadar AB ile başmüzakerecisi ve AB Bakanı olan Bağış, ülkesinin üyelik müzakerelerinde önemli bir rol oynadı ve Türkiye Cumhuriyeti ile blok arasındaki ana temas noktası oldu.
Görevinin sona ermesinin ve sonraki yıllarda İstanbul Aydın Üniversitesi'nde öğretim görevliliği yapmasının ardından, Erdoğan tarafından geçen yıl Eylül ayında Türkiye'nin Çek Cumhuriyetine Büyükelçisi olarak atandı ve diplomatik kariyerine önemli bir AB üye ülkesinde devam etmekte.
''İnsanlığın en büyük barış projesinin" Türkiye'ye ihtiyacı var
Prag'daki Türk büyükelçiliğinde Middle East Monitor'a konuşan Bağış, AB'yi “insanlık tarihinin en büyük barış projesi” olarak nitelendirdi. Bunun temel nedeni olarak, “AB üyesi ülkelerin tarihine baktığınızda, günümüz Avrupası ile tam bir tezat oluşturan çok sayıda savaş, kan, kin, düşmanlık, nefret, gözyaşı görüyorsunuz. AB ile ilgili en şaşırtıcı şey, bu birliğin tarihinde hiçbir AB üyesinin başka bir AB üyesine tek bir kurşun bile atmamış olmasıdır" dedi.
''Küresel bir barış projesine dönüştürmeliyiz”
Ancak AB'nin uyguladığı bu sistem, blok üyelerinin AB dışı ülkelere ateş açmasına veya tam tersi duruma engel olamadı. Bağış, bu nedenle “bu barış projesini yalnızca kıtasal değil aynı zamanda küresel bir barış projesine dönüştürmeliyiz” şeklinde düşünüyor.
'Türkiye'nin rolünün Avrupa tarafından tanınması gerek'
Bu sürecin bir parçası olarak, kıta ile Asya arasında eşsiz bir köprü konumunda olan Türkiye'nin rolünün Avrupa tarafından tanınması gerektiğini söylüyor. “Türkiye, batının en doğusu ve doğunun en batısıdır. Asya'nın en Avrupalı ülkesi ve Avrupa'nın da en Asyalı ülkesiyiz. Türkiye'nin AB'ye girmesi Türkiye'den ve AB'den de daha büyük projedir ve aynı zamanda dünya istikrarı ve dünya barışı için de çok önemlidir.”
Büyükelçi, "Avrupa'nın ihtiyaç duyduğu enerji kaynaklarının yüzde 70'i, Türkiye'nin kuzeyinde, güneyinde ve doğusunda yer alıyor ve Türkiye'nin batısında bulunan AB'nin bu kaynaklara erişmesi gerekiyor" diyerek özellikle enerji konusunda Birliğin ve Türkiye'nin birbirlerine ihtiyacı olduğunu düşünüyor. Gerçekten de yol Türkiye’den geçiyor. Enerji, Avrupa ülkelerinin Rusya'nın arzına olan bağımlılıklarını azaltmak için uzun süredir uğraştıkları bir sorun.
Türkiye, Karadeniz'de 450 milyar metreküpten fazla gaz rezervi keşfinin kanıtlanması ile birlikte bu konuda Batı'ya giden enerji kaynaklarının yeni bir merkezi ve geçiş yolu olacak gibi görünüyor. Türkiye ayrıca bu amaçla, geçtiğimiz ay faaliyete geçmeye ve ilk kez doğrudan Azerbaycan'dan Avrupa'ya gaz iletmeye hazır olduğu duyurulan stratejik Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı'nı (TANAP) kullanmayı hedefliyor.
"Lüks değil, bir gereklilik"
Bağış, ülkesinin bölgesel enerji piyasasında gittikçe artan varlığı ve Rusya kaynaklı olmayan doğalgaz talebinin yanı sıra güvenlik ve göç kontrolü konularında sağlayabileceği destekle, AB ile Türkiye arasında işbirliğinin "lüks değil, bir gereklilik." olduğunu vurguladı.
AB'nin Türkiye ile daha fazla ortaklığa olan ihtiyacına rağmen, bunu engellemenin önündeki en büyük engel her zaman ülkenin kimliğiydi.
Bağış, “Türkiye'nin Müslüman kimliği AB’ye üyeliğine engel mi? Hiç şüphesiz" “Sadece Türkiye değil, daha da küçük olan Bosna'ya yönelik bir korku bile var… Eski Yugoslavya'nın AB üyeliğinden en uzaktaki bölümü Bosna’dır ve bunun sebebi Bosna'daki Müslüman kimliği. Ve hepsi Müslüman değil! Ama yine de acı çekiyorlar."
''Bu cehalet, hepimizin mücadele etmesi gereken büyük bir sorundur''
Avrupalılar arasında gereksiz bir Türkiye ve Müslüman korkusu oluştuğunu söyleyerek bu cehalet dikkat çekiyor. “AB bakanıyken, Türkiye'ye gelen Avrupalıların Türkiye'nin AB üyeliğine çok daha olumlu baktıklarını, Türkiye'nin AB üyeliğine çok kuşkuyla yaklaşanların aslında Türkiye'ye hiç gelmeyenler olduğunu fark ettim. Dolayısıyla bu cehalet, hepimizin mücadele etmesi gereken büyük bir sorundur."
Bağış, Türkiye'nin Birliğe katılım sürecinde artık görev yapmasa da, Prag Büyükelçisi olarak atanması, Avrupa ile işlerinin henüz bitmediğini gösteriyor. Nitekim, Çek Cumhuriyeti'nde Türkleri temsil etmeye aktif olarak devam ediyor ve Türkiye'nin kıta içindeki ilişkilerine olan ilgisi de sürmekte.
Mesleğine yakışır bir şekilde Bağış, nazik ve açık birisi ve bu özelliklerini diğer komşu ülkelere göre daha az Türkün yaşadığı küçük AB ülkesindeki yeni rolü içinde etkili bir şekilde kullanıyor. "Bu bana bir avantaj sağlıyor" dedi ve ardından "Muhtemelen kapılarının her zaman tüm vatandaşlarımıza açık olduğunu söyleyebilen Avrupa'daki çok az Türk büyükelçisinden biriyim." diye ekledi.
Atandıktan sonra açtığı Türk büyükelçiliğinin Instagram sayfasına atıfta bulundu ki: hızlı şekilde baktığımızda Prag'da bir yıl boyunca kaldığı süre boyunca birçok kişiyi ağırladığını görüyoruz. Bağış, “Şu ana kadar son bir yılda beni görmek için randevu alamayan tek bir Türk vatandaşı bile olmadı. Buradaki Türk topluluğun büyük bir aile olarak görüyorum ve bu aileden de ben sorumluyum." dedi.
Erdoğan, Bağış'a hedef verdi
Çek Cumhuriyeti ile ilişkisi de uzun bir geçmişe dayanıyor. Blokta Türkiye'nin başmüzakerecisi olarak görev yaparken esas olarak Çek AB'nin Genişlemeden Sorumlu Komisyon Üyesi Štefan Füle ile muhatap olmuştu.
Erdoğan, kendisine Prag ile Ankara (Çekya ile Türkiye)arasındaki ikili ticareti 3,5 milyar dolardan 5 milyar dolara önemli ölçüde artırma hedefi verdiği için görevi bunun da ötesine geçiyor. “Bu, Şubat 2013'te Prag'ı ziyaret ettiğinde dönemin Başbakanı Erdoğan tarafından belirlenen bir hedef idi. O seyahatinde kendilerine eşlik etmiştim, o zaman Avrupa Bakanıydım… Ve bana Büyükelçi olma görevini verdiğinde, 'altı yıl oldu ve hala 3.5 milyar dolar dedi. Senden oraya gitmeni ve bu hedefimizi gerçekleştirmeni istiyorum."
“İlk yılda tamamlayamadım ama kararlılığım devam ediyor”
Fakat görünen o ki, Koronavirüs pandemisi bu yılın başlarında vurduğu ve bu hedefi mahvettiği için zaman onun tarafında değildi. Türkiye'nin de parça temin ettiği Çek Škoda otomobillerinin artan satışında ilerleme kaydedildiğini kaydeden Bağış, “İlk yılda tamamlayamadım ama kararlılığım devam ediyor” dedi.
Büyükelçi, daha önce önemli bir zaman geçirdiği ABD'deki son seçimler hakkındaki düşüncelerini de ifade etti. Başkan seçilen Joe Biden'in geçen yıl yaptığı kayıtlarda aylar önce ortaya çıkan Erdoğan ve iktidar partisine yönelik Türk muhalefetini destekleme konuşması konusuna ciddi bakmayan Bağış, bunun sadece seçim kampanyası dahilinde yapılan bir konuşma olduğunu düşündüğünü ifade etti.
"Bence bunların hepsi bir kampanyaydı. Tüm başkan adayları, adaylık süreçlerinde Türkiye'ye saldırdılar ve yemin edip devlet kurumlarından brifing aldıktan sonra tonlarını değiştirdiler. Ve bu herkes için doğru, hiçbiri istisna değil” dedi. "ABD'deki demokratik sistem nedeniyle, daha fazla Türkiye karşıtı oy var” ifadesini kullanan Bağış bu durumu körükleyenin Ermeni lobisi, Gülenciler ve yükselen Kürt lobisi olduğunu ekledi.
"Taç giyen baş akıllanır"
Ancak Biden göreve başladığında Bağış, yeni Başkan'ın “Türkiye'nin önemini ve ilişkilerin kırılganlığını anlayacağını” öngören Büyükelçi bir Türk atasözüne de atıfta bulundu: "Taç giyen baş akıllanır."