BIST 8.614
DOLAR 34,34
EURO 37,46
ALTIN 3.027,89
HABER /  GÜNCEL

Edebiyata Karadeniz aşısı

Hilmi Alişanoğlu, üçüncü kitabında kalemini memleketine ve o yörenin insanlarının 1980’li yıllarda yaşadıklarına hem duygusal hem de mizahi bir üslupla çeviriyor.

Abone ol

Karadenizli yazar Hilmi Alişanoğlu, anılarını yazdığı ilk iki kitabının ardından “NEREYESUN KARADENİZ” adlı bir romanla okurlarıyla buluşuyor. Trabzonlu olan yazar, memleketinden İstanbul’a uzanan bir gurbet öyküsünü 1980’li yılların atmosferinde insanların değişim ve dönüşümlerine ışık tutuyor. Darüşşafaka Lisesi’ndeki okul anılarını ve 12 Eylül döneminde Emniyet ve ardından da Davutpaşa Cezaevi’nde yaşadıklarını mizahi dille anlatan yazar, 1980’lerin değişim söylemini son romanında aynı üslupla tasvir ediyor. Karadeniz müziğinin ölümsüz sesi Kazım Koyuncu’ya ithaf edilen “NEREYESUN KARADENİZ”, Karadenizli gençlerin ve ailelerin hüzünlü olduğu kadar neşeli bir romanı niteliğinde. Kendisi de Karadenizli olan Hilmi Köksal Alişanoğlu, daha önceki kitaplarında olduğu gibi, yine iyi bildiği şeyleri, hatta doğrudan yaşadıklarını, gördüklerini anlatırken aslında son zamanlarda dünyada tartışılan çok önemli bir sorunu ele alıyor. Değişim, dönüşüm ve dünyaya uyum sırasında kaybettiğimiz yerel kimliklerimiz ve yerel duygularımız. Alişanoğlu, değişim retoriği içinde kafasını meşgul eden sorular olduğunu belirtiyor ve bunları şöyle sıralıyor: “Dünyaya açılmaya, evrensel uygarlık ölçütlerini ve değerlerini yakalamaya itiraz edilmez herhalde ama bu arada neler kaybediliyor? Ya da böyle bir insanlık serüveni içinde ilerlerken yerel kültürler ve kimlikler ne olacak. Kimi değerler nasıl korunup evrensel zenginliğin bir parçası, insanlığın bir kazanımı haline gelecek?” Yazar, belki farkında olmasa da bu soruların cevabını bir kitap yazarak veriyor. Önceki kitaplarında olduğu gibi bu kitabın geliri de öğrencilerin kalemleri biraz daha uzun süre yazabilsin diye “Darüşşafakalılar Derneği” burs fonuna bağışlandı. ROMANDA NE ANLATILIYOR Ekonomik nedenler, yeni arayışlar ve eğitim olanaklarının yetersizliği, geri kalmış her bölge gibi Karadenizli gençleri memleketlerinden koparıp gurbete atar. Gurbet çoğunlukla İstanbul’dur ve bu gençler orada sadece iş ve eğitim imkanlarıyla değil, hiç bilinmeyen tehlikelerle de karşı karşıyadır... İki kardeşten Kemal, üniversite eğitimi için geldiği İstanbul’da, üçüncü sınıftayken birden ortadan kaybolur. Onu ne gören olmuştur ne de hakkında bilgi sahibi olan. Ancak çok uzun yıllar sonra ondan hiç beklenmedik bir haber alınır... Kemal’i yutan İstanbul, altı yıl sonra bu defa küçük kardeşi Derman’ı çeker kendine... Derman, abisi gibi kaybolmaz, ama daha büyük tehlikeler beklemektedir onu. Sürmene’nin Sargona köyündeki saflığını, temizliğini korumak için hayli direnecektir ama İstanbul’la başa çıkmak kolay değildir. İki oğlunu gurbete gönderip biriyle tüm bağları kesilen anne ve babanın dramı, yalnızlık acısı, beklentileri ve bir gün yeniden kavuşma hayali, mizahi bir dille anlatılır kitapta. NEREYESUN KARADENİZ, bütün acılara, özlemlere, sıkıntılara rağmen Karadeniz insanının yaşama dört elle sarılışının öyküsüdür.